Günümüzde değişen “koleksiyoner” kavramına paralel oluşturduğu farklı seçkileri izleyicilere sunan EArt Galeri, İzmir’den sonra Kağıthane’deki yeni galerisinde İstanbul ile ilk buluşmasından esinlendiği “TEMAS” adlı sergisiyle, Burcu Yavuz, Ertuğrul Berberoğlu, Gülçin Aslandoğan, Jülide Günce, Merve Çetin ve Alea Pınar du Pre ‘nin eserlerine ev sahipliği yapıyor.
Çağdaş sanatçıların serilerinden özel olarak seçilen eserleri bir araya getiren ve 28 Nisan Perşembe günü kapılarını açan “TEMAS” adlı sergi, 18 Haziran Cumartesi gününe kadar ziyaret edilebiliyor.
TEMAS Sergisinde yer alacak sanatçılardan, Burcu Yavuz eserlerinde, somut zaman ve somut mekan kavramını ortadan kaldırarak derinlik ve hareketi sağlamak için üç boyutlu çalıştığı yeni serisi; “DÖNGÜ’ ile sanatseverleri sonsuz bilinmezliğe götürüyor.
Ertuğrul Berberoğlu’nun yeni serisi “GEÇİT”ten eserler gördüğümüz sergide sanatçı, adeta buruşturulmuş bir duvar etkisi uyandıran heykelleriyle, izleyicileri yeni bir yolun yolculuğuna davet ediyor. Ayrıca sergide sanatçının, ziyaretçilere tek bir adım ile duvarların içinden yeni bir mekana geçebilme olanağını hissettiren “DÜŞÜŞ” serisinden eserleri de bulunuyor.
Serilerindeki ton kabartma tekniği ile farklılaşan Gülçin Aslandoğan, 280 ile 560 ton arası kullandığı renk geçişleriyle “Barkod” serisi başta olmak üzere “Patlama” ve “Kovan” serileri ile sergide yer alıyor.
Resim ve seramik dışında kağıt hamuru üzerine de çalışmalar yapan Jülide Günce; kendi içimizde, ailemizle ve çevremizle uyumlu olmanın, ebedi güzellikler yolunda yürümenin müjdecisi olarak anlattığı “Solda Sıfır” Serisinden eserleri ile sergide yer alıyor.
EArt Galeri’nin kurucu ortaklarından Ergün Arslan; “Sanatseverleri gerçeklikten ve somutluktan uzaklaştırırken kendilerini iyi hissettiren duygulara yol açan eserler ile baş başa bırakmak amacıyla planladığımız bir sergi “TEMAS”. Aynı zamanda EArt’ın da İstanbul hikayesinin başladığı ve yeni yerinde tüm izleyici ile ilk defa temas kurmasınından dolayı bu serginin bizim için önemi çok fazla” dedi.
Ergün Arslan
1. “TEMAS” sergisi için çıkış noktanız neydi?
2017’de açılan İzmir galerimizden sonra, İstanbul galerimizin açılışı için özel olarak düşündüğümüz bir isim “Temas”. EArt Galeri’nin İstanbul ile ilk temasından yola çıktı. Bununla beraber dünyanın geçirdiği zor dönemlerden sonra renkli, farklı, daha pozitif bir zamana “temas” olarak düşündük. Bu sebeple sergide yer alan sanatçıların bütün işlerinin ortak özelliği çok renkli olmaları.
2. Sergiye katılacak sanatçıları nasıl seçtiniz?
Sergide yer alan bütün sanatçılar EArt’ın ilk gününden beri bizimle ilerleyen, dinamik ve genç sanatçılar. Bu sebeple sergi teklifi götürdüğümüzde hepsi heyecanla kabul etti.
3. İzmir’den sonra İstanbul’da yeni galerisini açan EArt Galeri’nin ileriki süreçte hedefleri
neler?
EArt, kurulduğu yıldan bu yana çağdaş sanatın yükselen yetenekleri ile ulusal ve uluslararası alanda tanınan sanatçıları harmanlayan ve seçkileriyle dinamik yapısını koruyan bir galeri. Temsiliyetini üstlendiğimiz sanatçılarımızı yerel ve uluslararası platformlarda desteklemek en önemli misyonumuz. Bununla beraber özellikle yurtdışında Türk Çağdaş sanatçılarının prestijli alanlarda işlerinin sergilenmesi ve iyi koleksiyonlarda yer almaları da hedeflerimiz arasında.
Burcu Yavuz:
1. Eserlerinizi incelediğimizde yer, zaman ve mekân algısını yok eden ögelerin öne çıktığını
görüyoruz. “Soyut kavramları eserleştirme” düşüncesi nasıl oluştu?
