Melis Sezen ile Röportaj

Daha önce moda çekimi sayfalarına konuk ettiğimiz Melis Sezen’i ilk defa kapağımızda ağırlıyoruz. Genç yaşta kariyerine sayısız proje sığdıran Sezen tam saatinde sete gelerek ve bunaltıcı sıcağa rağmen hiç söylenmeden çekimi bitirerek başarısının tesadüf olmadığını bizlere ispatlıyor. Disiplinli, çalışkan ve bir o kadar da sıcakkanlı. Üstelik hayvan sevgisiyle de hepimizin kalbini hemen kazanıyor. Sezen ile canlandırdığı karakterler, yeni reklam filmi ve ilham kaynakları hakkında samimi bir sohbet ve çok keyifli bir çekim gerçekleştirdik.

İstanbul’un yakınında ama çok küçük bir yerde, Silivri’de büyüdünüz. Bu size ne kattı? Nasıl bir çocukluk geçirdiniz?

Küçük yer olmasının en büyük avantajlarından biri herkesin birbirini tanıması. Şehirde yaşamaya göre ilişkiler çok daha sıcak. Ben ayrıca şanslıydım çünkü ailem kardeşimle benim bahçede, toprağa basarak, hayvanların içinde büyümemizi istediler ve ben beş yaşındayken şu anda da oturduğumuz bahçeli evimize taşındık. Beş yaşından önceki ve sonraki Melis diye ikiye ayırabilirim bile kendimi. Küçücük bir sinek değse üstümdekini çıkaran ben hiçbir şeyden tiksinmeyen, iğrenmeyen şu anki bene dönüştüm. Gerçekten de hayvanların içinde büyüdük, kedi, köpek, kuş, kaplumbağa, balık, tavşan, ördek, iguana… Kocaman bir ailemiz oldu hep aslında. Şimdi de dört köpeğimiz yirmiden fazla kedimiz var. Her gün sokakta saklambaç, yakar top, istop oynadığım, bol bol resim yaptığım, bazen kendimi peri olarak hayal ettiğim, bir yandan arkadaşlarımla kısa filmler çektiğim çok şanslı, çok mutlu bir çocukluk geçirdim. Çok şükür.

Sadakatsiz’de canlandırdığınız Derin karakteri için Instagram’da, “O kadar özelsin ki benim için, tarif edebilmem mümkün değil,” yazdınız. Peki zor bile olsa bize anlatır mısınız neden Derin bu kadar özel sizin için?

İnanın tarif edebilmek mümkün değil ama şöyle ki Derin bana çok şey yaşattı ve çok fazla şey öğretti. Genç bir kız olarak kelimenin tam anlamıyla aşık olmayı, hayatının merkezine başkasını koyduğunda ve kendi mutluluğunu sadece ona bağladığında neler olabileceğini, inanmayı, inandığına sonuna kadar sahip çıkmayı, anne olmayı, sevdikleri için her şeyi yapabilmeyi, ihanetin nasıl hissettirdiğini, değersizlik hissiyatını, insanın hiç tanımadığı yönlerinin olabileceğini, hiç beklemediği olayları yaşayınca bambaşka yönlerini keşfedebileceğini, mutlu ve huzurlu bir insanın psikolojisi bozulduğunda ve artık çok sağlıksız bir hal aldığında kendisinin bile tahmin edemeyeceği düzeyde yapabileceklerini, yaptıklarını. Genç bir kızdan bambaşka bir kadına çok zor, çok engebeli bir yolculuk Derin’inki. Duygularıyla, içgüdüleriyle hareket eden genç bir kadın inandığının peşinde koşarken kendini kaybediyor. Her an her saniye yaşayan, dönüşen Derin. Dönüşümlerin kadını. Kalbim her an onunla birlikte atıyor, çok seviyorum onu, benim için çok özel.

Derin evli bir çiftin arasına giren bir karakter. Size ne gibi tepkiler geldi sezon boyunca. Komik anılarınız var mı bu konuyla ilgili?

Başta çok sert tepkiler aldım. Derin’den nefret ediyorlardı. Derin’le doğrudan konuşan, ona sayıp söven bir sürü yorum vardı. Bazen Derin’le beni karıştırdıkları bile oluyordu. Bölümler ilerleyince Derin’i anladığını söyleyen, Derin’le aynı durumda kalmış birçok kadından mesajlar da aldım. Bunu söylemek biraz cesaret gerektiriyor tabii, insanlar genelde Derin’in durumunda kalsalar bile bunu dile getirmek istemiyorlar ama Derin’i daha iyi tanıdıkça çok kişinin empati kurabilmesine çok mutlu oldum. Tepkiler gördükçe, insanlarda duygu uyandırdığını gördükçe Derin’in yaşadığını anlıyorum ve bu beni çok mutlu ediyor.

Yakın zamanda Netflix’te yayımlanan Fatma dizisinde de izledik sizi. Ne hissediyor, ne düşünüyorsunuz bu proje hakkında?

