Tüm dünya pandemi ile mücadele ediyor. Peki, siz karantina günlerini nasıl geçirdiniz?
Çok müzik dinledim. Her zaman olduğu gibi yine müzik koştu imdadıma. Elimden geldiğince film ve dizi izlemeye çalıştım. Ancak tabii bir yerden sonra çok zorlandım odaklanmak konusunda. Evden çıkmamak, kimseyle görüşmemek biraz güçtü. O dönemde konsantrasyon sıkıntısı yaşadım. Film açıyordum, 10 dakika sonra bir bakıyordum, ya elime telefonu almışım ya da TV’de haber izlemek istiyorum. Hayattaki amacıma, gerçekliğe bağlı kalmaya çalıştım böyle zamanlarda. Yapabildiğim kadar evde bahçede spor yaptım. Kendime hedefler koyarak bu süreci atlatmaya çalıştım. Kendimi geliştirmeye çalıştım. Ne kadar başarılı oldum bilinmez çünkü hepimiz için sarsıcı bir dönemdi. Hiç beklemediğimiz bir anda yakalandık. İnsanlığın başına çok sık gelecek bir şey değil. Umarım bir daha da gelmez. Etkileri hala sürüyor. Sevdiklerine zarar gelmesi korkusu… Çok fazla konser veren, haftanın üç günü seyahat eden biri olarak çok hareketli bir hayatım vardı. Seyirciye ve müzisyen arkadaşlarıma da çok bağlıyım. Çalışmaya duyduğum özlem en az sevdiklerime duyduğum özlem kadar zorladı beni. Şükür ki normalleşmeye başladık. Tek dileğim bir daha tekrarlanmaması.
Samsung’la bir iş birliğine imza attınız. Teklif nasıl geldi? Süreç nasıl gelişti?
Samsung ailesine katıldığım için çok mutluyum. Bu senenin başında bu projeyi hayata geçirmek üzere adım attık. Beraber çalıştık, fikirler ürettik, sonuçta çok başarılı, oldukça dinamik bir kampanyaya imza attık. Samsung Galaxy A71 ile biz birbirimize bayağı benziyoruz. Tarzlarımız birbirine çok uyumlu.
Hangi açılardan benziyorsunuz birbirinize?
Çok renkli ve eğlenceli bir telefon Samsung Galaxy A71. Öncelikle
bu açıdan benziyoruz. Sonra çok iyi bir kamerası var. Bugün sizler de gördünüz. Bu da benim hayata bakış açımı yansıtıyor. Ben çok realist bir kadınım. Hayal dünyam çok geniş olmasına rağmen kendimi çok frenlerim ve gerçekleri en net şekilde görmek isterim. Bir de bu telefonun pili kolay kolay bitmiyor. Benim de enerjim ve pilim bitmiyor!
Yeni single’ınız Acayip İyi çok yakın zamanda dinleyiciyle buluştu. TikTok’ta #acayipiyi challenge başladı. Tık rekorları kırıldı. Şarkı nasıl doğdu? Gelen tepkiler nasıl?
Kampanyamıza uygun bir şarkı olması amacıyla yola çıktık. Çok hareketli bir şarkı, klibi çok renkli. Altyapısı çok hızlı olan bir dans şarkısı. Pandemi dönemi sebebiyle bence herkesin ihtiyacı duyduğu enerjiye sahip bir şarkı. Bu yaz herkese iyi geleceğine eminim. Gelen tepkiler de çok olumlu. YouTube’da iddialı birçok reklam çalışmasını geride bırakarak haziran ayının birincisi olduk.
Ece’nin galaksisini bize biraz anlatır mısınız?
Aslında Ece’nin galaksisinde Samsung’un Galaxy A serisinden etkilendim. İkimiz de renkliyiz, dinamiğiz ve enerjiğiz. O kadar çok şey var ki Ece’nin galaksisinde. Hayatın kendisi de var. Hayalleri de… İdealleri var elbette. Kontrol altında tutmak istediği hırsları, elde etmek istediği başarılar var. Kat ettiği yol var tabii ki. Bir de önünde, ilerleyeceği yol. Bütün bunların tamamı oluşturuyor benim galaksimi. Biraz eskiye gidiyorum şimdi.
Müziğe öğretmen olan annenizin öğrettiği piyano ile başladınız. Birincilikle piyano bölümünü kazandınız. Şimdi bambaşka bir kulvarda üretim yapıyorsunuz. Neden klasikten koptunuz?
