Eşine çocuğu gibi davranmak (onun tüm istek ve ihtiyaçlarını ön plana koyma ve yerine getirme), aşırı kıskançlık göstermek (gerçek ya da sembolik olarak başkalarının dahil olmasına izin vermeme) ya da kötü davranmak (eşini küçük görme ya da sevgisini göstermeme). Kontrolcü eş, bilincine varmadan diğeriyle arasındaki fiziksel, duygusal ve sembolik mesafeyi azaltmaya çalışır. Kendi çocukluğunda ebeveyniyle yaşadığı iç içe geçmiş bağı kurmaya ya da tam tersi bu bağ oluşmamışsa, onu telafi etmeye uğraşır. İlişkinin ilk başlarında davranışlarının tutkulu bir aşkın ifadesi mi, yoksa kontrol etme isteği mi olduğunu ayırt etmek zordur.
Her iki durumda da sürekli iç içe olma isteği, kıskançlıkla birlikte takıntılı düşünce ve duyguları ortaya çıkarır. Gerçekten kontrolcü olup olmadığı ancak ilişkinin üzerinden bir süre geçtikten sonra anlaşılır. Sonuç olarak çift, her iki tarafın kişisel hikâyesine uygun olarak, baskın-boyun eğen dengesini oturtur ve bu şemada devam eder. Hatta iç içe geçmiş şekilde ilişki sürebilir. Bir diğer olasılık ise ilişkinin dinamiğini kontrolcü tarafın belirlemesidir. Partneri buna boyun eğmek zorunda kalır. Sık sık çatışmalar, krizler yaşanır. İlişkide kötü muamele gören tarafın ilişkiden kaçması kendini kurtarmasının tek yoludur.
Daha İyi Bir İlişki İçin Ne Yapmalı?
Kontrolcü eş kendi istek ve ihtiyaçlarının farkında olmadan yaşar. Bütün enerjisini yanlış bir düşünce üzerine odaklar: Eğer ilişkiyi serbest bırakırsam, diğeri gider. Hâlbuki sadece kendi birincil duygusal ihtiyaçlarını giderirse diğeriyle sağlıklı bir yakın ilişkiye girebilir. İç güvenlik eksikliğini ve hasarlı benlik imajını iyileştirmek için kendine ait ilgi alanlarını belirlemek, bedenine iyi bakmak ya da terapiye başlamak izlenebilecek yollardan sadece birkaçıdır.
Kaynak: Psychologies Türkiye