HAKAN EZER
İç Mimar Hakan Ezer Galata’daki evine en son Prag seyahatinden satın aldığı iki heykeli getirtmiş. “Bunlar ağır ve kırılacak parçalar olduğu için sandıklanarak konteynır ile geldi. Artık evime tek bir parça almamaya yeminli iken bu 1919 tarihli iki Art Déco figür beni yoldan çıkarttı. Kendimi onları satın alırken buldum. Kutularını bile yeni açtım. Onları nerede sergileyeceğime henüz karar verebilmiş değilim. Bana çok sevdiğim Amerikan deko mimarisindeki yüzey kabartmalarını hatırlatıyorlar. Ayrıca mitolojik temalı figürleri mekanlarımda kullanmayı hep severim. Bunları oryantalist çizgide eklektik bir köşede şimdiden hayal edebiliyorum,” diye belirtiyor Ezer.
Ezer, şu günlerde Galata’da evinin altında açacağı ve ağırlıkla kendi tasarımlarını, sanat eserleri ve sanatsal objeleri satışa sunacağı Ourmood adlı dükkanı ile uğraşıyor.
GÜLİZ ÖZBEK COLLINI
Geçtiğimiz yıl faaliyete geçen online çağdaş sanat platformu art50.net’in kurucusu Güliz Özbek Collini, evine en son Pekin seyahatinden bir çay seti ile dönmüş. “İş nedeni ile gittiğim seyahatte, misafiri olduğum Çinli bir iş kadını, hayatının içerisinde Çin çayı ritüeline ayırdığı zaman ve bu konudaki felsefesi ile beni çok etkiledi. Pekin’de 40 civarında giyim mağazası ve 400 kişinin çalıştığı bir şirketin sahibi olan bu hanım, yoğun iş hayatı içinde mutlaka birkaç saatini bu ritüele ayırıyor ve bunu da en detaylı kurallarına uyarak ve mutlaka dostlarıyla paylaşarak yapıyordu. Felsefesi de iş ve özel yaşam dengesini doğru kurabilmekti. Hayatında bu keyfi yerine getiremezse başarılı olamayacağını söylüyordu. Ben de zaten çaya meraklı biri olarak onun götürdüğü 798 Art Center’daki bir mağazadan gerekli olan malzemeleri alarak salonumda kendime böyle bir köşe yaptım,” diye anlatıyor Özbek.
Özbek, Çin çayı setini salonunda Taşkın Esin imzalı tablonun önüne yerleştirmiş.
GÜL GÖLGE SAYGI
Televizyon programcısı ve sunucu Gül Gölge Saygı, Emirgan’daki evinin modern dekore edilmiş üst salonunda form olarak çok beğendiği bir “Gramophone For iPhone”a yer açmış. “Klasik bir gramofon benim evimde tarz olarak çok uygun duracak bir aksesuar değil. Ama nostaljik formunu da çok dekoratif bulur ve severim. Bu modernize edilmiş bir versiyonu karşıma geçtiğimiz yıl ailecek gittiğimiz Washington seyahatinde bir mağaza vitrininde çıktı. Hemen almaya karar verdim ve üşenmeden elimde taşıyarak buraya getirdim. 1920’lerin boru hoparlör sisteminden esinlenerek tasarlanmış. Evdeyken müzik dinlemeyi zaten çok severim, özellikle de caz favorimdir. Şu sıralar felsefe ve sanat tarihi üzerine yüksek lisans çalışması yapıyorum. Bu gramofon da böyle zamanlarda hep yanımda olur. iPhone’uma yüklediğim şarkı listemi, kaliteli bir ses ile dinleyebiliyorum. Her yere kolaylıkla taşınabilir olması, fiş ve kablo gibi detaylara ihtiyaç duyulmaması pratik ve vazgeçilmez yaptı,” diye anlatıyor Saygı.
Gramofonun kullanılmadığı zamanlar genelde İngiliz sanatçı Damien Hirst’in kurukafa çalışması önündeki bu ahşap dresuarda yer alıyormuş.
MEHMET KURAN
Ressam Mehmet Kuran, Belgrad Ormanı içindeki kütük evinin salonuna Brezilya seyahatinden aldığı alçıdan bir tavuk obje getirmiş en son. “Kız arkadaşım Sedef ile çok sık seyahat ederiz. Bunu da geçtiğimiz yılbaşı beraber gittiğimiz Brezilya’daki Minas Gerais eyaletinde, Tiradentes köyünden çok severek almıştık. Bu tavuk o yörenin maskotu olmuş adeta. Puantiyeli tüyleri ile çok hoşumuza gitti. Alçıdan yapılmış tavuk 15 günlük motor seyahatinde yanımızda her yeri gezdi. Brezilya dizilerinin çekildiği meşhur masalsı bir köy Tiradentes. Dolaştığınız her yerde karşınıza canlı canlı çıkıyor bu tavuklar. Ben de ilk bir restoranda görmüş formundan ve renklerinden çok etkilenmiştim,” diye belirtiyor Kuran.
Sempatik bularak aldığını söylediği bu tavuğu salonunda bir sehpa üzerinde sergileyen Kuran, iki kişisel olmak üzere beş karma sergide yer almış. En son Contemporary İstanbul’a katılmış ve tüm eserleri satılmış.