Fatma özel bir proje, daha önce benzeri bildiğim kadarıyla hiç olmayan, farklı farklı kadın profilleriyle karşılaştığımız bir iş. Her kadının hayatla ayrı mücadelesini görüyoruz Fatma’nın gözünden. Hepsinin de aynı duyguyu yaşadığını, habersizce paylaştığını. Fatma sıradan bir temizlikçi olduğu için toplum içinde hayalet olarak algılanıyor, ama daha sonra onun bu hayalet olma halini kullanmasına ve dönüşümüne şahit oluyoruz. Benim hayat verdiğim ‘Genç Kız’ ki özellikle senaristimiz Özgür Önürme karaktere isim koymuyor, çünkü maalesef ki her genç kız, o genç kız olabilir. Bir anlamda Kadının Adı Yok gibi. Başka bir hayatın var olabileceğine duyduğu inancı yitirmiş, neredeyse her gün şiddet görüp ölümden dönmesine rağmen, Ekber’in yanından kaçtığı an öldürüleceğini bilen, kendini alışveriş yaparak, istediğini alarak, hiç yaşamadığı şartları onun parasını kullanıp kendine sağlamaya çalışarak mutlu olduğuna inandıran, Ekber’i kullananın kendisi olduğunu kendine söyleyerek aslında kendini kandırıp savunma mekanizması kuran bir Genç Kız. Aslında tek yapmaya çalıştığı şey hayatta kalmak ve kendini korumak. O büründüğü karakter, zırhı. Fatma’yla karşılaşana kadar belki de sesli olarak söylememiş hiçbir zaman bunları. Bütün bu gerçekleri gözlerin önüne sermek çok önemli. Aynı Fatma’nın da o kızın inancını değiştirmeye çalışarak onu kurtarmaya çalışması gibi. Burcu Biricik ve Burhan Öcal ile paylaştım sahneyi, tek bir sahne olmasına rağmen çok uzun süre çalıştık. Kendimi asla tek sahne çekiyormuş gibi hissetmedim, sanki her bölüm işin bir parçası gibiydim. Burcu da Burhan abi de çok tatlıydı, ikisine de ayrı hayran oldum. Yönetmenimiz Özer Feyzioğlu ve hem yönetmenimiz hem senaristimiz Özgür Önürme de öyle. Bu projenin içinde olduğum için şanslı hissediyorum kendimi.

Oğlak burcusunuz, yükseleniniz de balık. Hangi özelliklerini taşırsınız?

İnatçılık, duygusallık hatta ağlaklık var mı biraz sizde? Tam bir oğlağım ben. İnatçıyım, sorumluluklarımı bilirim, köklerine bağlıyım, aileye çok düşkünüm ve çalışarak çok mutlu oluyorum. Kendimi en iyi hissettiğim zamanlar çalıştığım zamanlar oluyor genelde. Tatilden bile iyi hissedebilirim. Yükselenim de balık ki çok zıt burçlar, oğlak mantığıyla hareket ederken balık ise duygusuyla hareket ediyor ve evet duygusalım da. Ağlaklık değil ama sinirlendiğim an gözlerim dolar mesela. Film izlerken etkilenirsem ağlarım. Ama birbirlerini güzel dengelediklerini düşünüyorum bende. Mesleğim duygularımla yaptığım bir iş o yüzden de balık yanımın eminim bana çok faydası oluyor.

20’den fazla kedi, beş köpek sahibisiniz. Dokuz da yavru var. Epey kalabalık bir nüfus. Bu sayıya nasıl ulaşıldı, sizden dinleyelim.

İzmir’de Sevgili Geçmiş diye bir dizi çekiyorduk. Oradaki yönetmenim Canan Hoca bir gün karavanın camından kucağıma bir kedi koydu, “Al bakalım annesiii,” dedi. Neye uğradığımı şaşırdım. Meğerse o kedi bizim evi çektiğimiz setin oralarda dolaşıyormuş, bizimkiler de onu besliyormuş ama ben hiç denk gelmemiştim. “Hadi sahiplen,” dedi, başta “Yok yapamam dedim ben, kendime zor bakıyorum,” dedim. Ancak sonra dayanamadım aldım yanıma Deren’i. Adını da Deren koyduk, Sevgili Geçmiş’te hayat verdiğim karakter. Sonra dizi bitince Deren’le İstanbul’a geldik, Deren burada çiftleşti doğurdu. Pandemi olunca yavrular, Deren, biz hep beraber Silivri’ye döndük. Meğerse yavruları emzirirken tekrar çiftleşmiş Deren, yine doğurdu. Sonra onu kısırlaştırdık. Kediler de birbirlerini buluyor. Sokaktan da bir sürü kedi geldi ki biz kim gelirse hemen sahipleniriz. Böylece ailemiz büyüdü. Oscar ve Pan köpeklerimiz onlar bizimleydi zaten. Oscar’ı da Pan’ı da sahiplendik. Sonra sokaktan köpekler geldi onları da sahiplendik. Açıkçası gelene kapımız hep açık, böylece kocaman bir aile olduk. Ama şu an yavru kedilerimiz var, köpeklerle bir arada bazen zor olabiliyor. O minik yavrulara güzel yuvalar bulursam sahiplendirmek istiyorum. Buradan herkese duyrulur!