Konservatuvarda tekniğin öne çıktığı bir eğitimden geçiliyor. Bunun da ötesinde annem gibi bir piyano öğretmeniyle aynı evde yaşamak da bunu getiriyordu. İşim herkesinkinden iki kat zordu. Çocukluğum ve ilk gençliğim böyle geçti. Lise ikinci sınıfta şarkı söyleyebildiğimi keşfettim. Okul grubuyla çeşitli yarışmalara katıldık. Ödüller kazandık. Bostancı Gösteri Merkezi’nde düzenlenen yarışmalardan birinde, bir an, “Ben sahnede olmalıyım,” dedim kendi kendime. İçimdeki durdurulamaz enerjiyi gördüm, daha önce hiç tanışmadığım bir Ece ile karşılaştım sahneye çıktığımda. Hem büyülenmiştim hem de ayaklarım tam anlamıyla yerden kesilmişti. O noktada karar verdim. Ardından şan ve dans dersleri aldım.
Hukuk fakültesine girdiniz ama…
Müzikten epeyce uzak bir tercih yaparak hukuk fakültesine girdim evet. Okula başladım ama üniversitenin ikinci senesinde Ozan Doğulu ile tanışınca devam etmek gibi bir düşüncem olmadı, okulu bıraktım ve profesyonel müzik hayatına atılmış oldum.
Kariyerinizin dönüm noktası o an mıdır?
Kesinlikle o andır. Ozan Doğulu tarafından keşfedilmek benim kariyerimin başlangıç ve dönüm noktası oldu.
Çok sayıda düet yaptınız. Nasıl karar verirsiniz iş birliği yapacağınız kişilere? Bu düetler size neler kattı?
İlk düetimi Kolpa grubuyla yaptım. Ben bir pop yıldızıyım, tarzım, sound’um belli. O şarkı ise bir rock parçasıydı. Ancak Kolpa bana o şarkıyı getirdiğinde söylememin sakil durmayacağına karar verdim. Bana uyacağını düşündüm. Öyle de oldu. Çok sevildi. Hala konserlerde çalıyoruz. İnanılmaz bir geri dönüş alıyoruz. Geçen sene Rozz Kalliope’yle bir düet yaptık. O da rap türündeydi. O da çok sevildi. Tarzları sınıflandırmıyorum ama bana gerçekten uygun olacağını düşündüğüm işin içinde yer alıyorum.
Size, “Türkçe popun prensesi” diyorlar. Kişisel olarak hangi dönemi seviyorsunuz en çok, Türkçe popta en sevdiğiniz şarkılar neler?
90’lı yılların çocuğuyum ancak 2000’li yılların yerli ve yabancı hit’lerini hiçbir şeye değişmem. O şarkılarla büyüdüm çünkü. Evde MTV açıktı hep. Klipleri izlerdim, ağzım açık dünyayı takip ederdim. Britney Spears, Christina Aguilera, Beyoncé gibi yıldızlara hayrandım o yıllarda. Onların da en çarpıcı işlerini yaptıkları dönemdi. O yüzden favorim 2000’ler dünya hit’leri.
Bir bale geçmişiniz var, şimdi de sahnede dans ediyorsunuz. Dans sizin için ne ifade ediyor?
Dans beni ifade ediyor. Etmesem eksik kalırdım. Müziğimin en önemli tamamlayıcısı. Bu nedenle beni sahnede ve kliplerimde sürekli dans ederken görüyorsunuz. Bayağı bir hazırlık sürecinden geçiyoruz. Göründüğü kadar
kolay bir iş değil. Çok ciddi kondisyon istiyor. Üstelik bir yandan da şarkı söylemem gerekiyor. En büyük avantajım çok küçük yaşlardan beri bale eğitimi almış olmam. Bu sayede koreografileri çok hızlı öğrenebiliyorum. Bu bana provalarda çok zaman kazandırıyor.
Başak burcusunuz. Titiz hatta takıntılı olduğu bilinir. Siz de öyle misiniz?
Maalesef ben de obsesifim temizlik konusunda. Yakın çevrem ve ailem bilir. Zamanında buradan Amerika’ya nevresim ve çatal bıçak takımı taşıdığım günlerim oluyordu. Ama şimdi biraz kontrol altına almaya çalışıyorum. Başak burcu olmanın güzel tarafları da var, işinize çok titizleniyor, detaycı yaklaşıyorsunuz. Yorucu olsa da artıları büyük oluyor.
