Çok iyi arkadaşlar edindim kızım sayesinde şimdiden,” diyor. İleride televizyonla alakalı bir şeyler yapmak istediğinden ama bunun da tüm zamanını almayacağından bahsediyor. “Full-time çalışmak istemiyorum tabii. Çocuklarımla ve ailemle geçireceğim vakit daha önemli,” diyor. Modellik günlerini özlediğinde özel bir defileye katılabileceğini söylüyor. İbrahim Kutluay da bir iki sene sonra basketbolun içinde yönetici olarak yer almak istiyor. Şimdi fırsat buldukça kayınbiraderi Enis Şener ile ortak açtıkları Latife adlı Türk restoranına destek veriyor. “Eyüp’te Flat Ofis’te açıldı. Mönüsüne ailecek karar verdik. Aklınıza gelen tüm Türk yemekleri var,” diyor Kutluay.
Fırsat buldukça kızını alıp o da onların yanına gidiyor. “Bizim evde yemeğe birlikte oturmak önemlidir. Ama İbrahim de ben de öyle mutfağa girip yemek yapan tipler değiliz. Yardımcımız bu konuda çok başarılı,” diyor. Ama özel istekler olduğunda da mutfağa girmeyi ihmal etmiyor tabii. “Domatesli pilavım hâlâ istek alan en hit yemeğim,” diyor ve muzipçe ekliyor, “Pilavı iyi yapan zaten tüm yemekleri de iyi yapmaz mıydı?”
Bu ev 2005’te ilk taşındıklarında Demet ve İbrahim Kutluay çiftine belki de büyük geliyordu. Ama şimdilerde durum değişmişe benziyor. Kutluaylar’ın daha çok aile bireylerini ve yakın dostlarını ağırlamaktan keyif aldıkları bu dört katlı büyük villa, artık kızları İrem ve oğulları Ömer sayesinde onlara daha uygun gözükmeye başlamış. “İbrahim ile dört yıl önce Atina’dan İstanbul’a dönünce, bu evde yaşamaya karar verdik. İbrahim evi 10 yıl önce satın almıştı. Yıllarca boş durdu. Sonra baştan aşağıya dört duvar kalacak şekilde tamamen yıkılarak yeniden yapıldı. Bu sırada bir süre Ritz Carlton’ın rezidansında kaldık. Aile dostumuz inşaat mühendisi Aydın Kanaat çok yardım etti,” diye anlatmaya başlıyor Demet Kutluay o günleri.
Evi, eşi ve kendi zevkine uygun dekore ettiğinden bahsediyor sonra da. “Bu konuda profesyonel bir yardım almadık. Ben ne istediğimi gayet iyi biliyordum. O kadar çok ev değiştirmiştim ki, zorlandığımı söyleyemem. Öyle uzun zaman da almadı burayı dekore etmek. Bu konuda tecrübeli sayıyorum kendimi,” diye anlatmaya devam ediyor Kutluay. Çift, evde klasik ve modern mobilyaları bir arada kullanmayı tercih etmiş. “Mozaik’te aradığım tarza uygun modern tasarımlar vardı. Çoğu mobilyamız oradan. Örneğin bahçe katındaki alt salon daha moderndir. Ama üst katın salonu özellikle klasik olsun istedim. Sadece en çok vakit geçirdiğimiz alt salonun geniş oturma grubunu özel olarak bir atölyede yaptırdık. Çünkü orası için aradığımız ebatta bir kanepeyi bir türlü bulamamıştık,” diyor Kutluay.
Evdeyken genelde hayat alt katta geçiyor. Modern koyu venge mobilyaların ağırlıkta olduğu evin duvarlarında krem, kumaşlarında ise toprak tonlarında renkler kullanılmış. “Aralarda renkli unsurlar kullanmayı seviyorum. Bunun için tablolar veya yastıklardan faydalanıyorum,” diye belirtiyor Kutluay. Evdeki tablo zevkinin daha çok eşini yansıttığını söylüyor. En son Devrim Erbil’in ve Haluk Akakçe’nin tablolarını almış çift evlerine. Ama onun favorisi İsmail Acar’ın girişteki salonda duran güllü tablosu. “Gülleri çok severim. Bahçemde de var. Bir gün İbrahim ile İsmail Acar’ın atölyesine gitmiştik. O güllü yağlıboya tablosunu yeni bitirmişti. Gördüğüm anda çok beğenmiştim ve daha kurumadan satın almıştım,” diye anlatıyor o günü Kutluay keyifle.
