Birçok köklü kurum gibi Akademi de aynı anda hem prestijli hem de değişim konusunda yavaş kalan bir kurum. Kathryn Bigelow 2010’da The Hurt Locker’ın yönetmeni olarak ödül kazanana kadar, Akademi Ödülleri’nin bir kadın yönetmeni tanıması doksan sene sürdü. Neyse ki, o zamandan bu yana geçen on yılda 2021’de Chloé Zhao’nun Nomadland ile ve 2022’de Jane Campion’ın Power of the Dog ile En İyi Yönetmen Oscar’ını alması bu gelişmeyi biraz da olsa hızlandırdı diyebiliriz.
Bu sene, Sarah Polley ve Gina Prince-Bythewood da dahil olmak üzere birçok kadın En İyi Yönetmen ödülü için yarışıyor. Aynı zamanda, eğer Michelle Yeoh Everything Everywhere All at Once ile aday olursa, aday gösterilen ilk Malezyalı olacak. Eğer Viola Davis The Woman King ile aday gösterilirse de en fazla aday gösterilen siyahi kadın oyuncu olma rekorunu kıracak.
Oscar gecesi neler olup biteceği genellikle tahmin edilemez olsa bile, sinemanın en büyük gecesine giden yolu anlamanız için buradayız. Sizin için, bu Oscar sezonunda göreceğimiz kadınlara dair bir rehber hazırladık!
Frances McDormand, Women Talking
McDormand daha önce 24 sene içinde dört kez Oscar kazanan biri olarak bu sefer de Oscar’ı evine götürmeye uzak değil! Women Talking filminde hem yapımcı olarak görev alıyor hem de içinde yaşadığı kötü niyetli Mennonite kolonisinden ayrılamayacağını keşfeden Scarface Janz olarak kısa bir rol üstleniyor. Rolü küçük olsa da McDormand Akademi’nin gözdesi! En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu dalında aday gösterilmese bile, aynı zamanda filmin yapımcısı olması sebebiyle Women Talking’in en iyi film ödülünü kazanması halinde eve bir heykelcik götüreceği ortada. Eleştirmenlere göre, bu güçlü bir olasılık.
Olivia Colman, Empire of Light
Yönetmen Sam Mendes, Empire of the Light’ı Colman’ı düşünerek yazdı. Filmde 1980’lerde Birleşik Krallık’ta bir sinema salonunun müdür yardımcısı olan Hilary’yi oynuyor ve film tiyatrolara bir ağıt, zamanın acımasız gerçeklerinden bir kaçış, ırklar arası aşk, ırkçılık, akıl sağlığı ve ihanet gibi temalara sahip. Eleştirmenlerin filmin kafa karıştırıcı konusuna yönelik kritiklerine rağmen Variety, Colman’ın bu performansının kariyerinin en iyisi olduğunu söyledi. Deadline ise hakkında, “120 sayfalık bir diyaloğun yapabileceğinden fazlasını bir yüz ifadesi ile anında verebilen bir oyuncu.” dedi.
Regina King, Shirley
King daha önce If Beale Street Could Talk filmi ile En İyi Kadın Oyuncu dalında Oscar kazanmıştı. Yapımcılığını da üstlendiği son projesi Shirley’de, ilk siyahi kongre üyesi ve başkanlığa aday olan ilk siyahi kadın olan Shirley Chisholm’u canlandırıyor. One Night In Miami ile Oscar adaylığı kazanamadıktan sonra belki de bu sefer Regina için adalet yoldadır!
Cate Blanchett, TÁR
Daha önce The Aviator ve Blue Jasmine ile iki kez Oscar kazanan Cate Blanchett, senarist-yönetmen Todd Field’ın kompleks ama karizmatik bir orkestra şefinin kariyerinin zirvesindeyken özel hayatının alt üst oluşunu anlattığı filmindeki rolü ile ödüllerine bir yenisini ekleyebilir. Field, Lydia Tár rolünü Blanchett’ı düşünerek yazdı ve filmin başrolünü oynamayı kabul etmeseydi filmin aslan çekilmeyeceğini söyleyecek kadar ileri gitti. The Guardian, Cate’in şu ana kadar sergilediği performansıyla ilgili “tek kelimeyle çekici” yorumunu yaptı.
Viola Davis, The Woman King
Viola Davis, The Woman King filminde savaşçı General Nanisca’yı oynamak için üç ay boyunca günde beş saat eğitim aldı. Biz de biliyoruz ki Akademi, oyuncuların film için fiziksel dönüşüm geçirmelerinden hoşlanıyor!
Eleştirmenlere göre Davis’in performansı fiziksel hazırlıktan çok daha fazlasıydı. The Wrap, film ile ilgili incelemesinde “Aslında bir aksiyon filminde bu kalibrede bir performans nadir görülür.” yazdı.
Naomi Ackie, I Wanna Dance with Somebody
Twitter’ın bu Whitney Houston biyografisinin fragmanına verdiği karışık tepkilere rağmen, I Wanna Dance with Somebody filmi Naomi Ackie’nin daha geniş bir izleyici kitlesi tarafından fark edilmesini sağlayabilecek türden bir proje. The End of the F***ing World ve Star Wars: The Rise of Skywalker’daki rolleriyle tanınan Ackie, efsaneleşen şarkıcının şöhrete yükselişini ve yaşadığı kalp kırıklıklarını ve trajedilerini anlatan I Wanna Dance with Somebody’de Whitney Houston’ı canlandırıyor. Ackie filmde şarkı söylemese de bu, Oscar’ı eve götürmesi için bir engel değil.
