Bütünsel Beslenme Uzmanı ve Fonksiyonel Tıp Sağlık Koçu Ebru Zeynep Altay’ı yakından tanıyalım

Bütünsel Beslenme Uzmanı ve Fonksiyonel Tıp Sağlık Koçu Ebru Zeynep Altay ile 21 günde şekersiz beslenme hakkında konuştuk.

Sizi biraz yakından tanıyabilir miyiz?

Ebru Zeynep Altay, Bütünsel Beslenme Uzmanı ve Fonksiyonel Tıp Sağlık Koçudur. Ebru Zeynep Altay; uzun yıllar uluslararası lüks cilt bakımı, makyaj ve parfüm markalarının satın alma ve pazarlama departmanlarında çalıştıktan sonra; önceliği olan sağlıklı yemek, spor ve temiz hayatı kitlelere aktarmak istediğini farketti. Kurumsal hayatı bırakarak tutkusunun peşinden gitti. Bilgisine bilgi katmak ve ”artık ben de sağlıklı beslenmek istiyorum” diyenlere destek olmak için, merkezi New York’ta bulunan, alanındaki en gelişmiş okullardan biri olan Institute for Integrative Nutrition Bütünsel Beslenme Danışmanlığı ve Sağlık Koçluğu okuluna Ocak 2018’de başladı ve Ocak 2019’de mezun oldu. Eylül 2019’da yine merkezi New York’da bulunan Functional Medicine Coaching Academy’de Fonksiyonel Tıp Sağlık Koçluğu programına başladı ve Eylül 2020’de mezun oldu. Öğrendiklerini ise; bugün 59. kez aralıksız olarak yaptığı “21 Günde ŞekerSizsiniz” programında “Şekersizlerine” aktarıyor. Ebru Zeynep Altay, evli ve iki çocuk annesidir.

Instagram: @ebrununsagliklidunyasi

YouTube: Ebru’nun Sağlıklı Dünyası

21 günde şekersiz beslenme programınızdan bahseder misiniz? Süreç nasıl başlıyor, 21 gün boyunca iletişim nasıl sağlanıyor?

21 Günde Şekersizsiniz Programım 4 gün hazırlık +21 Gün uygulama olarak gerçekleşiyor. İletişimim What’s up grubu & Haftalık ZOOM ve yüz yüze görüşmeler üzerinden ilerliyor. 7/24 Şekersizsiniz’lerimle ile iletişim halinde oluyorum. Tüm hazırlık maillerini hazırlık döneminde paylaşıp, program hakkında bilgilendirmemle 21 GÜNDE ŞEKERSİZSİNİZ başlıyor. Her gün bildiklerimizi uygulamaya tabaklarımızda başlıyoruz. Çünkü, ‘Tabağın değişsin, sen değiş.’

Malum, beynin bir şeyi kabullenmesi ya da varolan bilgiyi unutması için 21 gün gerekiyor. O yüzden bu program da 21 gün sürüyor. Bu süre boyunca benim yönlendirmelerim doğrultusunda danışanlarım alışveriş yapıyor, pişiriyor ve yiyor. Yediklerini her öğün benimle paylaşıp,  bilgilenlendirmelerim ile yola devam ediliyor. Öncelikle rafine şeker içeren her türlü gıda, yüksek derecede işlenmiş paketli ürünler ve glutenli her şey yasak. Bu sayede güne daha enerjik başlıyorsunuz. Hemen şunu da not düşmek lazım; ‘glutensiz’ yazan ürünlere bile güvenmemek lazım.

O yüzden bolca sebze, iyi yağlar ve kaliteli protein  ağırlıklı besleniyorsunuz. Ama mutlaka mevsim sebzeleri ile!  Tabağımızı gök kuşağı gibi donatacak o kadar besin var ki! Tabağınızı yeniden düzenlemekle başlıyorsunuz işe çünkü tabağın değişince herşey değişiyor.. Peyniri azaltıyoruz daha çok keçi ve koyuna yer veriyoruz. Ekmek yerine birçok faydalı undan ekmeksi ürünler yapıyorsunuz, hayvansal süt yerine badem sütü kullanıyorsunuz. Ve her şeyin ne kadar kolay yapılabilir olduğunu fark ediyorsunuz. Akşam 7’den sonra yememeyi, gece meyve ve çiğ sebze yemeyi bırakıyorsunuz.

