Evin tüm duvarları beyaz. Salonda az ve öz ama zevkli aksesuarlar dikkat çekiyor. Şık cam şamdanlar, eski varak ayna, gümüş tepsi içinde eski görünümlü cam şişeler buraya renk katmış. Salonun köşesinde duran süslenmiş çam ağacı, altındaki hediyeleriyle merak uyandırıp, yaklaşmakta olan yılbaşı için insanın içine mutluluk veriyor şimdiden.
Yumuşacık elini sıkarken kremini elimizde hissediyoruz. Biz sormadan o anlatmaya başlıyor. “Kremsiz bir gün geçirdiğimi hatırlamam,” diyor gülümseyerek ve cildinin ne kadar kuru olduğundan bahsediyor ilk olarak. Salona yaydığı pozitif enerjisi sayesinde belki de şimdiye kadar gerçekleştirdiğimiz en keyifli ve rahat çekimlerden birine başlıyoruz.
Çoğu mobilya özel yapıldı,” diye anlatıyor Pekkan. Gurme biri olduğunu ama kendini tuttuğu için mutfağa girmediğini söylüyor. “Ne iş yaparsam yapayım hakkını vermeyi seviyorum. Yemek yapacaksam da ocağın başında ben olmalıyım ve yemek kokmalıyım,” diyor içtenlikle. Formunu ormandaki yürüyüşler ve eve gelen trainer’ı sayesinde koruduğunu söylüyor. Sabahtan akşama bakımlar yapan biri zannedilirim. Halbuki alakası yok. Yoğun iş tempomdan evimle bile ilgilenemiyorum çoğu zaman. İşimde çok detaycıyım. Evde artık teferruatlarla uğraşacak hal kalmıyor bende,” diye samimi bir itirafta bulunuyor.
Pekkan, “Bugün bu işi yapmıyor olsaydım modacıydım. İçimde kaldı. Kumaşlarla haşır neşir olmak ve onlara kendi yorumumu katabilmek isterdim,” diyor gözleri parlayarak. Biz de hiçbir şey için hayatta geç kalınmadığını, bu yıl kova burcu kadını olarak şansın zaten ondan yana olacağını hatırlatıyoruz.
Bugün bizim için müthiş bir gün! Sonunda Ajda Pekkan’ı yakalayarak -hem de yoğun konser trafiği arasında- çekim yapmayı başaracağız galiba. İpi göğüslemeye az kaldı. Arnavutköy’de bir korunun içinde yer alan bu apartman dairesine girdiğimizde kapının ardında sevimli bir İran kedisi beliriyor. Adı Beyaz… Kahverengi koyu ahşap parke üzerinde pamuk topu gibi yuvarlanıyor bizi görünce. Pekkan’ın sağ kolu Etel odadan odaya koşturmaca halinde. Telefonlar bir saniye susmuyor. Evdeki yardımcıları sürekli bir arzumuz olup olmadığını soruyorlar. Evin ve çalışanların bu dinamizmi bize ilk olarak organizasyonu güçlü birinin evinde olduğumuzu düşündürtüyor. “Hem de nasıl!” diyerek asistan Etel onay veriyor. Şu sıralar gündemlerinde Girne ve Antalya Rixos’ta verilecek Kurban Bayramı konserleri ile 18 Aralık’taki New York konseri var.
Ajda Pekkan henüz ortalarda gözükmüyor. Durumdan istifade, biz de Sherlock Holmes misali salonda incelemelerimize başlıyoruz. Oldukça modern döşenmiş bir ev onunkisi. Sade ve Uzakdoğu işi mobilyalar dengeli kullanılarak salonda güzel bir armoni yakalanmış. Aile fotoğrafları ise salonun baş köşelerini kapmış gözüküyor.
Bir taraftan ev yaşantısını anlatıyor bize. “Sabah yatakta kahvaltı yapmaya bayılırım. Yatakla zor vedalaşanlardanım. Uykucu olduğumdan değil. Gördüğünüz bu salon ofisim aslında. Yan taraftaki daire asıl yaşam alanım. Yatak odam, banyo ve giyinme odam o tarafta,” diyen Pekkan eve taşınmadan önce içini kendi yaşam tarzına uygun bir şekilde çok kullanışlı çizdirmiş. On yıl önce site yapılırken alıyor bu iki daireyi.
Kate Moss ve Madonna’nın Top Shop ve H&M için nasıl ulaşılabilir fiyatlarda koleksiyon tasarladığından bahsediyoruz sonra da. “Haklısınız, bakın sevdim bu fikri,” diyor muzip bir ifadeyle. Pekkan sahnede şatafatlı ve gösterişli giyiniyor olabilir ama evinde sadeliği ve asaleti vurgulayan rafine detayların kadını. “Özel hayatımda kendimle ve ruhumla örtüşen şeylere yer var sadece,” diyor ve bunu evinde de başardığını kanıtlıyor bize.
Sanki yakın ve zevk sahibi bir arkadaşımızın çok tanıdık, samimi bulduğumuz evindeymişiz gibi bir his duyuyoruz bu evde de. ‘Spotların altındaki Ajda hakkında herkes fikir sahibi ama, ‘Ya konser sonrası evine geldiğinde? Pekkan’ın evde nasıl bir yaşamı var, neler yapmaktan hoşlanır?’ diye aklımızdan geçen sorulara senaryo yazarken, onun salonda çınlayan güzel sesiyle hayal aleminden gerçek dünyaya dönüyoruz birden. “Hoş geldiniz, iyi baktılar mı size?” diye o kadar sıcak bir şekilde konuşmaya başlıyor ki ona sarılmamak işten değil. Üzerinde çok şık duran kadife Diane von Fürstenberg bir elbise var.
“Kız kardeşim de hemen alt katımda. Evlerimizin dekorasyon tarzı benzer,” diyor gülerek. Bir ara sırf köpekleri ve kedileri var diye Polonezköy’de yaşamış. “Neyse ki yakında yine bahçeli bir yaşama geçeceğim ve onları da orada mutlu mesut göreceğim. Lokasyon seçimlerimi onlara göre belirliyorum. Sırf bu yüzden Boğaz’da oturmayı çok arzu etsem de kedili köpekli yaşamıma uygun olmayacağından vazgeçmiştim bu sevdadan,” diye anlatıyor ve ekliyor “Seyahat ettiğim için evimi çok özlüyorum bazen. Buranın sıcak ve rahat olması için elimden geleni yaptım.