Anne olduktan sonra podyumlara veda ettiğini belirten Güven, bir yandan kızı Defne’nin peşinden koşturuyor. Üzerinde tam da kavurucu sıcak yaz gününe uygun ince askılı mini penye rahat bir elbise var. “Defnoş her şeyi değiştirdi hayatımda. Giyim tarzımı bile,” diyor gülerek. Evde şort-tişört gezen biriyken kızının elbise aşkı yüzünden o da elbise giymeye başlamış şimdilerde. “Defnoş kargo pantolonlar, spor kıyafetler giydirmemden o kadar sıkıldı ki… Sabah kalkar kalkmaz ilk olarak, ‘Prenses elbisem nerede?’ demeye başlamıştı. Ben de bu sayede onunla elbise giymeyi öğrendim,” diye anlatmayı sürdürüyor keyifle Güven.
Eve taşınma kararlarında mutfağın geniş, evin genel planının kullanışlı olması etkili olmuş çift için. “Burayı ilk gördüğümde içini çok karanlık ve kasvetli bulmuştum. Koyu kahve ahşap kaplamalar, siyah ferforje tırabzanlar ve yerde koyu kiraz parkeler dehşet verici duruyordu. Tüm duvarları açık bejle, ahşapları lake kırık beyazla, zemini de doğal beyaz taşla kaplatınca o kasvet yerini ferahlığa bıraktı,” diyor Güven evde yaptığı değişikleri anlatırken.
450 m²’lik iki dönüm arazi içinde konumlanan evin giriş katında mutfak, salon, oturma odası, içinde banyosu bulunan bir misafir odası ve ayrı bir tuvalet bulunuyor. Üst katta ise ebeveyn yatak odası ile beraber toplam üç oda ve iki banyo yer alıyor.
“Bahçenin ve havuzun durumu gayet iyiydi. Sadece oturma gruplarına ilave yaptırdım,” diyen Güven kızıyla evdeyken sık sık havuz keyfi yaptıklarından bahsediyor. “Evdeysem Defnoş tüm vaktimi alıyor. Fırsat buldukça takı tasarımlarımla ilgili Kapalıçarşı ziyaretlerim oluyor. Bahçedeki bir odayı da hobi atölyesine çevirmeyi planlıyorum ileride,” diye anlatmayı sürdürüyor Güven. Takı yapmaya bir sene önce merak sarmış. Şu sıralar sadece Punto mağazalarında satılan, 18 ayar altın ve yarı değerli taşlarla hazırladığı son koleksiyonunu gösteriyor bize. Aralarında yılan derisi bileklikler, taştan melek, yaprak ve hayvan figürlü kolyeler, küpeler var. “Her tarz kıyafetle rahatlıkla kullanabilirsiniz.
Önce kağıda çiziyorum. Sonra hangi taşı kullanacağıma karar veriyorum. Aslında teknoloji çok ilerledi. Artık her şeyi bilgisayar ortamında çizmek mümkün. Ama ben eski usul devam ediyorum,” diye anlatıyor. Taşların bazılarını yurt dışından alıyor. Sonra da Kapalıçarşı’daki atölyede ustalarıyla temasa geçiyor. Resme olan merakı da bir yıl önce başlamış Güven’in. Ressam Meray Topsakal’dan resim dersleri almış. Evdeyken en çok vakit geçirdikleri oturma odasının duvarındaki mor renkli yağlıboya tabloyu işaret ederek, “Bunu önceki evimin gri duvarı için dekoratif amaçlı yapmıştım. Ama bu odaya daha cuk oturdu,” diye anlatmayı sürdürüyor
Salondaki şöminenin üstündeki tabloyu da görünce onun bu konudaki yeteneğinin hakkını teslim ediyoruz. ‘Peki sergi açmayı ileride planlıyor mu acaba?’ diye merak edip soruyoruz. Cevap gayet net, hızlı ve oldukça mütevazı bir soru olarak geliyor. “Öyle 3-4 tablo ile sergi açmayı hayal etmek biraz ayıp olmaz mı sizce?” diye. Verdiğimiz tepkiden güç alarak, “Belli de olmaz bakarsınız bir gün kim bilir,” diyor sonra da. Salon duvarlarında çok sevdiği ressam İsmail Yıldırım’ın iki kara kalem çalışması ve Nilgün İrmikçi’ye ait bir suluboya tablosu asılı. “Tablo ve aile fotoğrafları benim için evde olmazsa olmaz,” diyor. Antre duvarı, salon ve oturma odasındaki kütüphane rafları bu durumu güzel anlatıyor zaten. “Çerçeve almayı çok seviyorum. Zara Home, MudoConcept ve Christofle’ın çerçevelerini beğeniyorum,” diyor Sinem Güven.
