Beril Çuhadaroğlu ile Röportaj

Başarılı tasarımcı Behil Çuhadaroğlu ile kariyeri, tasarımları ve kendisine yol gösteren ilham kaynakları üzerine konuştuk. 

Röportaj: Eylül Solakoğlu

Öncelikle sizi tanımak isteriz. Eğitiminizden ve bugüne kadarki kariyerinizden bahseder misiniz?

On sekiz yaşımda Chicago’da The School of Art Institute of Chicago okulunu kazanıp Istanbul’dan Amerika’ya taşındım. Endüstriyel tasarım bolümünde ilerlerken bir yandan iç mimarlık, mobilya, moda, sanat terapisi ve sanal gerceklik uzerine dersler alarak farklı ilgi alanlarımı keşfettim. Bir sure Defne Koz’un yanında çalışarak farklı alanlarda ve ölçekler de tasarım yapma fırsatı edindim. Mezun oldugum yıl, işlerine hayranlık duydugum Kelly Wearstler’dan iş teklifi aldım ve Los Angeles’a tasındım. İki sene boyunca Kelly Wearstler’da ic mimar ve urun tasarımcısı olarak çalıştım. Orada çalıştığım sure boyunca “Proper Hotel” zinciri, Kelly Wearstler’ın tasarım kitabi “Evocative Style”, özel konutlar, mobilya ve aydınlatma koleksiyonları gibi bir çok projede çalıştım. İki yılın sonunda insanlara deneyim yaşatmanın farklı yollarını düşünürken etkinlik ve sahne tasarımına yönelmek istediğime karar verdim. Yaklaşık bir yıl sonra hayalini kurduğum etkinlik ve yapım şirketi Bureau Betak’ta deneyim tasarımcısı olarak ise girdim. Geçtiğimiz yıl boyunca Apple TV icin dizi ve film galaları, Gucci gibi degerli markaların moda gösterileri, pop-up etkinlikleri ve sahne tasarımlarında yer aldım. Simdi ise kazandığım bütün deneyimleri ortak bir çatı altında topluyor ve farklı işbirlikleri yaparak ilerliyorum.

 

Tasarımcı olmaya nasıl karar verdiniz?

Orta okul yıllarımda merak duyduğum ve yatkın oldugum alanları bir tasarımcı olarak birleştirebileceğimi fark ettiğimde bu alana yönelmeye karar verdim. Tasarımcının anlamı ve rolü benim icin yıllar içinde değişse de beni ilk tasarım dünyası ile tanıştıran ailem, özellikle anne ve babam olmuştur. Küçüklüğüm babamin atölyesinde onunla beraber maket, heykel ve resim yaparak geçti. Sık sık birlikte antika dükkanları gezer saatlerce mobilya ve dekorasyon objeleri incelerdik. Annem ise tasarladığı mekan ve sofralarla insanlara bir deneyim yaratmaya çok meraklıydı. İkisinden de aldığım gözlemci bakış açısı ve çocuksu merak duygusu beni de tasarım dünyasına itmiş oldu.

 

En çok neyi tasarlamayı seviyorsunuz? Tasarımlarınızda vazgeçilmezleriniz neler?

Büyük resme baktigimda en çok deneyim tasarlamayı seviyorum. Her tasarladığım deneyimde farklı duyularımıza hitap eden özellikler kullanarak bir hikaye anlatmayı seviyorum. Bu hikaye benim yada başka birinin hikayesi olabilir. Benim icin onemli olan anlattigimiz bu hikayeler ile insanlarda bir duygu yada bir düsünce uyandırıp onları bir araya getirebilmek.

 

Tasarım süreciniz nasıl ilerliyor? Hangi adımları izliyorsunuz?

Her projeme tasarım yapacağım konu hakkında derin bir araştırma yaparak başlıyorum. Daha sonra araştırma sonucunda çıkan fikir, bilgi ve resimleri bir araya getiren bir ilham panosu yaratıyorum. Ardından çizimler ve 3D modeller tasarlayarak beyin firtinasi yapmaya basliyorum. Bu süreçte ortaya çıkan konseptlerden projeye en uygun olanı seçip ardından boyut, materyal, renk, ses ve koku gibi detayları belirliyorum. Bir hikayeyi bir çok farklı sekilde anlatabiliriz, ben de bir tasarımcı olarak o hikayeyi olabildiğince iyi anlatıp bir çok insana ulaşabilmeyi diliyorum.

 

Günlük hayatınızda nelerden besleniyorsunuz ve ilham alıyorsunuz?

Ilhamin nerde gelebileceği hiç belli olmuyor! Bazen yolda yürürken gördüğüm bir ağacın formu ilham olabilirken bazen izlediğim bir filmdeki sahne ilham kaynağı olabiliyor.

