Hande Erçel ile Röportaj

Üçüncü kez InStyle’ın kapak kızı olan Hande Erçel’i hepimiz çok seviyoruz. İçtenliği, sıcaklığı ve doğallığıyla ekran başında onu izleyenleri ve yüz yüze tanıyanları sarıp sarmalayan bir aurası var. Covid-19 salgını sırasında yapacağımız ilk yüz yüze çekim için kapısını çaldığımızda onun hiç bilmediğimiz bir yönüyle karşılaşıyoruz. Erçel, mevsimin yaza döndüğünü müjdeleyen bu sıcak günde, bize aynı anda hem misafirper bir ev sahibesi hem de kıyafetleri mükemmelen taşıyan bir model nasıl olunur gösteriyor. Yakın zamanda Nocturne ile bir iş birliğine imza atan oyuncu, karantina günlerini evinde çok sevdiği köpekleriyle ve çoğunlukla resim yaparak değerlendiriyor, asla karamsarlığa kapılmıyor. Hayatında büyük zorluklar yaşamış olsa da güzelliklere dört elle sarılan, güçlü ve çalışkan bir genç kadın Hande Erçel.

Karantina günlerini nasıl değerlendiriyor, neler yapıyorsunuz?
Karantinada çok da zorlanmadım. Sette veya yoğun bir program içinde değilsem, ben zaten vaktini evde geçirenlerdenim. Ancak tabii ki farkı olmadı diyemem. Zorunlu olarak evde kalma hali, evdeki vaktimi normalden daha verimli geçirmeye yöneltti beni. Biriken filmler, kitaplar ne kadar çokmuş onu fark ettim. Ve tabii tutkum olan çizim yapmak… Ara ara fırçayı elime alıyordum ama üniversiteden beri böyle yoğunlaşmamıştım. Bana çok iyi geldi.

Teyzeliğe hemen alıştınız. Aylin Mavi’den bahsedelim biraz. Nasıl bir his bir yeğen sahibi olmak?
Aslında ablamın bebeği olacağını öğrendiğimde bana yüklenen sıfatla Mavi’nin doğumuyla hissettiğim duygu inanılmaz farklı. Görmeden dokunmadan duyduğun o sevgi, kalbindeki hislerin sadece yüzde 1’lik kısmı. Doğum sürecinden sonra bebeğin kokusunu duyduğun ilk an anlıyorsun. Ben senin teyzenim ve ömür boyu arkandayım hissi geliyor insana bir anda. Gamze gibi bir annesi olduğu için de ayrıcalıklı bir bebek Aylin Mavi (gülüyor).

Kedi ve köpeklerinizi çok seviyorsunuz. Onları nasıl sahiplendiniz, isimlerine nasıl karar verdiniz?
Onlar da benim bebeğim, ne kadar sevdiğimi gerçekten anlatamam. Benim gibi bütün hayvan severler bilir aslında. İnsanın bazen kendine bile şaşırdığı bir sevgi derecesinden bahsediyorum. Hepsiyle tanışma hikayem farklı. Noche’yi bir gün eve geldiğimde karşımda buldum, küçük bir ırk köpek sahiplenmek isterken hem de (gülüyor). Niebla ile ilk göz göze gelişimizle birbirimize arkadaş olacağımızı anladık. Azul benden habersiz babamın gönlünü çalmıştı (gülüyor). Hepsi çok özel dönemlerde hayatımıza girdi. İsimlerini de İspanyolca öğrenmek istediğim için sevdiğim kelimeleri tercih ettim. Noche gece, Niebla sis, Azul ise mavi demek.

Son birkaç senedir çok formdasınız. Nasıl başardınız verdiğiniz kiloları geri almamayı? Nasıl fit kalıyorsunuz?
Kilo bu, alınır da verilir de. Sadece önemli olan bedenini tanımak, neye ihtiyacı olduğunu anlamak. Onun dışında sıkı bir egzersiz rutinim var.

Resim yapmaya ne zaman ve nasıl başladınız?
Her zaman bir şeyler karalardım ama gerçek manada lisede başladım. MSGSÜ’ye hazırlanırken tam anlamıylay oğunlaştım. Zaten benim tutkum bu. Hep hayatımda olacak.

Son dönemde en beğendiğiniz ressamlar kimler?
Son zamanlarda hep farklı teknik ve dokuların peşindeyim, Yayoi Kusama son keşfim.