Evin iki ay süren genel tadilatında yakın arkadaşları Kaan Süral ve ekibinden çok yardım almışlar. Sonrasında içini dekore etmek onun için zor olmamış. “Burayı çok ekonomik bir şekilde döşedim. Bununla da gurur duyuyorum. İnsanların genelde ev dekore ederken gözleri korkar. Biraz merak ve araştırmayla bence harikalar yaratılabilir,” diyen Güven perde ve döşemelik kumaşlar için İMÇ’deGelişim’den istediği tarzda şık ve çok hesaplı alternatifler bulduğundan bahsediyor. “Ben oldu bitti dekorasyon işlerine meraklıydım. Beğendiğim dergilerden sayfaları kesip arşivledim yıllarca. Burayı yaparken çok ilham verdi onlar. Evde birçok mobilyayı hazır almak yerine marangoza yaptırdım. Kafamda ne istediğimi biliyordum,” diye anlatmayı sürdürüyor Güven. Kendi yaptırdıklarının dışında olan mobilyalar ise tarz olarak aradığı şeyleri rahat bulduğunu söylediği MudoConcept ve Decolibra mağazalarından. Aksesuarları da ağırlıklı olarak Woods, Cumba ve Layla’dan tercih etmiş. “Bu evin aslında karışık bir tarzı var.
Açık duvar renginden ve düz kumaş seçimlerinden dolayı modern gözüküyor olabilir. Ama aralarda klasik dokunuşu olan objelere rustik görünümlü aksesuarlara da yer verdim,” derken yemek masasının üzerindeki avizeyi gösteriyor. “Bu çok şaşalı gözüken sarı bir avizeydi. Ben onu siyah döküm ve üzerine eklettiğim siyah tül şapkalarla ahşap masaya uygun Provence bir çizgiye çektim. Eşyaların üzerinde oynamayı seviyorum, kendimden farklı bir yorum katmak hoşuma gidiyor,” diye anlatıyor Güven. Eşi Murat’ın da ses sistemlerine çok meraklı olduğundan ve bu konuda teknolojiyi yakından takip ettiğinden bahsediyor. Bowers&Wilkins seti MudoConcept’ten aldıkları ahşap dolabın içine gizlemiş. “Aslında bu daha çok şarap veya tabak konulan bir dolap. Ama ben ortada dağınık görüntü sevmiyorum,” diyor. Evden misafirleri eksik olmuyor. “Bu daha ilk yazımız burada. Akşamları bahçe keyifli oluyor.
Kalabalık yemekler için özel oturma köşeleri yaptırdım o yüzden,” diyen Güven bahçenin bir köşesine huş ağacından bir gazebo bölümü ekletmiş. Üzerine de renkli yastıklar yerleştirmiş. En son yakın arkadaşları Ebru Şallı ve eşi Harun Tan’ı ağırlamış çift burada. “İzmir’de yaşayan ailem, yakın arkadaşlarım ve eşimin Anadolu yakasında oturan annesi de sık sık geliyor bize,” diyor mutlulukla Güven. Kalabalık misafir ağırlamayı seven, çocuklu bir aile için burası hem ideal hem de hayallerin gerçeğe dönüştüğü huzurlu bir ev gibi gözüküyor.