Tercih yapmam gerekirse pahalı bir çanta yerine gider evime şık bir porselen takımı veya gümüş şamdan alırım. Çünkü evinde uzun vakit geçirmeyi seven, arkadaşlarıyla dışarıda olmaktansa onları evinde ağırlamaya önem veren biriyim. O yüzden her şey mümkün mertebe kusursuz gözüksün isterim. Dekorasyon söz konusu ise evet markacıyım,” diyor Türkay. Minimal tarzda döşenmiş evleri kendine daha yakın buluyor. “Bu konuda çok kitap okur, araştırma yaparım. Bir dekoratörün elinin altında olabilecek tüm kitapları bende de bulabilirsiniz,” diyen Türkay kitaplarının onun için çok değerli olduğunu söylüyor. Kütüphanesinde dekorasyon kitapları dışında akla gelen tüm tiyatro klasiklerini bulmak mümkün. Raflarda çok sevdiğini söylediği Oscar Wilde, Tennessee Williams, Bernard Shaw, EugeneO’Neill’in eserleri ilk göze çarpanlar arasında. “Meydan Larousse’larımı bile hâlâ saklıyorum,” diyor gözleri parlayarak.
Evdeki eşya ve aksesuarların birbiriyle yarışmamasına özen gösterdiğini, eşyaların nereye nasıl konulması gerektiği gibi konulara epey kafa yorduğunu da söylüyor. “İki iddialı parçayı yan yana koyduğunuzda birbirini yok eder diye düşünüyorum. Çok dikkat çeken bir çiçeği çok çarpıcı bir vazoya koymamak lazım. Moda ve makyaj için de öyle değil midir zaten? Çok rimel sürersem rujumu açık kullanırım. Çok iddialı bir aksesuar takarsam kıyafetimi ona göre daha dengeli tutarım. Bence bu benim dekorasyon anlayışıma da yansıyor,” diye anlatıyor ev sahibi. Modern tarzda dekore edilmiş evdeki çoğu mobilya B&B marka. Ressam halası Kainat Barkan Pajonk’un yağlı boya tabloları da salon duvarlarında dikkat çeken diğer unsurlardan. Özellikle yağlıboya tablo sevdiğini söyleyen Türkay, antresine Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun bir tablosunu asmış.
Beyaz ahşap salon zeminine siyah Karabağ halı çarpıcı bir görüntü katmış. “Karabağ’ın gül desenleri her zaman bana sıcak ve neşeli gelmiştir. Salona da böyle bir sıcaklık gerekiyordu bence,” diyor. Siyah halı merakının yıllar öncesine dayandığını söylüyor sonra da. Oturma grubunun altında serili düz siyah halısını vakti zamanında Step’e özel sipariş vererek yaptırmış. “O zamanlar bu isteğime herkes şaşırmıştı. Şimdi her yer siyah halı satıyor,” diyor. Evde en çok vakit geçirdiği yer ise çok sevdiği beyaz mutfağı. “Buranın mükemmel olması için çok çaba sarf ettim. Çünkü evdeyken herkes mutfakta olmak istiyor. Burası, oğlumla ve arkadaşlarımla sosyalleştiğim baş mekan,” diye anlatıyor.
Gelen konuklara her zaman kendi hazırladığı yemekleri tattırmayı sevdiğini söylüyor. “Bir de bahçede, yaz kış barbekü keyfi ve kız arkadaşlarımla kahve sohbetlerimiz meşhurdur. Ah şu mutfağın ve bahçenin dili olsa da bir konuşsa,” diye kahkaha atıyor Türkay. Bu ev fındıklı kahve ve tarçınlı kek kokusu ile de daima hatırlanacak huzur dolu evlerden biri kesinlikle.