Boy meselesi sık sık konuşulan bir konu. Kısa boylu olmakla aranız nasıl?
Aslında ben çocukken de sınıfın hep en miniğiydim. Boy sırasına geçildiğinde hep en arkada olurdum ama diğer tüm yarışlarda en öndeydim. Sanırım bu sebeple hiç takmıyordum. Ama son yıllarda insanlar çok konuştular bu konuda. Sanki çok önemli bir şeymiş gibi… Hiç anlamıyorum. Sahnede boyun bir önemi yok ki. Önemli olan seyirciyi büyülemek ve bu benim en iyi yaptığım iş!
Siz sanatçısınız, sevgiliniz pilot. Nasıl vakit buluyorsunuz görüşmeye?
Pandemiden önce görüşememekten çok yakınıyordum. Korona yüzünden onun uçuşları benim konserlerim durdu. Bazen uzak kalmak, özlemek ilişkiye heyecan katıyormuş onu anladım. O heyecanı sevdiğimi fark ettiğim için rutinimize döndüğümüzde şikayet etmeyeceğim (gülüyor).
Çok stresli bir mesleğiniz var. Başarı kaygısı, ün, dayatılan güzellik kalıpları. Akıl ve ruh sağlığınızı nasıl koruyorsunuz?
Zaman zaman çok yıprandığım oluyor. Acımasız yorumlar aldığım da… Ruh halim iyiyse takmamaya çalışıyorum, kötüyse çok alakasız bir sahte hesabın yaptığı yoruma günlerce üzüldüğüm de oluyor. Sürekli neşeli ve iyi görünmek zorunda olmak elbette zor. Ama bunun bir şekilde üstesinden geliyorum. Turnede stres seviyesi özellikle artıyor ama dünyanın en tatlı insanlarıyla birlikte çalıştığım için hissetmiyorum bile bunu.
Ünlü olduğunuzu ilk ne zaman hissettiniz? Şöhretle aranız iyi mi?
Şöhret algısı benim hayatıma bir gecede, hop diye girmediği için çok normal geliyor. Son beş yılda, kendini hissettirmeden, doğal olarak girdi yaşantıma. O nedenle sanki her şey hep böyleydi gibi hissediyorum. Belki de şöhreti gözümde çok büyütmediğim için böyle hissediyorum. Gerçekliğine kendimi istesem de kaptıramıyorum. O noktada sanki şöhreti suistimal edecekmişim gibi geliyor. Ünlü olmak isteyen kişiler bunu şöhreti küçümsemek gibi algılamasınlar, bu benim fikrim. Çok da büyütülecek bir şey değil bana göre şöhret, kapılıp gideceğim bir boyutu yok benim gözümde.
Stilinizi nasıl tanımlarsınız?
Günlük stilim dinamik ve genç. Kendim de renkli olduğum için stilim de genelde renkli. Sahnede çok dans ettiğim için kıyafetlerim ayakkabıma göre tasarlanıyor. Özel yapım dans ayakkabıları ya da sneaker tercih ediyorum. Benim için sahnedeki en önemli şey kıyafetimin içinde iyi hissetmek. Askım mı düştü, fermuarım mı göründü diye düşünmek istemem.
Saçlarınızın rengi çok canlı, çok neşeli. Hep cesur musunuz kendinizle ilgili kararlar verirken?
Kendimle ilgili kritik kararlarda cesurum çünkü hep kalbimin sesini dinlerim. Kalbim hep mantıktan önce gelir bende çünkü hislerime güvenirim ve bir şey hissedersem onun gerçek hayatta sağlamasını pek aramam. Saçlarım da bunun dış görünüşüme yansımalarından biri herhalde.
Gardırobunuzdaki en kıymetli parça ne? Neyi asla giymezsiniz?
Şort etekler ve çorap çizmeler vazgeçilmezim. Asla giymem dediğim tek şey ise kalem etek ve stiletto sanırım.
Dünyaya bir daha gelseniz yine şarkıcı mı olursunuz?
Evet, bir daha gelsem yine sahnedeki o heyecanı yaşamayı ve o alkışları duymayı isterim. Bundan daha büyük bir tutkuyla bağlı olduğum başka bir şey yok hayatta.