L kanepe üzerinde kendi yaptırdığı desenli renkli yastıklardan bolca dizili duruyor. “Böyle düzenli durduğuna bakmayın şimdi. Çünkü burası çocukların oyun parkı oldu,” diyor. İrem, halası Özlem Kutluay ile dışarıdaymış. “Birazdan gelirler,” diyor neşeyle. Oğlu Ömer öğle uykusunda. İbrahim Kutluay ise kendi basket okullarında şu anda. 450 m2’lik kullanım alanı olan evde, ilk iki katta geniş bir salon yer alıyor. Üst katta içinde banyoları olan beş oda bulunuyor. Bahçe katında mutfak ve salon havuzlu geniş bahçeye açılıyor. Evin girişinde klasik tarzda döşenmiş diğer salonun yanında bir misafir tuvaleti bulunuyor. Girişin üstünde İbrahim Kutluay’ın çalışma odası ve çocukların yatak odaları var.
Çiftin odası evin çatı katında. “Klasik ve moderni bir arada görmeyi seviyorum,” diyen Kutluay, ahşap yemek masasının üzerindeki gümüş tepsi içinde duran eski kristal karafları gösteriyor bize. “Bunları annemle Çukurcuma’da gezinirken görmüştüm ve hemen bir tane satın almıştım. Sonra hepsini tek tek topladım oralardan,” diye anlatıyor. Salondaki büfenin ve dresuarın üzerine Beymen Home’dan aldığı ve içinde aile fotoğraflarının yer aldığı çerçeveler dizili. Bir evde fotoğraflar onun için çok önemli. “Etrafta olmaları hoşuma gidiyor. O unutulmaz anları ölümsüzleştirip evin içine de yansıtıyorlar çünkü,” diyor. Evde öyle fazla aksesuar sevmediği belli oluyor.
“Ben her zaman sadelikten yana oldum. Bu kılık kıyafet seçimimde de böyle oldu yıllarca,” diyor Kutluay. Yves Saint Laurent ve Lanvin sevdiği modacıların başında geliyor. Gündelik hayatında ise jean, eşofman altı ve üzerine bir tişört geçirmekmiş tercihi. “Ama bu aralar İrem ile beraber boyfriend jean’lerimizi ayağımıza geçirip, dışarı çıkmak en büyük keyfimiz,” diyor.
Evde loş ışık sevmediğini hatta mümkünse evin çok aydınlık olmasını istediğini anlatıyor Kutluay. “Yemek masasının üzerindeki sedefli yuvarlak formlu bu lambayı ilk gördüğümde çok beğendim ve onun ahşap masayla uyumlu olacağını düşündüm,” diye anlatmaya devam ediyor. Hemen yanındaki duvarda ressam Ekrem Yalçındağ’a ait rölyef gibi duran ve iç içe geçmiş geometrik motiflerden oluşan renkli bir yağlıboya tablo dikkat çekiyor.
Kutluay’a doğumdan sonra nasıl böyle hızlı kilo verdiğini soruyoruz tabii. İrem’i 23, Ömer’i 20 kilo alarak, iki hafta da erken doğum yaparak dünyaya getirdiğini anlatıyor. Yediklerine asla dikkat etmemiş. “Hele emzirme döneminde yapacağınız en hatalı hareket rejim yapmak olur. Sütünüzün kalitesini ve miktarını etkiler. Her şeyi yiyin ama sporunuzu eksik etmeyin. Haftanın iki günü özel trainer’ım Eftan Hoca ile vücut çalışıyorum, iki gün de Planet’te kardio yapıyorum,” diye anlatıyor. Sabah çok erken kalkıyor. “Zaten çocukların arkasından koşturmaya başlayınca o kilolar ister istemez herkeste gider,” diyor gülerek. Çocukların hayatına girmesiyle sosyal çevresi de değişmiş doğal olarak. “15 tane anne var görüştüğüm İrem’in yuvasından. Onlarla buluşuyoruz.