- London College of Fashion’da moda yönetimi, aile şirketinde reklamcılık… Farklı disiplinlerin ardından tutkunu olduğunuz alanı nasıl keşfettiniz?
Her zaman farklı bir ruha sahiptim. Zamanla yaratarak, üreterek bu farklılıkların da etkisiyle bugünkü beni oluşturdum. Tasarımcılığa çanta ile başladım. Çantaların örnek modellerini kendim dikiyor, sonrasında onları yarı değerli taşlar ve püsküllerle süslüyordum. Kalan malzemelerle kendime kolyeler tasarlıyordum. Annemin çevresinden siparişler almaya başladım. Fark ettim ki çantalardan kalanlarla tasarladığım aksesuarlar, aklımdakileri gerçeğe dönüştürmek beni çantalardan daha çok heyecanlandırıyor. Etraftan aldığım tepkiler ve yüreğimde hissettiklerim yoluma bu yönde devam etmemi söyleyince, gerçek tutkumun ne olduğunu anladım ve Mon Reve doğdu.
- Markanızı 2004 yılında kurdunuz, o dönem şartlar şimdiye göre epey farklıydı. Marka haline gelmeyi nasıl başardınız?
Mon Reve tasarımlarını 2004 yılında üretmeye başladıktan kısa zaman sonra ilk koleksiyonumla Beymen’in kapısını çaldım, serüven böyle başladı. Canım arkadaşım Tuvana Büyükçınar’ın ürünlerimi mağazası A46’da sergilemesiyle Mon Reve’in bilinirliği oluştu. Ardından 2006’da Nişantaşı’ndaki ilk mağazamızı açtık. Ünlüler ve moda dergileriyle kurduğumuz içten bağ da Mon Reve’in daha geniş kitleler tarafından tanınmasını sağladı. 2011’de İstinye Park mağazamızın açılmasıyla on katına çıkan cirolar hedeflerimizi daha da büyütmemize vesile oldu. Mon Reve Paris’te Who is Next ve Premier Class etkinliklerinde yer aldı. Modanın beşiği İtalya ve Fransa’da bir Türk tasarım markası olarak ilgi görüyor ve seviliyor olmak en büyük gurur kaynaklarımdan. Tarabya’da ufak bir atölyede yolculuğuna başlayan bir tasarım markası olarak Mon Reve bugün Arjantin’den Kanada’ya, Fas’tan İsviçre’ye 14 ülkede 20 satış noktası ile fashion jewelry pazarına öncülük ediyor.
- Bu süreçte size verilen en önemli öğüt neydi?
En önemli öğüt deyince aklıma ilk olarak her zaman özlemle andığım rahmetli dedem Viktor Bali gelir. Bana her daim iş hayatında dürüst olmam gerektiğini öğütlemiştir. Herkesin sahip olması gereken bu vasıf benim için ayrı bir öneme sahip, dürüstlük hiçbir zaman şaşmadığım doğrularımdandır. İkinci öğüt de sevgili babam Lazar Demişulam’dan: “Asla pes etme.” Sadece sözle değil kendi hayatıyla da hepimize hala müthiş bir rol model olmaya devam ediyor.
- Sizce başladığınız günden bu yana mücevher endüstrisinde neler değişti?
İlk yıllarda altın kaplama takı konsepti Türk müşterisine çok yabancıydı. Mağazaya gelen müşterilerimizin çoğu ya gümüş ürün kullanırdı ya da kuyum dediğimiz altın takıları tercih ederlerdi. Mon Reve’in bundan 17 yıl önce başlattığı designer fashion jewelry konseptinin Türkiye’de çok önemli bir yolu açtığını düşünüyorum. Zamanla müşterilerimizin aklına, ruhuna bu konsepti yerleştirdik. Takının da aksesuarın da bir modası olduğunu, kişinin kendi stiliyle bunu doğru bir şekilde harmanlamasının ne kadar kıymetli olduğunu gösterdiğimize inanıyorum. Bugün bu kadar seviliyor olmamızın ardındaki en önemli nedenlerden biri bu.
- Yaratım sürecinizde size neler ilham veriyor?
İlham içi çok kalabalık ve ucu çok açık bir his, tek bir şeyle sınırlayamıyorum. Hayatımın her noktasından geliyor.
