“Lokasyonu ve evi biraz zor beğeniyorum. Yaşadığım mekan hem şehrin merkezinde olsun hem de bana şehirden çok uzaktaymışım hissi yaşatsın istiyorum çünkü,” diye anlatmaya başlıyor Göksel evinin çok sevdiği balkonunda sardunyaları sularken. Urfa ve Mardin konserlerinden henüz dönmüş. “Biraz yol yorgunluğu var üzerimde. Kusura bakmayın ne olur,” dese de bizi gayet enerjik karşılıyor ve onca yorgunluğa rağmen misafirperverliği hiç elden bırakmıyor…
Ertesi gün yeniden Van, Erzurum ve Erzincan konserleri için yollara düşecek. “Hayatım evimden ziyade, bir valizle otel odalarında geçer oldu şu sıralar,” diye anlatmayı sürdürüyor. Balkondaki çiçeklerin durumu dışında pek şikayetçi değil aslında bundan. Sahne, onun evi bu aralar. “İşimi çok seviyorum. Yaz boyunca seyahatlerim devam edecek. Çiçeklerim bir süre daha bensiz idare edecekler,” diyor hafif hüzünlü bir ses tonuyla. Neyse ki bu konuda annesi ona arada destek veriyor. Geçen nisan ayında taşınmış buraya Göksel. Evi bir emlakçı aracılığı ile bulmuş. “Zaten uzun zamandır yaşadığım bir semtti Nişantaşı. Daha önce Cihangir ve Bebek’te oturdum. Ama burası her zaman ayrıcalıklı oldu benim için,” diyor. Albümünün ve evinin içindeki tadilatın bitmesi aynı döneme rastlamış. “Stüdyo ve burası arasında mekik dokumuştum o günler,” diyor. Aynı dönem kız kardeşinin doğum yapmasıyla teyzelik heyecanını da yaşamış. “İşte bu harika bir duygu,” diyor.
Daha önce yaşadığı büyük evlerin birçok yerini hakkıyla kullanamadığını anlatıyor. 140 m2’lik apartman dairesinde iki oda, bir salon, mutfak, banyo ve misafir tuvaleti bulunuyor. “Evin küçük oluşu bana uydu. Ama acilen elden geçmesi gerekiyordu. Aldığı ışık, baktığı yeşillik beni etkilemeye yetti zaten,” diye keyifle anlatmayı sürdürüyor. Evin tadilatı dört ay sürmüş. Banyo ve mutfak yenilenmiş. Evi dekore ederken mimar arkadaşı Bartu Olcay’dan büyük destek almış. Evde açık renkler sevdiğini modern ve klasik tarzı karıştırmayı tercih ettiğini anlatıyor. Mobilyalar ağırlıklı olarak Dank, Mudo Concept, Layla Dekorasyon ve Habitat’tan. Arada Çukurcuma’daki antikacılardan alınan objeler de var. Kırık beyaz rengi duvarlara ferah bir görüntü verdiği için beğendiğini söylüyor. Ama yatak odası için tercihi duvar kağıdı.
“Bana çocukluğumun geçtiği evleri hatırlatıyor,” diyor hafif tebessümle. Parkeleri de sırf bu yüzden orijinal halinde bırakmış. “Sadece cila oldu. Bunlar bu evin nostaljik unsurları, yok edemezdim,” diyor. Henüz evinde şöyle ayağını uzatıp keyif yapmış değil. Eğer evde ise salondaki rahat kanepesine kuruluyor, eline gitarını alıp parmaklarını çalıştırıyor! “Ressamlara, heykeltraşlara sırf bu yüzden hep özenmişimdir,” diyor. Evde çoğu zaman yalnız olmayı sevdiğinden bunun onun sanatını beslediğini anlatıyor. İşte o güzel şarkı sözlerini bu zamanlarda yazıyormuş.
‘Kulisim’ dediği giyinme odasında çoğu zaman konser öncesi makyajını kendi yapıyor. Açık düzendeki dolaplarında sahne kıyafetleri ve çoğu ikinci el olan kıyafetleri dikkat çekiyor. “Ben ruh halim nasılsa öyle giyiniyor ve evimi de öyle dekore ediyorum. Bu enerji albümlerime de yansıyor haliyle,” diyor gülümseyerek Göksel. Eski Türk filmlerinden hatırladığımız 70’li yılların o unutulmaz şarkılarından derlediği son albümünü dinliyoruz evinde. Şarkılar eşliğinde zaman tünelinde onunla birlikte nostaljik bir yolculuğa çıkıyoruz sanki. Göksel, albümüne olduğu kadar evine de nostaljik ruhunu kesinlikle çok iyi yansıtmış.