Ölene Kadar dizisinin Beril’i Gülcan Arslan, sezonun sportif kesimlerinin grafik baskılar ve çiçek desenleri ile flörtleşmesine önayak oluyor
Bakan herkesi kademe kademe esir alacak vurucu bir yüze sahip Gülcan Arslan; önce parlak yeşil gözleri, ardından keskin elmacık kemikleri, son olarak da bebeksi cildi algınıza bir müddet çevreyle ilişiğini kesmesi yönünde kibarca komut veriyor. Ve bu süre zarfında, evrende masumiyeti çağrıştıran ne kadar kavram varsa aklınıza hızla nüfuz ediyor; hangi birine yoğunlaşacağınızı asla kestiremiyorsunuz. Konuşmaya başlar başlamaz, saf düşünceleriniz yerini çözmesi güç fakat zevkli bir bilmeceye bırakıyor; kısa cümlelerine gizlediği derin manaları bulup çıkarmaya uğraşırken, dar alanda yaptığı kelime oyunları karşısında zaman zaman kahkahanızı tutmakta zorlanıyorsunuz. Evet, Ölene Kadar’ın Beril’inin kendini uzun uzadıya anlatmaya niyeti yok; siz onu özetinden tanımaya bekleniyorsunuz.
Küçüklüğünüzün Sakarya’da geçtiğini biliyoruz. Metropol hayatından uzakta yetişmek karakterinize nasıl etki etti?
Büyük şehrin yalnızlığında yetişmiş bir çocuk olmadığım için şanslıyım. Hem deniz kenarında hem de doğanın içinde olmak şimdi bile aklıma geldikçe beni mutlu ediyor. Sakarya’da metropol hayatının getirdiği korkutucu düzenden uzakta, insanlara güven duyarak büyüdüm. O nedenle kimseye endişe dolu ya da panik halde yaklaşmıyorum. Sanırım karakterimdeki etkilerinden biri bu.
Üç çocuklu bir ailenin en küçüğü, aynı zamanda da en muzuruymuşsunuz! Nasıl bir aileydi sizinkisi?
En muzuru muydum bilmiyorum ama en değişiği hala benim galiba (gülüyor). Zamanının sıradan bir ailesiydi aslında bizimkisi. Kalabalık olması çok keyifli ve güvende hissettirdi hep. Çok şükür ki bugün de yanımdalar.
Lise çağında büyük şehre yerleşme isteğinizin sebebi neydi?
Okulum buradaydı, yolculuğum öyle başladı. Zamanla İstanbul sizi kendine aşık ediyor, ondan vazgeçemiyorsunuz. Ben anı yaşamayı seviyorum, hedefler koyup her birine ulaşmak için planlar yaparak hayatıma yön vermiyorum.
Tam bir Karadeniz kızı olduğunuzu ifade etmişsiniz. Bölge kadınlarının hangi özelliklerini yansıttığınızı düşünüyorsunuz?
Karadeniz kızlarının en belirgin özellikleri, heyecanlı, neşeli ve canlı kişiliklere sahip olmalarıdır. Bir olayı anlatırken onu tam manasıyla yaşar, dinleyene de yaşatırlar. Galiba benim yöreden aldığım da bu hayat enerjisi.
Ablanızın yönlendirmesiyle oyunculuğa adım atıyorsunuz. Kendisinin teşviki nasıl hemen aklınıza yattı? Ablam, mesleğe ilk adımı atmam için doğru eğitimi almamda çok önemli bir rol oynadı. Sanırım benden çok onun hayaliydi oyuncu olmam (gülüyor). İşin büyüsü de kısa sürede beni içine çekti.
Hayatınızla ilgili tüm kararları hep aniden mi verirsiniz?
İç sesimi dinlemeyi seviyorum. Bugüne kadar da beni hiç üzmedi!
Bir Çocuk Sevdim dizisi, kariyerinizin dönüm noktası olarak görülüyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Benim için de öyle. Kendimi keşfettiğim ve ifade edebildiğim bir proje oldu.
Oyunculuk, her bireyin hayal gücü ve yeteneğini farklı şekillerde konuşturduğu bir alan. Siz canlandırdığınız rollere Gülcan Arslan’dan neler katıyorsunuz?