Beni en çok rutinimin dışına çıkabilmek heyecanlandırıyor. Yeni bir şey öğrenmek veya kazanım elde etmek, yeni
bir kişi tanımak, yeni bir yer görmek… Hepsinden ilham alıyorum. Tasarımlarımı yaratırken ilk ve en temel amacım onu taşıyan kişinin kendini iyi hissetmesi. Çıkış noktam ise, “Ben taktığımda nasıl hissediyorum?” Fark yaratmayı, tanımadığım hayatlara dokunabilmeyi işimin en güzel hediyesi olarak görüyorum.
- Kullanmayı en sevdiğiniz renk ve materyaller hangileri?
Yeşil, yeşil, yeşil! Asla vazgeçemediğim renk, her tonuna aşığım. En önemli materyal ise yarı değerli taşlar. Malahit
ve Burma’nın jade taşları favorilerimden. Bir diğer vazgeçilmezim ise altın kaplama pirinç. Güzel ışığı ve eşsiz parlaklığı ile bunca yıl sonra bile beni hala heyecanlandırıyor.
- Beş ayrı koleksiyondan oluşan Fundamentals’tan bahsedelim. Çıkış noktası ne oldu?
Pandemi başlayalı bir yıl oldu, yaşadığımız bu süreç hepimizi çok etkiledi. Dileğim bir an önce anın değerini daha çok bildiğimiz, daha anlamlı yaşayacağımız günlere kavuşmamız. Evlerde olduğumuz ilk iki ay benim için tasarım anlamında çok değerliydi. Son birkaç senedir hiç es vermeden çalışıyordum ve çok yorulmuştum. Mecburi de olsa durmak içimde farklı duygular oluşturdu ve evde kalmak zorunda olduğumuz günlerin ruhumda biriktirdikleriyle koleksiyonu tasarlamaya başladım. Zamansız, temel ve duygusal diyebileceğim Fundamentals 2021 böyle doğdu.
- Fundamentals 2021 ve içerisindeki Air, Earth, Fire, Water ve Wind koleksiyonlarından bahsedebilir misiniz?
Fundamentals 2021 sayıca çok geniş bir koleksiyon, A’dan Z’ye her bir parçasını tasarlamış olmanın mutluluğunu yaşıyorum. Pek çok duyguyu aynı anda taşıyor; içinde dinginlik, heyecan ve cesaret barındırıyor. Earth koleksiyonu ilhamını en temel duyguyla üretmekten ve doğmaktan alıyor. Mercan, kırmızı jasper ve karnelyan taşı ile bezeli rafine tasarımlardan oluşuyor. Water saflık, dinginlik ve akışı simgeleyen apetit taşlı tasarımlarıyla dikkat çekiyor. Okyanusların her tondaki büyüleyici mavisini apetit taşlı tasarımlarda görüyoruz. Wind koleksiyonu rüzgarın taşıdığı gücü yeşil ve mavi renkli taşların kuvvetli enerjisiyle yansıtıyor. Air’in oniks ve zarif inci tasarımları görenleri gökyüzünün sınırlarının ötesine taşıyor. Fire koleksiyonundaki zincirler kırılması gereken ön yargıları, başarmak için risk almayı ve denemekten korkmamayı simgeliyor.
- Dünyada birçok ülkede satış noktası olan başarılı bir marka olarak farklı kültürlerden kadınların mücevher tercihlerinde nasıl benzerlikler ya da farklılıklar gözlemliyorsunuz?
Takı tasarımına ilk başladığımda bu farklar çok daha keskindi. Şu an yaşadığımız dünya teknolojinin de etkisiyle o kadar bütün hale geldi ki bugün fazla bir fark olduğunu düşünmüyorum. İtalya’da başlayan bir akım tüm dünyaya hızla yayılıyor. Asya hala biraz daha farklı, daha deneyim odaklı ve daha canlılıktan yana tasarımları seviyorlar. Avrupa sadelikten yana, Amerika ve Orta Doğu coğrafyası abartıdan hoşlanıyor. Biz Mon Reve olarak koleksiyonlarımızda kadının birçok ruh halini işlediğimiz için pek çok farklı ülkeye ve coğrafyaya hitap edebiliyoruz.
- Yakın gelecekte Mon Reve için neler planlıyorsunuz?
Hedeflerimizin sonu yok. Çok büyük hayallerimiz var. Gücünü kadınlardan alan bir marka olarak global pazarda design fashion jewelry alanındaki ihtiyacı karşılayarak Mon Reve’i daha çok bilinen, tanınan ve sevilen global bir marka haline getirmeyi hedefliyor ve bunun için çalışıyoruz.