Kozmos ve bilinmezlik temel konum. Sonu olmayan bir konuyu zaman ve mekân kullanmadan anlatabilmek, hiçlik duygusunu vurgulayabilmek için maddesellikten uzak tutmam gerekiyordu. Burada temel olan renkler ve ruhların hareketleriydi. Boşluğu kullanma ve kendi içinde resmime soru sorabilme isteği bu teknikle birleşti ve serileşti.
2. Bu serginin bir parçası olma teklifini aldığınızda neler hissettiniz, neler geçti aklınızdan?
EArt Galeri; duruşu, hedefleri ve çizgisiyle son derece ne istediğini bilen ve bunun için yol alan özel bir galeri. Yeni mekanları da bu anlamda çok özel. Özlediğimiz yalınlıkta muhteşem bir ambiyansa sahip. Açılış sergi ismine de birlikte karar verdik çünkü gerçek bir “TEMAS” tı. Muazzam bir sergi olduğunu düşünüyorum. Benim için heyecan verici.
3. Yıllarca kültür sanat programcılığı yapmış biri olarak, güncel kültür sanat programlarını takip ediyor musunuz? Ediyorsanız ilginizi çekenler hangileri?
Maalesef televizyonda çok fazla kültür sanat programı kalmadı. İnternet üzerinden takip ettiklerim oluyor.
Ertuğrul Berberoğlu:
1. “Geçit” ve “Düşüş” serilerinizde izleyicilerde duvar etkisi uyandırmayı
istediğinizi biliyoruz. Bunun sebebi nedir?
Persona ile benlik mesafesini uzun bir süredir sınır kavramı üzerinden eserlerimde imgeleştiriyorum. Duvarlar, benim eserlerimde öz benliğimizi tutsaklayan, maskeleyen personalarımızın bir imgesidir. Yaşam kendi akışıyla her birimizin yaşamını inşaa ederken benliğimizin derinlerinde bir yerler edilgen kalmakta. Gerçek arzuların, istek ve tutkuların, kendimize yakıştırdığımız yahut yakıştıramadığımız istemlerin hapsedildiği bir yerler… Bu yeri duvarlar arkasına tutsak eden bizden başkası değil. Bu duvarların tüm tuğlaları ellerimizle örüldü. Öz benliklerimizi kapısız duvarlar arasına gömüp, uyumun gerektirdiğince bir yaşam sürmeye çalışıyoruz. Ben eserlerimde bu kapısız odaya bir kapı, bir geçit yaratıyorum. İzleyicilerin kendi sınırlarını aşmasına, duvarlarını yıkmasına ve kendi gerçeklikleriyle kavuşmasına, buluşmasına bir olanak yaratıyorum. Bu düşünsel sancılı yola, estetiğin paha biçilemez hazzı ve cazibesi ile, duvarlarını soyut bir tahribata uğratarak davet ediyorum.
2. Bu serginin bir parçası olma teklifini aldığınızda neler hissettiniz, neler geçti aklınızdan?
Türkiye’de sanat mekanlarından kendine önemli bir yer edinmiş EArt galerinin ikinci şubesini İstanbul’da açıyor olmasını çok önemli buluyorum. İstanbullu sanatsever ve koleksiyonerlere güçlü çağdaş sanat seçkileriyle yepyeni bir soluk getirecek. Bu ilk adım da “Temas” sergisi ile atılmakta… Dolayısıyla bu sergideki bu heyecanı paylaşmak benim adıma da mutluluk verici. Kaldı ki bu projede beraber olduğumuz, birbirinden değerli sanatçı arkadaşlarımla derinliği olan önemli bir sergiye imza atmak tatmin edici. Galeri kurucuları Ceyda Arslan ve Ergün Arslan'ın sanat alanındaki samimi, ilkeli ve vizyoner duruşları ciddi derecede umut verici. Bir sanatçı için de bu yaklaşım çok kıymetlidir.