Günlük hayatımda insanlarla yaptığım sohbetlerden, edindiğim yeni deneyimlerden ve seyahatlerimden çok besleniyorum. Bununla beraber günlük hayatımda yazı yazmak ve kendimi ifade eden sekilde giyinmek beni besleyen diger yaratıcı kollar diyebilirim. Bazen sanatın farklı kollarinda deneyim kazanmak kadar sessizlik de kreatif surecin onemli bir parcasi olabiliyor. Doğanın icinde yada kendimle bas basa oldugum zaman etrafımdan topladigim bilgileri sindirme fırsatı buluyorum ve bazen aklıma yeni fikirler bu sekilde geliyor.

 

En gözde projem dediğiniz ya da sizi en çok heyecanlandıran projeniz hangisiydi?

Beni en çok heyecanlandıran Kelly Wearstler’da ilk ise basladigimda uzerinde calistigim Santa Monica’daki Proper Hotel projesiydi. Proje boyunca Kaliforniya’nin deniz ve kumsalından esinlenerek mobilyalar tasarlamak, antika ve modern eserleri bir araya getirerek kendine özgü mekanlar oluşturmaktan buyuk keyif almistim. Bu proje sayesinde Los Angeles’ta birçok sanatçı atolyeleriyle calışma ve antika dükkanlarında zaman geçirme fırsatım oldu.

 

Kelly Weartsler ile yollarınız nasıl kesişti? Orada çalışmak size neler katti?

Üniversiteden mezun olduktan sonra ilgi alanlarımı bir çatı altında toplayabileceğim çok branşlı is fırsatları arıyordum. Kelly Weartsler ismini ilk defa yakin bir arkadaşımdan duymuştum ve kendisini arastirdiktan sonra takımının bir parçası olmak istedim ve ise başvurdum. Aylar sonra New York’ta başka bir işi kabul ettigim hafta Kelly Wearstler’dan teklif gelince kendimi Los Angeles’ta buldum. Kelly Wearstler şirketinde calismak bana lider ve marka yüzü olmak ve profesyonel iliskiler kurmak ile ilgili çok onemli dersler katti. Buna ek olarak, ofisteki her departmanın birlikte calistigini gördükten sonra farklı ilgi alanların birbirine ilham olabileceğini gordum. Kelly moda, mimari yapıtlar, grafik tasarım ve seyahat etmek gibi bir çok farklı yerden ilham alıyor ve özellikle seyahatlerinden topladigi antika ve malzemeleri projelerinde çok kullanıyor. Kendisiyle geçirdiğim zaman bana antika parçaları modern mekanlarda kullanmak ve farklı tarzları birleştirerek hikaye anlatmak gibi öğretiler katti.

 

Gucci ve Tiffany gibi büyük markalarla çalıştınız. Bu süreçte nelerden ilham aldınız? Tasarımlarınız gelişim sürecinde edindiğiniz tecrübeler size neler kazandırdı?

`Gucci Love Parade moda gösterisi icin şovun yer aldigi Hollywood Boulevard’in estetiğinden ilham aldık. Ornegin Hollywood film setlerinde kullanılan direktör koltugundan esinlenerek misafirler icin özel sandalyeler tasarladık. Gösteri ardından düzenlediğimiz parti icinde Cecil Beaton’un tasarladigi film sahnelerinden ve doneme ait gece kulüplerinin dekorlarından esinlendik. Miami Art Basel’da gerceklesen Tiffany projesi icin de ikonik Tiffany sari pırlantanın anatomisinden ve renginden ilham aldık.Her iki projede de üreticiler ile yakından çalışarak herhangi sorun karşısında hızlı çözüm üretebilmeyi ve sehirler arası bir takim halinde calismayi tecrübe edindim. Bununla birlikte büyük ölçekte ki tasarımlar kadar detayların da anlatılmak istenilen hikayenin aktarılması icin ne kadar onemli oldugunu deneyimledim.

İlerleyen dönemlerde hedeflerinizden ve gerçekleştirmeyi planladığınız projelerinizden bahsedebilir misiniz?

Önumuzdeki dönem kazandığım bütün deneyimleri harmanlayarak hem dijital hem fiziksel ortamlarda tasarımlar yapmaya devam etmek istiyorum. Suan iletişimde olduğum şirketler ile ilerleyen aylarda Metaverse’de dijital etkinlikler düzenlemek ve NFT koleksiyonları tasarlamak adına planlar yapıyorum. Tasarladigim mekanları fiziksel ortamda yaratmak kadar dijital ortamlarda sınır tanımadan tasarımlar yapmak icin de oldukça heyecanlıyım.

 

Yurtdışında da sizin gibi bu mesleği yapmak isteyenlere önerileriniz neler olurdu?

İlgi duyduğunuz alanlarda size vizyon katacak farklı rollere açık olmanın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Destinasyon yolculuk içerisinde değişiyor bu nedenle nereye doğru gittiğinize odaklanmaktansa nasıl bir yol çizdiğiniz ve bu yolu kimlerle yürüdüğünüze önem vermeyi tavsiye ediyorum. Yolculuk boyunca ise yaptığın işe inanmayı ve süreçten keyif almayı öğrenmek bence çok değerli.

İlgili Makaleler