“Kendinize şefkat gösterin ve sevin”, her psikoterapistin ilk önerdiği tavsiyelerden biridir bu. Hatta bu söylemi etrafınızdaki birçok kişiden, kişisel gelişim kitaplarından ve motivasyon konuşmacılarından da duymuşsunuzdur. “Tamam, kendimi seveyim ve şefkat göstereyim. Peki, bunu nasıl yapacağım?” Sanırım birçoğumuz bu kısımda tıkanıyoruz.
Mesela kendinizi nasıl seversiniz? Vücudunuzun herhangi bir noktasını okşayıp “çok güzelsin” mi dersiniz? Ya da aynaya bakıp, “seni seviyorum” mu dersiniz? Açıkçası bu yöntemlerin pek de işe yaramadığını deneyimledik ve gördük. O nedenle de bu konuda bir araştırma yapmak istedik: bizim gibi düşünenler ne yapabilir?
Psikoterapistlerin çoğu kendini kabul etmenin niyetle başladığını söylüyor. Şu soruları sorarak başlayabilirsiniz: kendimi neden kabul edemiyorum? Kendimden hoşlanmayan ben miyim yoksa kendime başkalarının gözünden mi bakıyorum?
Bu tarz konular ailevi problemlerle ilişkilendirilebiliyor. Örneğin: çocukken anne ve babası tarafından sevilmeyen, reddedilen ya da çeşitli travmalara uğrayan kişiler kendilerini sevmekte ve şefkat göstermekte zorluk yaşayabiliyor. Eğer sizin de “kendinizi sevememe veya kabul edememe” durumunuz bu sebeplerden kaynaklanıyorsa bakış açınızı değiştirmenizi önerebiliriz.
Sakin bir ortama geçin. Kendinizi karşınıza alın ve konuşmaya başlayın –bunu ayna karşısında da yapabilirsiniz-. Bir anne-babanın çocuğuna verdiği şefkatin aynısını kendinize gösterin: “Seni her zaman seveceğim, her zaman yanında olacağım, bana ihtiyacın olduğunda sana arkamı dönmeyeceğim ve seni destekleyeceğim, her ne olursa olsun seni çok seviyorum ve sevmekten asla vazgeçmeyeceğim.”
Başarı ve başarısızlık her zaman yaşanacak. İşinizde, evinizde veya ilişkilerinizde yaşadığınız başarısızlıklar sizi değersiz ya da beceriksiz yapmaz. Tüm bunları bir kenara bırakın ve bu hayatta neleri başardığınıza odaklanın. Herkesin güçlü yanları ya da iyi olduğu alanlar vardır. Sadece, olumsuzluklara o kadar çok odaklanılıyor ki bu yanların farkına varılamıyor. Başarılı olduğunuz tüm şeyler için kendinizi kutlayın; büyük, küçük ayırt etmeden.
Üstesinden geldiğiniz tüm zorlukları, hedefleriniz için verdiğiniz çabayı, işinizde başarılı olduğunuz tüm konuları kendinize hatırlatın. Bu sayede, aslında ne kadar güçlü ve başarılı olduğunuzu hatırlayacaksınız.
Geçmişteki pişmanlıklar, kendini sevmeyi ve kabul etmeyi engelliyor olabilir. Kendinizi affetmeniz ve devam etmeniz en önemli unsurlardan biri. Geçmişte çok büyük bir hata yapmış olabilirsiniz; önemli olan bu hatayı fark etmeniz değil mi? Hem büyümek de bunu gerektirmiyor mu?
Eğer o anları hatırlayıp acı çekiyorsanız, “o an almam gereken en iyi kararı aldım” deyip kendinizi rahatlatın.
Herkesin içinde ısrarla konuşan –özellikle de negatif- bir eleştirmen var. Ve birçok kişi bu eleştirmene kulak veriyor; onun her zaman haklı olduğunu düşünüyor. Bu iç ses kendi kendinizi sert ve acımasız bir şekilde eleştirmekten başka hiçbir işe yaramaz. Sizin tek yapmanız gereken bu sesi bastırmak. Nasıl mı? Mantraların gücüne inanmanızı önerebiliriz. Bu iç ses her gün yüzüne çıktığında onu susturmak için size iyi geleceğini düşündüğünüz birkaç cümle kurun: “her şey yolunda, emin adımlarla ilerliyorum, başarılı olacağım, beni hiçbir şeyin engellemesine izin vermeyeceğim, elimden gelenin en iyisini yapıyorum” gibi.
Geçmişi değiştiremeyeceğinizi anlamanız gerekiyor. Orada var olmak, tekrar tekrar acı çekmenize neden olur. Geçmişi ve kontrol edemediğiniz şeyleri bırakın. Enerjinizi sadece kontrol edebileceğiniz konulara odaklayın. Sorunlarınızı kabul etmek, olumlu değişiklikler yapabilmeniz için attığınız ilk adımınız olabilir.