3. Eserlerinize isim verme sürecinizi merak ediyorum, onları nasıl adlandırıyorsunuz?
Bu sergide “Düşüş”ve “Geçit”; serisine ait eserlerim yer almakta. Bu seriler sınır serisi ile başladığım sürecin etapları. İlk sorunuzu cevaplarken sözünü ettiğim benlik ve persona mesafesi açıkça bir sınırı ifade etmektedir. Bu bağlamda ilk seri eserlerim bu sınırlarla yüzleşmenin ilk etabını oluşturmaktadır. “Düşüş”; doğum anı ile bugün sürdürdüğümüz yaşama gelişimiz esasen. Ben bunu bir düşüş olarak görüyorum. Korunaklı anne rahminden, savunmasızca düştüğümüz ilk an… Bu an sonrasında kendimize ulaşmamıza mâni olan yüzlerce, binlerce manipülasyona maruz bırakılıyoruz ve sonunda "ben" dediğimiz gerçeğinden kopuk bir benlik giysisi kuşanıp yaşama devam ediyoruz. “Düşüş” serisi eserlerim, artık farkında olduğumuz bu giysilerden soyunup,
duvarların olmadığı yepyeni bir yaşama düşüşü yansıtıyor. Ve nesnel bir gerçeklikte duvarları yeniden oluşturan “Geçit” serisi eserlerim, artık yalnızca tek bir adıma çağrı yaparken, bu yolculuğun başlamasının mümkünlüğünü sunuyor.
Gülçin Aslandoğan
1. Sanat eserinde fazla renk kullanımı hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bu konudaki yaklaşımların sanatçıdan sanatçıya değişebileceğine, herkesin kendisini daha rahat hissettiği bir stili olduğuna inanıyorum. Renklerin çeşitliliği bana coşku ve enerji veriyor, dolayısıyla ben eserlerimde fazla renk kullanmaktan keyif alan bir sanatçıyım. Esin kaynağım doğa ve doğa da bilindiği üzere çok renkli; bu da eserlerimde kendimi ifade edişime tabii ki yansıyor.
2. Tasarım, desen ve grafik sanatından eserler yaparken son zamanlarda tuvalde eserlerinizi yapma fikri nereden geldi?
Ben yaklaşık 30 sene boyunca grafikerdim ve teknolojinin de zaman içerisindeki değişimi nedeniyle grafikerliğin ağırlıklı olarak dijitale kayışına şahit oldum. Eserlerimi kendim, somut olarak üretmek bana daha çok keyif verdiği için tuval üzerine çalışmanın bana daha uygun olduğunu görüp, çevremin de desteği ve yönlendirmesiyle bu alana geçtim. Bununla beraber, tasarımcı ve grafiker olarak çalıştığımda insanlara ulaşan benim eserim değil, o eser aracılığıyla oluşturulmuş bir ürün (örneğin bir nevresim veya fular) oluyordu. Tuval üzerine çalışmanın bir artısı, benim üretmiş olduğum sanat ürünün direkt olarak ilgilileriyle buluşabilmesi ve onlar tarafından yorumlanabilmesi. Bir sanatçı olarak bu da beni son derece mutlu ediyor.
3. Bu serginin bir parçası olma teklifini aldığınızda neler hissettiniz, neler geçti aklınızdan?
Uzun zamandır EArt Galeri ile çalışan bir sanatçı olarak, sergi teklifi beni oldukça heyecanlandırdı. Değerli sanatçı arkadaşlarımla birlikte bu sürecin bir parçası olmaktan ve eserlerimin İstanbul gibi bir sanat ve kültür merkezinde sanatseverlerle buluşabilmesinden ötürü son derece mutluyum.
Jülide Günce
1. Bu serginin bir parçası olma teklifini aldığınızda neler hissettiniz, neler geçti aklınızdan?
EArt Galeri’nin İstanbul’daki ilk galerisini bir karma sergi ile gerçekleştirme düşüncesi hepimizi çok heyecanlandırmıştı.
2. “Solda Sıfır” serinizi diğer serilerinizden ayıran şey ne?
Hayatı hem kendimize hem de çevremize zehir etmemek için güle sevdalanıp, gül
yaprağı gibi olmak kolay değil. Ama; evde, işte, çevrede geçim ehli olmanın, gül gibi
geçinmenin yolu gül yaprağı olmaktan geçiyor. Bulunduğu topluluğun egosuyla
yapısını değiştirmeyin. Yük olmayıp yük almak, gül yaprağı güzelliğine kavuşmak…
Kendi içimizde; ailemizle, çevremizle uyumlu olmanın, ebedi güzellikler yolunda
yürümenin müjdecisi.
3. Üretirken nelerden ilham aldığınızdan bahsedebilir misiniz?
Yaşamış olduğum olaylar karşısında hissettiklerim benim en büyük ilham kaynağım.
Merve Çetin
1. Bu serginin bir parçası olma teklifini aldığınızda neler hissettiniz, neler geçti aklınızdan?
EArt ile sergi hakkında iletişim kurduğumuzda mutlu oldum çünkü İstanbul’da yapılacak olan ilk sergilerinde benim işlerime de alan tanımaları, sergi alanını çok beğenmem, çalışmalarımın EArt Galerinin sanat izleyicisiyle buluşacak olması ve elbette sanatçı ile olan ilişkilerinde oldukça yapıcı olan bir ekiple çalışacak olmak çok iyi hissettirdi.