Onu TV dizisi Sihirli Annem’inBetüş’ü olarak tanımış ve sevmiştik. En son oynadığı Cuma’ya Kalsa dizisinde Haluk Bilginer’in eşi Şebnem karakterine hayat veriyordu başarılı oyuncu İnci Türkay. Şu sıralar ise iki sezondur kapalı gişe oynayan Çılgın Ruh’ta sevimli ve kıskanç bir hayalet kadını canlandırıyor ve kocasına etmediğini bırakmıyor. Bir yandan da Müge Turali’nin yönettiği Evrim Akın’la oynadığı İki Kadın adlı dizinin çekimlerine devam ediyor. Bu, anlattığına göre, farklı ve alışılmamış bir formatmış.
İki kişilik dizi içinde kadına dair her şey varmış. Turne ve provalarından arta kalan tüm zamanını ise oğlu Ali (5) ile geçirmeye önem verdiğini söyleyen Türkay, sonunda hayal ettiği gibi bir evde yaşamanın da keyfini sürdüğünü söylüyor. “Buraya taşınmam oğlum sayesinde oldu zaten. Daha önce Bebek’te oturuyordum. Ona Bebek Parkı’nın dışında oynayabileceği bir yer arayışı içine girmiştim. Arkadaşlarım bana Alkent’ten bahsetmişti. Buraya geldiğimde siteye bayıldım. ‘Çocuğumu burada büyütmeliyim,’ dedim içimden. Yürüyüş yolları, sineması ve sosyal tesisi ile bir yazlığı aratmayacak cinstendi. Sonrasında da emlakçıya haber salarak burada uygun bir ev bekleyişine girdim,” diye anlatıyor evi bulma hikayesini. Kısa bir zaman sonra şimdi oturduğu bu dubleks daire karşısına çıkmış.
Salondan gözüken ve kırmızı çiçekleriyle mekana güzel bir dekor oluşturan kısmet ağacını işaret ederek, “Evi satın almamda bu ağaç etkili olmuştur,” diyor gülerek ve ekliyor, “Bir de burası sitedeki diğer bahçe katı dairelerden çok farklı. Tavanı 3,40 metre olarak tasarlanmış ender dairelerdendi ve etrafı tamamen yeşillik ile sarılmıştı,” diye anlatıyor Türkay keyifle.
Evin içini baştan aşağı yenilediğini, üç ay evde şantiye hayatı yaşadığını da belirtiyor. “Ben denizden çok yeşile bakmayı tercih edenlerdenim. O yüzden ilk iş buranın mevcut küçük pencereleri hemen yıkıldı, yerini hayal ettiğim boydan boya cam pencereler aldı,” diyor. 230 m²’lik bahçe dubleksinin giriş katında salon, mutfak, iki oda ve üç banyo yer alıyor. Alt katta yine iki oda ve banyo bulunuyor. Evdeki radikal değişikliklerden biri yemek odası duvarının tamamen yıkılarak salona katılması olmuş. Ayrıca yatak odasına bir banyo ilave ettirmiş Türkay.
Evde Afyon mermeri kaplı banyo zeminleri dışında, her yerde beyaza boyanmış ahşap tercih edilmiş. Üst kattaki odaların bahçeye açılan geniş yüksek kapılar olması önemliymiş onun için. Onlarla beraber yaşayan labrador cinsi köpekleri Siyah için de salona bitişik tamamen cam bir bölüm tasarlanmış. “Böylece o da evin içinde gibi yaşıyor bizimle. Her hareketimizi görüyor artık,” diyor Türkay oğlunun üzerine titrediği köpeği işaret ederek. Evini dekore ederken huzurlu, sakin, ferah aynı zamanda bembeyaz bir ev olması ilk önceliği olmuş Türkay’ın. Bunu da gayet iyi başarmış zaten. Gerçekten de evin içine girdiğiniz anda burada sizi dinlendiren, asla yormayan ince düşünülmüş ayrıntılar hemen öne çıkıyor. Çocukluğundan beri ev dekorasyonuna meraklı olduğunu söyleyen Türkay, kıyafete yatırım yapmaktansa evi için şık ve pahalı bir aksesuar almayı tercih edeceğini söylüyor. “Ben taklit üründen hiç hoşlanmam ve evime de asla sokmam.