Çünkü sistem bunları dinlenirken, uyurken sindiremiyor. Neyi neyle dengelemeniz lazım, ustası oluyorsunuz. Böylece şişkinlikleri atıyor, hafifliyorsunuz. Mesele şu; belki bu bilgilerin çoğunu biliyoruz, okuyoruz, dinliyoruz ama uygulamıyoruz. Dolayısıyla birinin sizi disipline sokması gerekiyor. İşte o da benim… 

Gerçekten 21 günün sonunda hayatımızda ne gibi değişiklikler oluyor? 

21 günün daha ilk haftasında. ‘Kan Şekeri’ dengelenmeye başladığı için tüm Şekersizsiniz’lerim de şeker ve karbonhidrat aşermeleri, sürekli acıkma hissi ve bitmek bilmeyen atıştırma alışkanlığı ve şişkinlikler yok olmaya başlıyor. Çünkü, programda iyileştiren yiyeceklere yer verdikçe bedenimiz otomatik olarak düzene girmeye başlıyor.

Ciltler parlıyor, egzama, deri rahatsızlıkları ve kaşıntılar geçiyor. Vertigo, migren, mide rahatsızlıkları, topuk dikeni, tansiyon, trioid sıkıntıları, hipoglisemi, bağırsak sıkıntıları gibi pek çok rahatsızlık geçmeye başlıyor.

Bu program sadece zayıflama değil duygu durumuna da pozitif katkı sağlıyor mu?

Bir kere Hipokratın da dediği gibi ne yersek oyuz… Ne yersek ve nasıl yersek de aynen öyle hissediyoruz.  Un, karbonhidrat, şeker ve gazlı içeceklere boğulmuş bir beslenme ile iyi hissetmemiz mümkün değil. Yediklerimiz hormonlarımızı yani beyin kimyamızı etkiliyor. O nedenle, iyileştiren yiyecekler, bol taze sebze, meyve, iyi yağlar ve kaliteli proteinler yani hormonlarımızı doğru çalıştıran yiyeceklerle ancak ruh, beden ve zihin dengesinde iyi hissedebilmemiz mümkün.

Son dönemde bu tür yaklaşımlar özellikle sosyal medyada çok fazla karşımıza çıkıyor. Güvenilir, sürdürülebilir olmanın sırrı nedir?

Bu bir diyet değil, sağlıklı beslenme programı öncelikle. Hakkıyla yaptığınızda kilolar da otomatik olarak gidiyor zaten. Asıl amaç, sağlıklı gıdalarla kan şekerini dengede tutmak. Kan şekerinizle iyi anlaşmanın yolunu öğrendikten sonra artık hiçbir şey eskisi gibi olmuyor.

En basitinden her öğünde tatlı yiyen, kahvenin yanına ille de çikolata ekleyenler bile, programa başlamalarıyla beraber ağızlarına tek bir lokma tatlı koymamaya başlıyorlar çünkü canları istememeye başlıyor.Üstelik bu aşamaya hiç de öyle zorlanarak, aç kalarak falan gelmiyorsunuz. Karar vermek yeterli. Niye anlattım bunları? Bir yerden başlamak, kendimize bakmamız lazım çünkü.

Yaz ayları yaklaştı. Okuyuculara birkaç basit tüyo verebilirsiniz?

Öncelikle yediğiniz farkında olun. İyi ruh halindeyken yiyin çünkü beden stres altındayken ne kadar sağlıklı bile olsa yediklerini sindiremiyor. Tabağınızı hep bol taze sebzeler, iyi yağlar, kaliteli karbonhidratlar ve kaliteli proteinlerden oluşturun. Tabağınızdan ağzınıza attığınız ilk lokma hep öncelikle sebze olsun.

İlgili Makaleler