Şarkıcı Ayşe Özyılmazel, güne öğleden önce kesinlikle başlayamayanlardan. Çekim için evine gittiğimizde yeni yeni kendine geliyor gibi bir hali vardı. “Sabah erkenden kalkan o insanlardan hiç olamadım ki! Öğlen 14.00’den önce pek ortalarda gözükmemem ondan,” diye anlatmaya başlıyor evinin salonunda makyajı yapılırken. Ola ki erken uyandı, biraz aksi olduğunu da itiraf ediyor içtenlikle. “Kimse kusuruma bakmasın,” diyor gülümseyerek.
Yüzünde hiç yorgun bir ifade yok. Kendisine iyi baktığı belli. “Yeme içme konusuna dikkat ederim. Pilates yapmaya başladım ve çok faydasını gördüm. Herkese tavsiyem olsun,” diyor. Genelde sabah 05.00’ten önce pek yatamadığını anlatıyor sonra da bize. Tam bir gece insanı o. Gece yarısı yurt dışından aldığı güzel kokulu mumlarını yakıp, ertesi gününü organize etmeye çalıştığından bahsediyor. “Aklım geceleri berraklaşır. Şarkı sözlerimi ve köşe yazılarımı hep gece yazarım,” diyor. Elin ayağın çekildiği, herkesin derin uykuya daldığı zamanlar onun iple çektiğini söylediği büyülü anların başlangıcı aslında. Bazen kimseleri rahatsız etmeden hafif hafif gitarını tıngırdattığı da oluyor.
Kitapları, CD’leri ve DVD’leri hayatının büyük bir bölümünün geçtiğini söylediği, salonunun dört bir yanına saçılmış. “Şu gördüğünüz beyaz koltukta kucağımda laptop’umla olurum hep. Müziğim daima açıktır. Ağırlıklı olarak caz ve R&B dinlerim,” diyor Özyılmazel. Üç ay önce çıkardığı Sıfır Makyaj albümünün satışlarından çok memnun olduğunu da belirtiyor. Aşk üzerine şarkıların olduğu bir çalışma bu. “Hepimizin derdi de hep aşk değil mi zaten?” diye içtenlikle soruyor. Nişantaşı’ndaki bu daireyi emlakçı ile başka bir eve bakmaya giderken fark etmiş. “Apartman yeni bitmişti, kimsecikler yerleşmemişti daha. İçini bile görmeden, ‘Tamam burada oturacağım ben,’ diyerek yarı yoldan dönmüştüm,” diye mutlulukla hatırlayarak anlatıyor o günü. “Aylarca, yıllarca ev arayanlara şaşıyorum. Bugün taşınmaya karar vereyim akşamına istediğim gibi bir evi mutlaka bulurum,” diye anlatıyor. Zaten taşınması yine gündemde. “Abdi İpekçi Caddesi’nde yeni biten bir apartmanı gözüme kestirdim. Niyetim iki ay sonra orada olmak.
Yeni bir evin içinde ilk yaşayacak kişinin ben olduğumu bilme fikrine bayılıyorum. Sıfır daire sevenlerdenim anlayacağınız,” diye gülerek anlatıyor. Nişantaşı’nda Şakayık Sokak’ta doğmuş. Bu semtten uzakta yaşamak hiç ona göre değil. “Beyoğlu ve Cihangir’de yaşamayı düşünmedim. Nişantaşı bana hayatın içinde olduğumu hissettiren ve beni besleyen, ruhuma uygun bir damar adeta. Sevdiğim mekanlar, sinema, arkadaşlarım, terzim, manavım hepsi yürüme mesafesinde,” diyerek buradan niye vazgeçemeyeceğinin sebeplerini sayıyor bir bir.
Evdeki iki odayı giyinme odası yapmış. “Kıyafet almaya meraklıyım. Bazen onları koyacak yer olmuyor. Kıyafetleri vermek için eskimelerini beklemem. Arkadaşlarıma dağıtırım, onlar da bu durumdan memnunlar,” diyor. Ev değiştirirken eşya konusunda da aynı şeyi yaparım. Yeni eve, yeni eşya ve enerji girsin isterim,” diyor. Sadece aile fotoğrafları demirbaş onun için.
Salonda masanın üzerinde duran yakın kız arkadaşlarıyla Sex&The City kızlarına gönderme yapan fotoğrafına gözümüz ilişiyor. “Çok severim o fotoğrafımı,” diyor. Gerçekten de oradaki hali tavrı ve özel yaşamındaki duruşuyla da sanki Sarah Jessica Parker’ın canlandırdığı karakter Carrie gibi… Ama tek farkla. O şarkı da söyleyebiliyor.
Günlük hayatta jean ve tişört’le spor şıklığı tercih ettiğinden bahsediyor ev sahibi. “Ama albüm koşturması sırasında oldukça şık tercihler yaptığım da oluyor. Topuklu ayakkabıya bayılırım mesela,” diyen Özyılmazel Christian Louboutin’in favorisi olduğundan bahsediyor.