Sedat ve Yasemin Aloğlu çifti altı yıl önce taşınmış bu villaya. Boğaz’a kuşbakışı hakim manzarasıyla özel bir konumda bulunuyor evleri. Kapıda bizi sevimli köpekleri Alman kurdu Jedi ve New Foundland cinsi Dark karşılıyor. İçeri girdiğimiz anda ise tamamında kadife kumaşın kullanıldığı orijinal bir salon çıkıyor karşımıza. Şöminesi, kadifesi, kırmızı gülü ve mumuyla sıcak bir ortam burası. “Bu kadar kadife beklemiyor muydunuz?” diye söze başlıyor güler yüzlü ev sahibesi Aloğlu. Duvar kağıdını bir türlü benimseyememiş. Koridor ve antre dışında kalan her odayı kadife ile kaplattığını anlatıyor bize evi dolaştırırken.
Tercihi ailelerine ait marka olan, ünlü EpengleKadife’nin kumaşları olmuş haliyle. İstanbul, Ankara ve İzmir’de mağazaları bulunan Epengle’nin sektörde 50. yılını geride bıraktığını söylüyor gururla Aloğlu. Markanın 10 yıldır dekorasyon ve tasarım danışmanı olarak çalışıyor. Büyük oğlu Selhan (29) onlardan ayrı yaşıyor. Ortanca oğlu Alihan (25) da askerden bugün yarın dönmek üzere. O yüzden gözlerinin içi ayrı parlıyor. Koç Lisesi’nde okuyan küçük oğlu Sinan (18) ise şu sıralar anne ve babasının evdeki en büyük can yoldaşı ama seneye o da gidiyor uzaklara.
Villanın giriş katında, mutfak, misafir tuvaleti ve geniş bir bahçeye açılan salon yer alıyor. Alt katta oturma odasının yanı sıra, personel odaları ve çamaşırhane bulunuyor. Üst katta ise içinde üç banyo ile toplam beş oda var. Her odayı farklı kadife kumaşla kaplatmış Aloğlu. Aynı renk ailesinin farklı desenleriyle dekorasyonu tamamlamak adeta puzzle yapmak gibi onun için. ‘Renkler aynı, desenler farklı olsun,’ fikrinden yola çıkıyor çoğu zaman. “Duvara kumaş kaplayarak, çok az eşya ile ortamı şık giydirmek mümkün,” diyor. Yatak başı da kullanmıyor, büyük yastıklar yeterli geliyor ona. “Kaplanmadan önce, duvarın dört bir kenarına sunta çıta çakılıp, ortalarına sünger koyuluyor. Üzerine de kumaş gerdiriliyor,” diye anlatmayı sürdürüyor işin teknik kısmını. O zaman mekanda perde kullanmamak da sorun olmuyor Aloğlu’na göre. “Evin kumaşı kadının saçı gibidir,” diyor gülerek ve ekliyor, “İster perde, ister duvar kaplaması olarak ortama sıcak bir hava vererek bir takım gereksiz boşluk ve çıkıntı da kamufle edilebilir.” Japon stili veya düz inen kenar kanatlar en favori perde tarzları. Evin geneline şöyle bir göz atınca söylediğine hak vermemek mümkün değil. Çağdaş tarzda döşenmiş evde Amerikan mobilyalar ağırlıkta gözüküyor. Minimal stilin pek ona göre olmadığını anlatan Aloğlu, evde boşluk hissi tercih etmediğini belirtiyor. Salonda Paris’te MaisonJardin’den alınan iki büyük lamba dikkat çekiyor. Genelde loş, lokal ve yerden aydınlatmaları seviyor. Antrede, salonda ve yatak odasında Şenol Yorozlu’nun ve Mustafa Ata’nın yağlıboya tabloları.
Çerçevelerde, kapılarda ve parkelerde koyu kahverengi ahşap kullanılmış. Duvardaki desen hareketliliğine karşın yerlerde krem renkli düz Karastan marka yün halılar tecih edilmiş. “Genel olarak bakıldığında aynı rengin farklı kombinlerini kullanıldım ve geometrik desenlere ağır verdim. Kanepelerde düze yakın jakarlı kumaş, koltuklarda balıksırtı ve pied-de-poule tercih ettim. Ayrıca düz siyah kadife pufları da denge unsuru olarak kullandım salonda,” diye anlatıyor. Modadan çok esinlendiğini söylüyor Aloğlu. “Geometrik desenleri karıştırmayı seviyorum. Aynı ortamda tekrar faktörünün önemine inanıyorum. Renk olarak, parça olarak, aksesuar olarak veya çiçek olarak. Bir şeyler tekrar edilmeli,” diyor sehpadaki kırmızı gülleri ve siyah pufları işaret ederek. Konu seyahat olunca son olarak, yılbaşında yakın arkadaş grubuyla birlikte gittikleri Küba’dan bahsediyor.
“İlginç ve görülmesi gereken bir yer. Her an sizi şaşırtan sürprizler çıkabiliyor karşınıza. Oymalı, ferforjeli bazı binaları bana Paris’in arka sokaklarını çağrıştırdı. Ya da çok metruk duran bir evden gelen Küba müziği sizi alıp bambaşka masalsı diyarlara götürebiliyor,” diye anlatan Aloğlu, küçücük bir caz kulübünde duman altı bir ortamda dinlediği RobertoFonseca konserini unutamıyor. Tabii bir de oğlunun yakın arkadaşı Kenan Doğulu’nun, evde doğaçlama gelişen konseri var. “Selhan’ın doğum günüydü. Kenan, Sinan’ın gitarını görünce hemen eline aldı.
O gitar eşliğinde bize söylediği muhteşem şarkılarını asla unutamayacağım galiba,” diye mutlulukla anlatıyor. Oğullarının varlıkları sayesinde eve güzel bir dinamizm katıldığını düşünüyor Aloğlu. Kadifelere sarılmış bu sıcak ve iddialı evde bir süre geçirdikten sonra o genç enerji kesinlikle hissedilmeye başlıyor.