Saint Laurent İlkbahar 2024 defilesi, Anthony Vaccarello’nun kreatif dehası öncülüğünde ve Yves Saint Laurent’ın feminist perspektifine bir saygı duruşu niteliğinde Paris’te, Eyfel Kulesi’nin tam önünde gerçekleşiyor. Vaccarello bu defileyle, Saint Laurent’ın kuruluşundan bu yana savunduğu her şeyin arkasında durup benzer silüetleri podyuma taşırken kendi köklerine dayanan, bilindik ve zamansız Saint Laurent imajını tekrar çiziyor.
Saint Laurent çizgisinde ilerleyen ancak bu çizgiyi ileri taşımayı da başaran bu koleksiyon 49 parçadan oluşuyor. Paris’in romantik atmosferinde tanıdık Saint Laurent silüetleri, Eyfel Kulesi’nin cazibesiyle birleşerek inanılmaz bir deneyim sunmaya ilk büyüleyici görünümle başlıyor. Bu görünüm, ilhamını Yves Saint Laurent tarafından 1968’de sadece bir çekim için tasarlanmış, bu çekimden sonra popüler olunca üretimine başlanmış ikonik YSL Safari Jacket’tan alıyor. Bu ceket, tasarımcı Yves Saint Laurent’ın marka kimliğini ve felsefesini oluşturmasında çok önemli bir rol oynuyor. Laurent, feminen giyime maskülen esintiler katmaya bu ceketle başlıyor.
Koleksiyon aslında feminenlik ile maskülenliği mükemmel şekilde harmanlayıp bu görsel şöleni feminist bir bakış açısıyla sunuyor. Oldukça sivri burunlu stiletto ayakkabılara herhangi bir çantanın eşlik etmeyişi defilede dikkatleri çekiyor. Devasa boyutlardaki küpeler, 80’ler dokusu yakalamayı sağlayan bel hizasına iliştirilmiş kemerler ve kahverengi deri eldivenler aksesuar tercihlerinde ön plana çıkıyor. Ayrıca 80’ler dokusu sadece kemerlerle kalmayıp modellerin makyaj ve saç stillerinde de kendini gösteriyor.
Kumaş ve doku tercihleri, aslında kullanışlılığıyla öne çıkan bir kargo pantolonun varyasyonlarını sunuyor. İç gösteren kumaşla yapılmış parçalar, feminen ve maskülen enerjileri tam olarak Saint Laurent’a uyan bir şekilde dengeliyor. Tulumlara eşlik eden saten elbiseler, bu enerji dengelenmesinin sağlayıcılarından oluyor.
Vaccarello, Saint Laurent’ın hedef kitlesine olan saygısını direkt olarak moda evinin köklerine olan bağlığı, onları tanıdığını ise tüm görünümlere serpiştirdiği Yves Saint Laurent esintisi ile gösteriyor. Koleksiyonda her şeyin çok net oluşu ve her görünümün aslında kendi hikayesini anlatma becerisine sahip olması da Saint Laurent’ın marka bilinirliği esasına dayanıyor. Vaccarello, Saint Laurent’a aşina olan herkesin onun hakkında düşünce ve yorumlarına olan güvenini işte tam da bu netlikle sergiliyor.