Resim tutkunuzu iyilik dolu bir projeye dönüştürdünüz, Kansersiz Yaşam Derneği için resimler yapıyorsunuz. Biraz bize bu projeden bahseder misiniz?
Kansersiz Yaşam Derneği’yle geçen seneden bu yana üzerine çalıştığımız bir proje vardı. Pandemi sebebiyle ertelemek zorunda kalsak da durdurmak istemedik. Bir arada olup yaptıkları binlerce güzelliğin bir ucundan tutmak istedim. Resim yapmak bu işin sadece bir kısmı, umarım uzun yıllar yapabileceğim bir sürü katkı olur.

Karantinada herkes aşçı oldu. Sizin mutfakla aranız nasıl?
Nasıl olmasın ki! Mutlaka herkesin mutfakta geçirdiği bir haftası vardır. Benim önceden mutfakla aram hiç iyi değildi. Yapabileceğimi düşünmedim. Meğerse içimde bu işe gönül vermiş bir aşçı varmış gerçekten. En iyi yaptığım yemeği hala bilmiyorum, daha denemem gereken çok şey var.

Sizce uzun ilişkinin sırları neler?
İster sevgilinle, ister arkadaşınla, bir ilişkinin uzun sürmesi için gereken en önemli şey birbirine karşı duyduğun saygıyı korumak.

Yeni bir proje geldiğinde nasıl karar verirsiniz? Akıl danıştığınız kişiler var mıdır?
Ben bir projeye beni değiştirip, geliştirebilecek bir işse, “Varım,” diyorum. Bazen bu bir dakika, bazen ise birkaç ay sürüyor. Karakterle kurduğun bağ ile alakalı. Bir de beraber çalıştığım ekibim, akıl danıştığım, beni benden önce düşünen bir ekip.

Kariyerinizde hep bir adım ileri gittiniz. Bunun için çok çalıştığınızı biliyorum. Önümüzdeki beş sene için nasıl planlarınız var?
Gerçekten çalışmayı çok seviyorum. Ben yolda öğrenmeyi seven bir insanım, durmak bana göre değil. Şu sıralar ekranda doya doya gülmeyi özlediğimi fark ettim. Önümüzdeki sezonun projesi de tam gönlüme göre oldu. Ondan sonraki dönemleri de beraber görürüz artık (gülüyor).

Son birkaç senede zor günler de geçirdiniz. Bu sürede neler öğrendiniz hayattan?
Anlatabilsem söylenecek çok şey var da, sadece şunu söyleyebilirim; gerçekten kıymet bilmek çok değerli.

Boş vaktimizin çok olduğu bu zamanda ne okuyorsunuz, en son neler seyrettiniz?
Hala o kadar çok izlemediğim şey varmış ki, arkadaşlarım her gün yeni bir şey öneriyor. Anne with an E izledikten ve Albert Camus’nün Yabancı romanını okuduktan sonra dergi ve filmlere döndüm. Şansıma birikmiş animasyon filmler vardı çokça, onları izliyorum bu aralar.

Sosyal medya hesaplarınızı kendiniz yönetiyorsunuz. Samimi ve sıcak bir varoluşunuz var. 13 milyona yakın takipçiye sahip olmak nasıl bir his?
Sosyal medyayla uzun süre ilgilendim, o sürede olan oldu herhalde. Çünkü gerçekten bir iletişim aracı olarak görüyorum sosyal alemi. Samimiyetimi ifade edemezsem herhangi bir sahte hesaptan ne farkı olur ki… Böyle düşündüğümün farkındalar belki de. Tabii karantina döneminde ben de kendimce bir detoks yaptım, ama bana göre olmadığını anladım. Sosyal medyada bir iletişim ağım var ve oradaki insanlarla bağımı çok seviyorum.

Tarzınızı nasıl tanımlıyorsunuz? Gardırobunuzun vazgeçilmez parçaları neler?
Her zaman rahat, özenli ve basic giyinmeyi seviyorum. Jean olan her şey, siyah yüzücü body’ler ve beyaz tişörtlerim gardırobumun temel parçaları..

Yakın zamanda Nocturne ile bir iş birliğine imza attınız? Bu proje nasıl gelişti?
Nocturne takip ettiğim, severek giydiğim bir markaydı. İlk kez bir reklam kampanyası çekip benimle iş birliği yapmak istediklerinde inanılmaz heyecanlandım. Çizgisini özenle korumuş bir marka ve ilk yolculuğumuzun birlikte olması çok güzel.

Nocturne kadını nasıl bir kadın?
Nocturne kadını, reklam filmimizde vurguladığımız gibi, “Bu hayat benim!” diyen kadınlardan. Ne istediğini bilen, cool ve doğal.

 

RÖPORTAJ CEREN ARSEVEN, STYLING NAZLI KAYRAN, FOTOĞRAFLAR CİHAN ALPGİRAY

İlgili Makaleler