İki yıl içsel bir yolculuğunuz oldu ve ardından Fi girdi hayatınıza. Güçlü karakterlerin hikayesini anlatan bir yapım. Neler hissettiğinizi merak ediyorum…
Ben kitapları teklif geldikten sonra okudum. Bir oyuncu için hikayenin içindeki bütün karaktere hakim olmak ve karakteri okurken bir yandan da kendini sürekli orada düşünmek inanılmaz bir motivasyon. Kaldı ki bu bir üçleme ve iki bin sayfa. Artık çok iyi tanıyorsun karakteri. Böyle bir avantaj her zaman olmuyor, hatta sinema filmlerinde bile olmuyor. Karakterin çocukluğunu da biliyorsun, zayıf, güçlü yanlarını, karanlık taraflarını ve hırslarını iyice sindiriyorsun. Bu da bir oyuncu için inanılmaz cezbedici bir şey. Bu kitaplar, çağın ruhunu ve arayışını çok farkında olan, çok da donanımlı bir kadın olan Azra Sarızeybek Kohen tarafından yazılmış. İnsanlarda bir varoluşsal arayış ve daha derin bir anlam arayışın var. Bu kitap serisinde, tekrar tekrar karşılaştıkları sınavlardan geçen ve aydınlanan insanlar var. Ve ısrarla sınavlardan kalıp, karanlığa giden, yok olma noktasına giden insanlar da var. Onun dışında da kitaplar birçok iyi bilgi de barındırıyor: Nasıl beslenilmesi gerektiği, karmanın işleyişi, bağırsakların ikinci beyin oluşu, alternatif tıp ve bitkisel tedaviler gibi. Bu tür şeyleri biraz entrikalı bir hikayenin içinde anlatıyor olması da çok enteresan. Ben bunu biraz şuna benzetiyorum: köpeğiniz varsa ilaç vermek genelde zordur. O yüzden de ilacı, sevdiği şeylerin içine koyarsınız. Sanki bu kitaplarda öyle bir mantıkla yazılmış. Mesela Deniz adında bir karakter var, birçok yanlış kullanılan kelimenin, özellikle dini anlamda doğru anlatımlarını savunuyor. Verilmek istenen mesaja aracı olmak da hepimizi çok heyecanlandırdı.
Nereleri görmek istiyorsunuz?
Bu ara yogaya başladığım için Uzak Doğu inanılmaz gündemimde olan bir yer. Vietnam, Kamboçya, Peru gibi uzak diyarlara seyahat etmek istiyorum. Onun dışında şuan listemde, Brezilya var. Buralar hep kış mevsiminde güzel olan yerler ama çalıştığımız için bir türlü denk getirip organizasyon yapamıyorum. Zaman ayırmak istiyorum, aceleye getirmekten hoşlanmıyorum.
Peki takip ettiğiniz yabancı diziler var mı?
Peaky Blinders’a bayılıyorum, The Crown’u çok sevdim, The O.A. tam benlik. Sense8’i dört gözle bekliyorum, şimdi sezon arasında. House of Cards’ı takip ediyorum. Dördüncü sezonun sonunda çok heyecanda bıraktılar bizi. Game of Thrones’u izlemeyen yoktur herhalde.
Modadaki üçüncü dalga feminizm akımını takip ediyor musunuz? Güçlü, kendi hikayesinin kahramanı olan kadınlar moda endüstrisinde boy gösteriyor, mesajlar veriyor ve bu akım Türkiye’de de etkilerini göstermeye başladı. Ne düşünüyorsunuz?
Moda bir endüstri. O da çağın ruhunu takip ediyor. Markalar tüketicinin isteklerini iyi takip etmek zorunda kalıyor. Nabız oysa, onu veriyor özetle. Sistem öyle işliyor. Endüstri olan her şey, talebi takip etmek durumunda. Bu da bir ticari zeka.
Bu ara makyaj çantanızın başrolünde hangi ürünler boy gösteriyor?
Pek fazla ruj kullanan biri değilim ama Benefit’in Benetint’ini seviyorum. Hem kırmızı hem de rahatsız edici bir doku da bırakmıyor. Parlak değil, sanki sadece dudağın rengini tatlılaştırıyor gibi. Yine Benefit’in BADgal maskarasını kullanıyorum. Benim için önemli olan yapıştırmaması. Hatta bitmiş maskara seviyorum diyebilirim. Öteki türlü kirpikleri yapıştırıyor, yoğun duruyor ve beni rahatsız ediyor.
Röportajın ve çekimin devamı InStyle Mayıs sayısında!
Fi dizisinde canlandırdığı Özge karakteriyle bugünlerde adından sıkça bahsettiren Berrak Tüzünataç’la InStyle Mayıs sayımız için yazı selamlayan bir çekim yaptık..