2. “Kök” serinizin hazırlık sürecinde çıkış noktanız neydi?
“Kök” serisi 2018 yılından bu yana yaptığım bir seri. Çıkış noktasını bilinmeyene duyulan merak ve bu bilinmeyen, erişilemeyen alanlara bir pencere açmak oluşturdu. Tabi bu da beni doğrudan mikro olana götürdü. Canlıların kapalı dünyasından neler olabileceği hakkında birtakım sorgulamalar yaratmak istedim. Bakteriler, virüsler, görülemeyen varlıklar hakkında uzun okumalar yaptım ve bu varlıkların biçimsel yapılarını yakından inceledim, incelemeye de devam ediyorum. “Kökleri” de bu son derece tanımsız, amorf yapıdaki varlıkların yaşam alanı ya da oraya dair açılan pencere gibi düşünüyorum.
3. Bu serinizi diğer işlerinizden ayıran noktalar ne?
“Kök” önceden belirttiğim gibi büyük bir serinin parçası aslında. Bunun yanı sıra “Anomaliler” de var. Her ikisi son derece birbiriyle bağlantılı çalışmalardır. Hatta beraber sergilendiklerinde daha anlamlı bir bütün oluşturuyorlar. Bu nedenle diğer işlerden ayrıştırmak benim için pek mümkün değil. Aynı zamanda ele alınış biçimleri de benzerdir, ancak belki teknik bakımdan bir ayrışmadan bahsedebiliriz. “Anomaliler” kâğıt üzerine kalemlerle yaptığım çalışmalarken, “Kök” serisi çok katmanlı malzeme içeriğini ve tekniği barındırıyor. Boyutlu oluşunun yarattığı derinlik, toz pastel boyanın yarattığı doku, her bir parçanın yaklaşık 1 cm boyutlarında elle kesilip istiflenmesi işi farklı bir boyuta taşıyor diyebilirim.
Alea Pınar du Pre
1. Bu serginin bir parçası olma teklifini aldığınızda neler hissettiniz, neler geçti aklınızdan?
Sevgili Ceyda ve Ergün’ün harika ve yepyeni İstanbul galerisindeki ilk sergilerinde işlerimin yer alması beni çok mutlu etti tabi ki.
2. “Space/Time” seriniz için motivasyon kaynağınız neydi?
İlhamımı her zamanki gibi içsel yolculuğumdan ve durmak bilmeyen çocuksu merakımla gerçekçiliğin temel doğasını sorgulamaktan alıyorum. Varsaydığımız bu gerçeklik hiç̧ de bildiğimiz gibi bir gerçeklik değil. Modern bilimin anlayışı; tüm parçaların karıştığı ve bir bütünsellikle birleştiği, kendi içinde bölünmemiş̧ bir evreni göstermektedir. Bu evrenin içinde tüm bize form veren parçacıklarımız saniyenin milyonda birinde bir hızla sürekli var olup ve yok olmakta. Yani bizler ve madde olarak bildiğimiz her şey sürekli yanıp sönen bir doğaya sahibiz, sürekliliğimiz aslında bir illüzyon. Bu bulgulardan esinlenerek; kendi varoluşumuzun çok boyutlu hallerine benzetmeler yaratmak amacıyla yola çıktım. Dijital sanatın sentetik duruşunun üzerine kurguladığım figürler, tanıdık ama gerçeklikten uzak, iki hareketin içinde dönmüş kareler sunmaktadır.
3. Eserlerinizde seyirciyi gerçeklik üzerine düşünmeye iten, alışılmışın dışında bir stil kullanıyorsunuz; kullandığınız tekniğin nasıl ortaya çıktığından bahsedebilir misiniz?
Kendi tekniğimi, taklit edilmesi zor olanı, yaratmak ve bu sıra dışı sanat çizgimi korumak benim için çok önemli. Bu tekniği yaratmak için de iki senelik bir ARGE sureci geçirdim. Maksadım holografik bir efekti iki boyutlu bir kanvasa aktarmaktı, bunu yoğunlaştırılmış akrilik ve pastacılık araçlarıyla yakaladım. Yarattığım bu puantlizim tekniğinin yeni bir yorumu ile tek tek nokta vuruşları ve çizgiler halinde yoğun el emeği gerektiren bir süreç ile EArt’taki yeni eserlerim ortaya çıktı.