Reklamcılığı cesur bir kararla bırakarak New York’ta kendine yepyeni bir hayat inşaa eden Sinem Yazıcı ile başarılarla dolu fotoğrafçılık kariyeri hakkında konuştuk.
1- Öncelikle bizlere biraz kendinizden bahseder misiniz? Moda fotoğrafçılığı kariyerinize nasıl başladınız?
Marmara Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık bölümü mezunuyum. Saatchi&Saatchi, VMLYR, TBWA gibi uluslararası ajanslarda “Marka Direktörlüğü” yaptım. Müşterim olan Arçelik’ten iş teklifi alınca, orada “Reklam Uzmanı” olarak çalışmaya başladım. Arçelik’ten sonra da DigiTürk’e “Reklam Müdürü” olarak geçtim. Reklama 15 yılımı verdim ama daha özgür ve yaratıcı olabileceğim başka bir iş yapmak istiyordum. Fotoğrafa her zaman ilgim vardı ama fotoğrafçı olmayı aklımdan bile geçirmemiştim. 2008’de İstanbul’da bir fotoğraf kursuna yazıldım ve fotoğraf çekmekten çok keyif aldığımı farkettim. 2011 yılında reklamcılığı tamamen bırakıp, New York Film Academy’ye fotoğraf eğitimi almaya gittim. 2012 başında İstanbul’a geri dönüp, sevgili Tamer Yılmaz’ın yanında staj/asistanlık yaptım. Aralık 2012’de New York’a taşındım ve portfolyomu burada oluşturmaya başladım. New York, güçlü bir portfolyo oluşturmak için en doğru şehir oldu. “1 yıl kalırım, portfolyo yapar, dönerim.” diye geldim New York’a ama 10 yıldır burada yaşıyorum, moda fotoğrafçısı ve casting direktörü olarak çalışıyorum.
2- Bir iş gününüz nasıl geçiyor? Kreatif sürecinizde bağlı kaldığınız bir rutin var mı?
Çekim öncesi müşteriyle ve ekiple Pre-PPM yapıyoruz. Tüm ekip çekim günü erkenden stüdyoda ya da lokasyonda
buluşuyoruz. Saç ve makyaj tamamlandıktan hemen sonra çekime başlıyoruz. Her çekimi farklı bir lokasyonda yapmak, farklı bir model ya da ünlüyle çalışmak ve her çekim için farklı bir konsept oluşturmak inanılmaz heyecanlı.
Benim değişmeyen tek rutinim, yaratıcı olduğu kadar pozitif olan bir ekiple çalışmak. Dünyanın en eğlenceli
mesleklerinden birini yapıyoruz, eğlenerek yapmak önemli benim için…
3- Kariyeriniz boyunca sizi en çok heyecanlandıran, “hayatım boyunca hatırlayacağım” dediğiniz bir deneyiminizi bizlerle paylaşır mısınız?
Türk ve yabancı ünlülerin fotoğraflarını çekmek benim için hep çok değerli oldu ve olmaya devam edecek…Kitleleri
yönlendiren bu başarılı insanları bir süreliğine fotoğrafçı olarak yönlendirmek büyük sorumluluk ve garip bir duygu…
Bugüne kadar ünlülerle yaptığım her çekim, hayatım boyunca hatırlayacağım deneyimler olacaklardır.
4- Uzun yıllardır New York’ta yaşıyorsunuz, şehre dair en sevdiğiniz ve zorlu bulduğunuz şeyler neler?
Çok ilham verici bir şehir New York, sanırım en çok bunu seviyorum. Dünyanın her yerinden insan buraya hayallerinin peşinden gitmek için geliyor, her anlamda çok renkli, macera dolu bir şehir. Sadece güçlü ve sabırlı olan ayakta kalabiliyor burada, sanırım en zor tarafı bu.
5- Fotoğrafçılığın yanı sıra, kurucusu olduğunuz “Model Taste” var. Bu projenizden bizlere biraz bahseder misiniz?
Model Taste, ünlü ve başarılı modellerle yemek, moda ve onların New York’unu konuştuğum bir röportajlar serisi.
Modellerin favori New York spotlarına gidip, onların favori yemeklerini yiyip, nasıl keşfedildiklerini, yüzü oldukları markaları ve çekim yaptıkları dergileri konuşuyoruz. Pandemi yüzünden ara vermek zorunda kaldığım Model Taste’e, farklı bir formatta Nisan sonunda tekrar başlıyor olacağım.
6- Geçmişe, kariyerinize ilk başladığınız döneme zaman yolculuğu yapabilseydiniz kendinize vereceğiniz nasihat ne olurdu?
Fotoğrafçılık kariyerime 20’li yaşlarda başlayabilmiş olmayı çok isterdim. Kendimi biraz daha iyi tanıyabilmiş olsaydım keşke. Biz jenerasyon olarak neyi ne kadar iyi yapabildiğimiz gözetilmeden kalıplaşmış mesleklere yönlendirildik. Buna rağmen reklamcı olmuş olmam bile büyük sürpriz diye düşünüyorum. Fotoğrafçılığa 35 yaşında New York’ta başladım. Yabancı bir ülkede yeni bir hayat kurup, sıfırdan başladım her şeye. Çok çalıştım ve çabaladım. Dolayısıyla yapmam gereken her şeyi, elimden geldiğince yaptığımı düşünüyorum. Bu Sinem’e vereceğim bir nasihat yok sanırım. 🙂
7- En değerli fotoğrafınızı bizimle paylaşıp nedenini anlatır mısınız?
Fotoğraflarımın her biri çocuğum gibi, size en değerlisi budur diyemem ama provokatif fotoğraflarımı daha çok seviyorum. Cesur, seksi ve zamansız olanlar favorilerim diyebilirim.