- The Ruf nasıl ortaya çıktı?
Deri giyime oldum olası meraklıydım. Mevcut koleksiyonlarda deri ürünlerinin sınırlı model ve renkte olduğunu görmek, giymeyi arzu ettiğim ürünleri bulamamak beni deri üretimi ve konfeksiyonu konusunda yenilikçi bir yaklaşım izlemeye yönlendirdi. Yıllar evvel bir deri fabrikasında üretim sürecini detaylı bir biçimde izlemem de buna vesile oldu. Daha önce denenmemiş renk ve modelleri doğru deri kalitesiyle birleştirip deriyi yılın her günü, günün her saati kullanılabilecek bir alternatif haline getirmek için çalışmaya başladım. Bu çalışmalar sonucunda da 2016 yılında The Ruf doğdu. Deri koleksiyonlarıma ek olarak deriyle tekstili birleştirerek hazırladığım dönemsel sınırlı üretim koleksiyon çalışmalarım da oluyor. Markamı ayrıştıran önemli özelliklerden biri derilerin kalitesi. Bu kaliteyi de derileri The Ruf’a özel olarak üretim yaptırarak sağlıyorum. Gerçek deri giyim denilince akıllara gelmekten çok memnunum.
- İsme nasıl karar verdiniz?
Ruf, “Gerçek Şehirli Formu” anlamına gelen İngilizce “Real Urban Fit” kalıbının baş harflerinden oluşuyor. Özellikle yoğun şehir hayatında ev, iş ve sosyalleşme üçgeni arasında ciddi bir tempodayız. Bu yoğunluk içerisinde zaman çok kıymetli. The Ruf birçok kadına bu konuda çözüm sunuyor. Sabah deri bir pantolon, altına babet veya spor ayakkabı ile güne başlayan bir kadın aynı pantolonla, sadece ayakkabısını değiştirerek gündüzden geceye geçiş yapabiliyor.
- Deri genellikle sonbahar ve kış aylarıyla özdeşleştiriliyor. Bu algıyı yıkmayı nasıl başardınız?
Deri işlenerek farklı kalınlıklarda, dokularda ve renklerde ortaya çıkabilir. Ben ilkbahar-yaz sezonunda mevsimsel, daha ince deriler üretiyorum. Kış ve yaz koleksiyonlarımda kullandığım deri çeşitleri birbirlerinden farklı. Böylece The Ruf giyen kişiler o rahatlık ve hafifliği hissettikçe aslında deri giyimin sadece sonbahar ve kış ayları ile sınırlı olmadığını fark ediyor.
- Bu materyali kullanmanın alternatiflerine göre daha zorlayıcı tarafları neler?
Üretim aşaması da dikim aşaması da oldukça meşakkatli bir materyal. Natürel bir ürün, dolayısıyla kumaş gibi metrelerce alınıp dikilemiyor. Her bir deri parçasına ayrı ayrı özen gösterilmesi ve parçaların tek tek incelenmesi gerekiyor. Örneğin bir ürün dikilirken kullanılacak tüm deriler yan yana konup benzerliklerine göre ayrılıyor. En kusursuz olanları seçmek için hepsi kontrolden geçiriliyor. Bu hem teknik bilgi isteyen hem de zaman alan bir işlem. The Ruf’ta her bir ürün titiz el işçiliği ile üretiliyor. Bunlardan dolayı da deri üretimi diğer birçok materyale göre daha maliyetli oluyor. İlkbahar-Yaz 2021 koleksiyonunuzdan ve öne çıkan parçalarından bahseder misiniz? Bu sezon kullandığım renkler oldukça iddialı. Pembe, yeşil tonlarındaki canlı renkler ile sezona uygun perfore deri birleşerek koleksiyona ayrı bir hareket getirdi. Culotte şortlar, crop bluzlar, deri askılı kumaş elbiseler öne çıkan modeller arasında yer alıyor.
- Kişisel stiliniz nasıl, deri parçaları nasıl kombinliyorsunuz?
Her zaman az ve özü tercih eden bir tüketiciyim. Zamansız ve kaliteli ürünlere yatırım yapmayı seviyorum. Aksesuardan asla vazgeçemem. Deri pantolon ve etekleri kışın kaşmir kazak üzerine blazer ceketle kombinliyorum. İlkbahar ve yaz aylarında ise kazakların yerini tişörtler ya da crop bluzlar alıyor. Kombinlerimde spor ayakkabıdan stiletto’ya, bantlı düz bir terlikten diz boyu çizmelere kadar her çeşit ayakkabıyı giyiyorum.
- Yaratıcılığınızı beslemek adına neler yapıyor, nelerden ilham alıyorsunuz?
İlhamın da tıpkı deri gibi zamansız olduğunu düşünüyorum. Akla hayale gelmeyecek objeler ve görsellerin bir sonraki koleksiyonumda kendine yer bulduğu oluyor. Bazen bir dekorasyon resminden renk kombinleri çıkıyor, bazen de eski bir fotoğraf karesinden… Beğendiğim bir renk, görsel ya da manzara karşısında durup, “Bunu deri ile nasıl buluşturabilirim?” diye düşünüyorum. Şu sıralar önümüzdeki sonbahar-kış sezonu için çalışıyorum
ve koleksiyonun ana teması erkek giyimi ile ilgili bir görselden aldığım ilham ile ortaya çıktı.
- Dünyada birçok tasarımcı ve marka vegan deri gibi alternatif deriler kullanmaya başladı. Yeni tekniklerin derinin tasarım ve üretimine olan etkisi üzerine neler düşünüyorsunuz?
Alternatif derilerin, yani şu anda vegan deri olarak pazarlanan materyalin tamamen bir algı yanıltması olduğunu düşünüyorum çünkü bu materyal yüzde 100 polyester. Dünyada tamamen doğal bitkilerden üretilen deri çalışmaları var, onların yakın takibindeyim. Eğer bir gün dayanıklılığı giyime uygun, tamamen doğal, alternatif bir deri bulursam mutlaka kullanmak isterim.
- Tasarımlarınızı en çok kimlerin üzerinde görmek istersiniz?
Olivia Palermo, Kate Middleton ve Carine Roitfeld.
- Pandemi marka olarak sizi nasıl etkiledi?
Birçok markanın yaşadığı belirsizliği ben de yaşadım. Ancak ilk dönemi atlattıktan sonra değişen koşullara adapte olarak araştırmaya, üretmeye, tasarlamaya devam ettim. İlkbahar-Yaz 2021 koleksiyonumu da aynı konsantrasyon ile ortaya çıkardım. Hiç yavaşlamadan, heyecanla üretmeye devam ediyorum.
- The Ruf için yakın gelecek planlarınız neler?
Yakın gelecekte markamı yurt dışında deri giyimi seven, giyiminde kalite ve rahatlığı ön planda tutan, zamansız parçalara yatırım yapmayı tercih eden tüketicilerle buluşturmak istiyorum.
RÖPORTAJ EYLÜL SOLAKOĞLU