Beren, Deren, şimdi de Derin. Bu benzer isimli karakteri canlandırışınız nasıl bir tesadüf sizce?

Bence hepsi birbirine göz kırpıyor. Bir yolculuğun içindeyim ve hepsi birbirinden bağımsız bambaşka kişilikler. Hepsinin yolu ayrı ama bana geliş zamanları, bana öğrettikleri, değiştirdikleri ve dönüştürdükleri şeyler paha biçilemez. Hepsi birbirine pas atıyor gibi geliyor bana, bütün resme bakınca tamam doğru yoldayım diyorum (gülüyor).

Fit kalmak için yediğinize içtiğinize dikkat eder misiniz yoksa doğuştan şanslı kişilerden misiniz bu konuda?

Çok dikkat ettiğim söylenemez. Yemek yemeyi çok seviyorum, beyin dışında da sevmediğim hiçbir şey yok. Çok büyük bir keyif benim için yemek yemek. Ama tabii dikkat etmekte fayda var. Bence en iyisi hareketli olmak, spor yapmak. Benim için spor dans mesela ve düzenli dans ettiğim zaman vücudum hemen değişiyor. O halini çok daha fazla seviyorum tabii ki.

Stilinizi nasıl tanımlarsınız? Pandeminin bir etkisi oldu mu stil tercihleriniz üzerinde?

Çok fazla etkisi oldu. Sürekli evde olmak ve o rahatlığa geçince hiç giymediğim kadar eşofman giymeye başladım. Zaten rahatlık önemli benim için ama eşofmanlar günlük hayatımda en çok kullandığım kıyafetlerim oldu.
Okumayı çok sevdiğinizi biliyorum. Bu aralar ne okuyorsunuz? Şu an yeni bir kitaba başladım, adı Reankarnasyon Blues. 9996 kere reenkarne olmuş Milo adında bir adamın kendini Suzie olarak adlandıran Ölüm’e aşık olduğu bir roman. Çok eğlenceli ve merak uyandırıcı gidiyor şu anda.

Peki neler izliyorsunuz son dönemde?

Succession izliyorum şu an. Black Widow çıktı onu çok merak ediyorum.

Oyuncu olmasaydınız ne olmak isterdiniz?

Medya ve Görsel Sanatlar okuduğum için illa ki okuduğum bölümle ilgili bir şeyler yapardım. Hangi alanda uzmanlaşırdım bilemiyorum ama oyunculuğa ait hissediyorum kendimi, o yüzden çok uzak bir yerde olmazdım bence. Belki yönetmen olabilirdim, kim bilir.

Sosyal medyada severek takip ettiğiniz isimler, ilham aldığınız adresler nereler?

Florence Pugh’u takip ediyorum genç kadın oyunculardan aşırı yetenekli ve başka bir enerjisi var bence. Sinema hesaplarını takip ediyorum. Cinema.magic, filmthusiast, thefilmagic. Art ve design sayfaları çok ilgimi çekiyor taxcollection, plastik, beautifuldestinations ve thegreatplanet bir de spiritdaughter diye bir hesap var çok tatlı.

Çalışmadığınız zaman bir gününüz nasıl geçer?

Silivri’deysem çıplak ayakla bahçede kedilerle köpeklerle oynuyorumdur. Kitap okurum, dizi veya film izlerim. Arkadaşlarımla buluşurum. Yemeğe giderim.

İstanbul’da vakit geçirmeyi en çok sevdiğiniz semt hangisi?

Kilyos’ta deniz kenarında yürümeyi çok seviyorum.

Turkcell’in reklam filminde rol alıyorsunuz. Bu konuyla ilgili duygularınızı öğrenebilir miyiz?

İlk reklam filmi deneyimimde Turkcell gibi Türkiye’nin en değerli markasıyla çalışmak harika bir duygu. Turkcell, telekom operatörü olmanın çok ötesinde bir marka benim için. Kendimi bildim bileli Turkcell hayatımızda ve teknolojisiyle hayatı oldukça kolaylaştırıyor. Yıllardır müşterisi olduğum bir markanın reklam kampanyasına dahil olmak benim için oldukça heyecanlı bir deneyimdi. Tüm ekibin inanarak yola çıktığı ve birbiri ile uyum içinde çalıştığı bu projenin sonunda başarıya ulaşması kaçınılmaz bir sondu ve biz de bu başarılı sonda hepimiz çok mutlu olduk. Şahsen hem böyle başarılı bir işin parçası olmaktan hem de “Dünyalar Senin Olsun” diyerek yeni reklam kampanyasında Turkcell’i temsil etmekten çok mutluyum.

Röportaj CEREN ARSEVEN
Fotoğraflar EMRE İBİŞ
Styling NAZLI KAYRAN

Styling Asistanları: Ekin Su Oktar, Tuğçe N. Gürsoy
Saç ve Makyaj: Önder Tiryaki
Saç ve Makyaj Asistanı: Doğukan Tuncer
Fotoğraf Asistanları: Kıvanç Yörüten, Çağla Polat, Melih Aran

 

İlgili Makaleler