1970’ten beri 22 Nisan günü yaşadığımız çevresel sorunlara dikkat çekmek ve yerkürenin güzelliklerine minnet sunmak için Dünya Günü’nü kutluyoruz.
Bugün bir yandan daha sağlıklı bir dünyaya yeniden kavuşabilmemiz ve ekosistemin bozulan dengesini onarabilmemiz için ihtiyacımız olan yeşil teknolojiler ve sürdürülebilirlik üzerine konuşurken, diğer yandan da doğayla kurduğumuz bireysel ilişkileri gözden geçiriyoruz.
Ekoterapi yönelimli uzman psikolog Deniz Çakmakkaya, içinde bulunduğumuz teknoloji çağında doğadan giderek uzaklaştığımızı ve ona yabancılaştığımızı söylüyor: “Yaşadığımız gezegenin iyilik haliyle insanlığın iyilik hali arasında ayrılmaz bir bağ var. Varoluşumuzun bir parçası olan toprakla, bitkilerle, hayvanlarla olan ilişkimiz ruh sağlığımızı etkiliyor. Ne yazık ki çok uzun zamandır bu ilişki birinin diğeri üzerinde baskı kurduğu hatta yok etmeye çalıştığı yıkıcı bir ilişki haline dönüştü. Yaşadığımız tüketim toplumu da bu durumu besliyor. İnsanı merkeze alan bakış açımızı değiştirmemiz ve doğayla bir olduğumuzu yeniden hatırlamamız için ona hayatımızda yeniden alan açmaya çalışabiliriz.”
COVID-19 pandemisiyle kapalı mekânlardan uzak durup doğada daha çok zaman geçirmeye başladık. Araştırmalar da doğada geçirdiğimiz yarım saatin kan basıncımızı ve kalp ritmimizi düzenlediğini, kaygı bozuklukları, dikkat eksikliği ve hiperaktivite, stres, depresyon gibi ruhsal sorunlar üzerinde iyileştirici etkileri olduğunu gösteriyor. Ayrıca doğa yaratıcılığımızı besliyor ve özgüvenimizi geliştiriyor.
Uzman psikolog Çakmakkaya, doğada geçirdiğimiz bu zamanlarda çevremize farkındalıkla yaklaşarak bu pozitif etkileri artırabileceğimizi hatırlatıyor: “Bir parka ya da ormana gittiğimizde, çevremizde olan bitenin pek de farkında olmuyoruz. Duyularımızı harekete geçirmek için bu süre boyunca dikkatimizi yapraklar arasından süzülen güneş ışıklarına, kuş seslerine, toprağın kokusuna, ağaçların gövdesine verebiliriz. Duyularımıza ve hislerimize odaklanarak orada bulunduğumuz süre boyunca nasıl değiştiklerini gözlemleyebiliriz. Bu deneyimlerin sayısını artırarak sevdiklerimizle paylaşabiliriz. Ancak unutmamamız gereken bir şey var; doğa, istediğimiz zaman ziyaret edip sonra da arkamızda bırakabileceğimiz bir yer değil. Onunla kurduğumuz ilişki karşılıklı. Bizim kendimizi daha iyi hissetmek için ona ihtiyacımız var, peki onun neye ihtiyacı var? Bunun cevabını aslında hepimiz biliyoruz ve her birimizin doğa için yapabileceği şeyler var. Seçtiğimiz yiyeceklerden çevre temizleme faaliyetlerine kadar yaptığımız seçimler değişimin bir parçası olmamızı sağlıyor. Bugün ve her gün doğa için iyi şeyler yaparak aramızdaki bağı iyileştirebiliriz.”
Ulusal ve uluslararası pek çok ekolojik etkinliğin gerçekleştiği bugünlerde siz de kendiniz ve doğa için bilinçli bir adım atın. Dünyadan başka evimizin olmadığını unutmayın. Dünya Günü’müz kutlu olsun.