Role kendimden katacaklarım değil de karakterden kendime katacağım şeyler oluyor. Onlar için bir çalışma yapıyorum.
Ölene Kadar’ın kadrosuna nasıl dahil oldunuz?
Senaryoyu ve Beril karakterini içinize sindiren başlıca etmenler nelerdi? Bu sezon çalışmaya hiç niyetim yoktu. Ta ki Beril’in monoloğu elime geçene kadar. Çok güzel anlattı kendini. Heyecanlandım, işe dahil olmak istedim. Projenin başında Umur Turagay ve ekibinin bulunmasının da etkisi büyük.
Beril, aşık olduğu adamın suçsuzluğuna inanmamayı seçerek çocukluk arkadaşıyla huzura dayalı bir evlilik yapıyor. Siz sevdiğiniz zaman sorgusuz sualsiz inanır mısınız yoksa sizi hiç yanıltmamış birine karşı dahi belirli sınırlarınız var mıdır?
Olumsuz bi şeye inanmak en kolayı gibi geliyor bana. Ben daha çok nedenleri sorgulamayı tercih ediyorum. Sunduğu sebepler anlam veriyorsa benim için yeterli.
İşinizi yapıp özel hayatınıza çekiliyorsunuz. Sadece gerçekten ait hissettiğiniz yerlerde mutlu olduğunuz, yüzeysel ilişkilerden kaçındığınız besbelli. Peki, sizi en çok neler mutlu ediyor?
Güzel bir ifade oldu, teşekkür ederim (gülüyor). Bulunduğum yerden ve sahip olduklarımdan mutluyum. Evde sevdiklerimle güzel vakit geçirmeyi seviyorum. Yoğun çalışma tempomdan arta kalan zamanımı yakınlarımla değerlendirmek ve onlara vakit ayırmak bana huzur veriyor.
Sevdiğiniz ve sevmediğiniz huylarınızı nasıl sıralarsınız?
Zamanla değişiyoruz. Eskiden sevmediğim bir huyum şu an canım ciğerim olabilir (gülüyor). Sınırlandırmam kendimi. Pozitif enerjimden ödün vermem.
30 yaşınızda, kendinizi keşfettiğiniz bir dönemdesiniz. Birkaç sene önceki Gülcan’ın şu ankinden ne gibi farklılıkları mevcut?
Hala keşifteyim!
İnsanları kolay hayatınıza alır mısınız?
Hayhay, buyursun gelsin. Geliyorsa bir nedeni vardır, geri çevirmek olmaz. Ön yargıyla kimseye yaklaşmam ama hayatımda herkesin yeri başkadır.
İyi bir dinleyici misiniz, yoksa iyi bir konuşmacı mı?
İki çift lafımı edebilmek için önce iyi bir dinleyici olurum.
Çok iyi yemek yapmak dışında nelere yatkınsınız?
Güzel yemek yemeyi severim ve bunun için araştırma yapıp hiç üşenmeden bulduklarımı denerim. Çalışırken kendime az zaman ayırabiliyorum ama tatili yakaladığımda seyahat etmek en sevdiklerim arasında.
Aşkı tutkuyla yaşadığınızdan haberdarız. Erkek arkadaşınızdan aşık Gülcan’ı betimlemesini istesek, sizce bize hangi cümlelerle karşılık verir?
Bu soruyu sahibine sormak lazım! Sanırım üç harflik koca bir duyguyu çok ciddiye alıp kurallar koymadan yaşamam olabilir.
Sevgiliniz Metin Anter’in ilk hangi özellikleri sizi etkiledi?
Yaşamın önemine aynı yerden bakıyor ve aynı şeylerden tat alıyoruz. Özelliklerini tek tek saymaktansa onun bütününden çok razı olduğumu söyleyebilirim.
Evlilik, hayal listenizde farklı ülkeleri gezme maddesinden sonra geliyor. Dünya haritasını pembe panjurlu evin önüne koymanızı, özgür ruhunuzun duygusallığınızı ikinci plana atmasıyla açıklayabilir miyiz?
Planlarım, bizim planlarımız. O yüzden bize her yer pembe (gülüyor)!
Mesleğinize ilişkin en büyük hayaliniz nedir?
Çok büyük cümleler kurmak bana göre değil. Beni heyecanlandıran her rolü hakkıyla sergileyip seyirciden kabul görmem yeterli.