Daha Yakından: Veronica Etro

Etro’nun 50. yıl kutlaması niteliğindeki İlkbahar-Yaz 2018 koleksiyonu ‘Hayat Ağacı’ndan bahseder misiniz?
Şal deseni ‘Hayat Ağacı’nı meydana getiren özü, yani bizim kreatif kaynağımız ve aidiyetimizi temsil ediyor. Koleksiyonun ilk bölümünde başrolde saflığın sembolü beyaz vardı. Uzun, koton ipekten elbiseler; şal motifine düşsel bir hava katan beyaz pigmentlerden meydana geliyordu. Devamında, benim başlıca vizyonumu yansıtan canlı renk ve desenler geldi, renksiz bir dünya düşünemem. Renkler müzik notaları gibidir, bir araya geldiklerinde bakış açınıza göre farklı duygular uyandırabilecek bir melodi oluştururlar. Güçlü ya da daha narin; tıpkı enerji akışı gibi. Bu moda şovu, özellikle 50. yıldönümümüze girerken hikaye anlatımı ve birlikteliğin ifadesi için bir fırsat oldu.

50 yaşında bir marka olarak köklerinize bağlı kalırken bir yandan da modanın değişimine ayak uydurmayı nasıl başardınız?
Etro’nun merkezinde yüksek kaliteli kumaşlar ve derinlemesine araştırılmış desenlerden oluşan aile geleneğimiz var. Yeni ve moda olanla geleneksel olarak bize uyan arasındaki dengeyi her daim korumaya çalışıyoruz. Trendy moda koleksiyonları yaratmakla ilgilenmiyoruz, isteğimiz zamansız parçalara hayat vermek. Deneysel ama ayakları yere basan bir marka olarak yola çıkıyoruz. Modern ama zamansız. Bu kurulması zor bir denge, Etro’yu sıra dışı yapan da bu.

Ailenizle birlikte çalışmanın artıları neler?
Biz çok yakın çalışıyoruz ve fikirlerimiz konusunda birbirimize çok güveniriz. Bir arada olduğumuz için hızlı kararlar alabiliyoruz. Hepimiz mirasımıza hayranlık, tarihimize saygı ve babamızın başlattığı işe sevgi duyuyoruz. Her birimizin farklı zevkleri var ama markanın felsefesi ve durduğu yer konusunda benzer bakış açılarına sahibiz. Moda dünyasındaki her şey gibi markamız da büyürken, ailemizin her şeyin merkezinde kalmasını seviyorum.

‘Etro Kadını’nı nasıl tanımlarsınız?
Etro kadını sanatı, kültürü ve seyahat etmeyi sever. Bireysel, bağımsız, egzotik, eklektik ve ironiktir; her zaman gülümser. Kıyafetlerle oynamayı sever ama onları çok ciddiye almaz, modanın kendisinden çok stille ilgilidir çünkü giyim yaratıcı bir kendini ifade ediş şekli, eklektik bir dokunuştur. Giyiminde bir özgürlük anlayışı vardır, heveslerini takip eder ve modanın getireceği egzotiklikten keyif alır.

Şal deseni, kumaş ve renkler Etro’nun karakteristik özellikleri. Bu desenleri her koleksiyonda farklı yorumlamayı nasıl başarıyorsunuz?
Desen Etro’nun geçmişi, bugünü ve geleceği. Her sezon desenle yeni bir yolculuğa çıkarız. Gelişmiş teknikleri kullanarak yeni desenler yaratmak, ona bakışın orijinal bir yönünü keşfetmek, onunla farklı şekillerde uğraşmak her zaman heyecan verici bir kişisel deneyim oluyor. Bazen geçmişe bakarak eski bir geleneği yeniden uyandırabiliyoruz ya da daha önce kullanılmamış, gelişmiş teknolojiler için uzak geleceğe bakabiliyoruz. Bu kadar dekoratif bir desenle uğraşmak harika çünkü daha geometrik desenlerle karıştırabilir; çiçeklerle, çizgilerle ve puantiyeyle bir araya getirebilir ya da farklı tekniklerle üzerinde çalışabilirsiniz.

Kişisel stiliniz ve olmazsa olmaz aksesuarlarınız neler?
Modanın içinde biri olarak kıyafetleri çok fazla düşünüyorum, bu yüzden de genelde sade giyiniyorum. Bir pantolon ya da jean, gömlek ve ceket benim için ideal. Olmazsa olmaz aksesuarım renkli, desenli, kaşmir ya da ipek Shaal-Nur atkı, her yere uyum sağlar!

Kariyerinizin dönüm noktası nedir sizce?
Yıllar boyunca çok özel anlarım oldu ama kardeşimle birlikte tasarladığımız İlkbahar-Yaz 2018 koleksiyonu 50. yıldönümü kutlamalarınızın başlangıcı olduğu için bir istisnaydı. Kean ile final yürüyüşümüz oldukça duygusaldı. Kardeşlerimin hepsine çok saygı duyuyorum ama Kean ile güçlü bir yaratıcılığı paylaşıyoruz; duygusal, içgüdüsel… Bu sebeple birbirimizi çok iyi anlıyoruz ve birlikte çalışmak çok keyif veriyor. Şov esnasında birbirimizin kaftanlarını, mücevherlerini, kemerlerini çalarken
çok eğlendik.

Tasarım yolculuğunuzda en büyük zorluklar neler oldu?
Zaman çizelgesi! Altı ay öncesinden bile her şey tamamıyla planlanmış olmalı ve Temmuz ayındayken Şubat’ta ne yapacağınızı biliyor olmalısınız. Her günün tamamen dolu olduğu detaylı bir takvim düşünün! Bu şekilde
çalışarak, iki sene sonraki koleksiyonu düşünerek, bugünde değil gelecekte
yaşamak zorunda kalıyoruz.

İlgili Makaleler