Carey Mulligan, She Said
She Said: Breaking the Sexual Harassment Story That Helped Ignite a Movement kitabından uyarlanan bu film, gözden düşmüş Hollywood yapımcısı Harvey Weinstein’ın yanlışlarını ortaya çıkaran New York Times muhabirleri Meghan Twohey ve Jodi Kantor’u konu alıyor. Mulligan’ın performansı aykırı sesleri kesecek, ödüle layık güçte. Her ne kadar Promising Young Woman filmindeki performansı Akademi tarafından küçümsese de She Said filmi sayesinde belki de bu yıl Mulligan’ın yılı olur.
Sheila Atim, The Woman King
The Woman King filmi ses getirmeye ve ivmesini yükseltmeye devam ederse Akademi seçmenleri, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu kategorisinde izleyicileri memnun etmek için bu yeteneği tanımaya meyilli olabilirler. Atim’in Amenza rolüyle ilgili ilgili yapılan incelemeler, onu izlenmesi gereken bir oyuncu olarak seçti ve RogerEbert.com, Atim’in performansını “ölçülü, ağır ve düzgün.” olarak nitelendirdi.
Michelle Williams, The Fabelmans
Brokeback Mountain, Blue Valentine, My Week with Marilyn ve Manchester by the Sea ile dört kez aday gösterildikten sonra Michelle Williams, ödül kazanmak için geç bile kaldı diyebiliriz. Entertaintment Weekly, yönetmen Steven Spielberg’in annesinden esinlendiği söylenen bir rol olan Mitzi Fabelman’ı canlandırırken Williams’ın incelikli ve etkileyici bir performans sergilediğini söylüyor.
Michelle Yeoh, Everything Everywhere All at Once
Her ne kadar Everything Everywhere All at Once mart ayında, Oscar için pek de doğru olmayan bir zamanda vizyona girmiş olsa da son aylarda Yeoh’un performansı En İyi Kadın Oyuncu listesine girebilmesi için yeteri kadar ses getirdi ve izleyiciler desteklerini sürdürüyor. Kendisi de aday gösterilmeyi kesinlikle hak ediyor. Yeoh’un Çinli göçmen Evelyn Wang rolü oldukça çok yönlü bir rol. Rol arkadaşı Jamie Lee Curtis Town & Country’ye, Yeoh’nun komedi ve dövüş sanatları arasında geçiş yapma ve ardından gerçek duygularını gösterme yeteneği olduğunu söylüyor. “Ondan daha iyi performans gösterebileceğini düşünenlere meydan okuyorum.” diye ekliyor.
Gina Prince-Bythewood, The Woman King
Prince-Bythewood’un Batı Afrika’daki köle ticareti yüzünden çıkan çatışmalarda eğitilen ve savaşan kadınlardan oluşan Agojie kabilesinin hikayesini anlatan son filmi şimdiye kadar sadece performanslarıyla değil, filmin başındaki kadın yönetmenle de övgü dolu eleştiriler aldı. Collider, “Filmin tarihi olayları yakalama şekli zekice, özellikle bazı kapanış cümleleri kulakta yankılanan tarzda.” diyor. “Prince-Bythewood bir yönetmen olarak filme kendini nasıl adadığını gösteren ve her türlü sinematik zorluğu kolayca üstlenebilen bir yönetmen olduğunu inkar edemeyeceğimiz bir film yapmış.”.
Sarah Polley, Women Talking
Senarist-yönetmen Polley’nin Miriam Toews’un aynı isimli romanından uyarlanan bu filmde, bir katilin yeteneklerini ve Mennonite kolonisinin ortak istismarlarının ve dirençlerinin hikayesini anlatıyor. Polley’nin En İyi Yönetmen adayı olma ihtimali şu an için var. Aynı zamanda, En İyi Uyarlama Senaryo kategorisi için de aday olabilir. Bu iki dalda da kazanırsa, ilk kez arka arkaya iki ödül alan kadın olacak.
Ana de Armas, Blonde
Andrew Dominik’in, Joyce Carol Oates’in Blonde romanının uyarlamasının eleştirileri en iyi ihtimalle “karışık” ancak filmin şüpheli kalitesi filmin yıldızının performansına gölge düşürmüyor. Monroe’nun ses tonunu en iyi şekilde yakalayabilmek için bir lehçe koçundan dokuz ay eğitim alarak işe koyuldu Ana de Armas. “Net olmayan nefesler, yalvarırcasına ya da panikle büyüyen gözler, hızlı kaş çatmalar, yaydığı milyon vatlık ışığı… Performansındaki hemen hemen her şey Marilyn’i işaret ediyor. O kadar gerçek ki, gerçek olamayacak kadar gerçek.” diyor The New Yorker.
Florence Pugh, Don’t Worry Darling
Don’t Worry Darling filmi ile ilgili yapılan yorumlar tartışmalı. Eleştirmenler ise filmi bir bütün olarak ele aldıklarında büyük ölçüde eleyip geçiştirseler de Florence Pugh’un Alice rolündeki performansı hala dikkat çekiyor. “Pugh’un performansı olmadan Don’t Worry Darling hiçbir işe yaramaz.” diyor Collider. “Her sahnesini sanki eski bir Hitchcock gerilim filmindeymiş gibi oynuyor.”. Don’t Worry Darling, Pugh’un bu sezon öne çıktığı tek yapım değil. İrlanda dönemi draması The Wonder 16 Kasım’da Netflix’te yayına girecek ve şimdiden övgüler almaya başladı. Bu performansların kendisinin bu sene çift Oscar adaylığını sağlamlaştırıp sağlamlaştıramayacağını bekleyip göreceğiz.
Yazı: Öykü Gönül