Burçin Terzioğlu InStyle’da

Yeni sezona göz kırptığımız yazın son kapağında, Poyraz Karayel’in Ayşegül’ü pek yetenekli bayan Burçin Terzioğlu eşlik etti bize.

Çocukken başladınız oyunculuğa, nasıl gelişti bu süreç, ne zaman mesleğinizin bu olduğunu anladınız tam olarak?
Çok bilinçli seçimler yapamayacak yaşlardaydım ilk girdiğimde bu ortama. Ailem bu meslekte olduğu için beni de götürmüşler dört yaşındayken bir sete. Bir çeşit oyun gibi geliyordu önceleri. Ne denilse onu yapıyordum. Okuma yazma bilmiyordum, ezberliyordum replikleri. Ne zaman bilincimin oturduğu, yaptığım şeylerin anlamını kavradığım yaşlara geldim, o zaman altında yatan hazzı almaya başladım. Aşık oldum oyunculuğa. Kendimi geliştirdikçe daha da büyüdü bu sevgi. Artık tüm benliğim ve farkındalığımla saygı duyuyor ve keyfini çıkarıyorum bu mesleğin.

Rol alacağınız dizileri nasıl belirliyorsunuz, sizin için en önemli etmenler hangileri oluyor?
Birinci sırada hikaye geliyor. Senaryoyu ilk elime aldığım an çok önemli. Ne kadar hızlı okuduğum, konsantrasyon sürem ve gözümde sahnelerin canlanması beni çalan en büyük etken. Ve sonrasında tabii ki oyuncular, yönetmen, yapım ve kanal… Çok fazla eleman var bu denklemi haklı kılacak. Her şeyin doğru olduğunu düşündüğünüz şey ekranda izleyiciye ulaşmıyor bazen. Tereddütte kaldığımız da hayatımızın projesi olabiliyor. Çalıştığım çok iyi yol arkadaşlarım var, çok iyi bir menajerim var. Doğru yönlendirildiğimi düşünüyorum. Gerisi kalbimin atış hızı ve omzumdaki meleğe kalıyor. Bu konuda şanslı olduğumu var sayıyorum ve bunun için hep şükrediyorum.

Nasıldır Burçin Terzioğlu’nun mükemmel günü? Nereye gider, ne yapar, kimleri görür?
Mükemmel gün, uykumu almış, yapmam gerekenleri tek güne sığdırma zorunluluğu olmadan başlamalı öncelikle. Sabahları suratsız uyanan insanlardan değilimdir. Gözlerini nasıl bir duyguyla açtığın çok önemli bence günün devamı için. Yatakta çok zaman geçirmeyi sevmem uyandığımda. Hayat çok kısa, tek tutamadığımız şey de zaman. Kıymetini bilmek lazım anların. Sabah saatleri yürüyüş için bana çok davetkar geliyor. Daha yorulmamışken kalabalıktan, trafikten, sesten, ilk enerjimi sporla çoğaltmak, güne öyle başlamak için süper bir açılış bence. Arkadaşlarla edilen bir kahvaltı, sonrasında görülmesi gereken bir sergi, bir semt, bir film günün akşamüstü saatleri için çok faydalı olur. Sonra evime dönmek, köpeğimle ilgilenmek, evimde zaman geçirmek… Daha mükemmeli illa vardır ama bu bile sıradan bir haftanın, sette yorgun geçmiş saatlerin sonunda yeteri kadar mükemmel geliyor bana.

Boş vakitlerinizde ne yapıyorsunuz?
Hayattan keyif aldığım şeyleri soruyorsanız seyahat etmeyi seviyorum. Her boşluk yakaladığımda yurt dışına çıkmaya çalışıyorum. Farklı bir yaşam, farklı tatlar ki lezzet benim hayatımda zirve yapmış durumda, gurme tatilleri yaratıyorum kendime. Kite surf yapmaya çalışıyorum. Meditasyonla, terapiyle eş değer suyun üstünde olmak. Yürüyüş yapmak, iyi müzik dinlemek, yemek yapmak hayatın rutin yorgunluğundan çaldığım özel anlar.

Röportajın tamamı InStyle Ağustos sayısında ve iPad’de.

İlgili Makaleler