Kampa gider gibi düştük Kilyos yollarına haziran ayında bir sabah erkenden. Modellerinkini aratmayan ince silueti ve tüm yüzünü kaplayan kocaman gülümsemesiyle geldi Merve Çağıran yanımıza. Servisimizin müzik kumandasını aldı eline, yol boyunca danslı, şarkılı, bol enerjili bir başlangıç yaparak hazırlandık önümüzdeki uzun güne. Sonrası nasıl geçti, inanın biz de bilmiyoruz. İlk kareyle son kare arasında olaylar ve zaman bir film şeridi gibi akıverdi gözlerimizin önünden. Bazı insanların kamerayla arası işte böyle direkt ve içten; objektif ve Merve, tek bir vücut oldular sanki. Beyazların sade asaleti de cabası tabii…
Çekim boyunca enerjin hep yükseklerdeydi ve bizi de yükseltti. Hep böyle misindir: kendine güvenli, anın tadını çıkarmasını bilen… Teşekkür ederim, ben de hepinizi inanılmaz sevdim, enerji yükseliği de karşılıklı bir şey ne de olsa… Hep böyle olmuyorum aslında, durgun ve çok konuşmak istemediğim anlar da var, ama bahar çok iyi geliyor bana. Güneşin açması anında mutlu olmamı sağlıyor.
Fi final yaptıktan sonra Çi’nin kadrosunda olmayacağını söyledin. Önümüzdeki sezon için seni nasıl işler beklesin istiyorsun?
Oynadığım karakterlerin özelliklerinin yüzeyde kalmaması en önemli şey… Senaryo içinde herkes kendi hikayesinin başrolü olmalı bence.
Finalde Duru’ya biraz haksızlık yaptığınızı düşünmüyor musun?
Oynarken haksız bulmuyorsun, kimse bir eylemi gerçekleştirirken kendini haksız bulmaz ki zaten… Ama izlediğimde objektif baktığım ve genelini izlediğimden her karakterin kendisine göre haklılıkları olduğunu düşündüm tekrar. Ceren’in özel hayatında rahat davranıyor olması, okulda tembel olduğu anlamına gelmiyor aslında bence.
Serenay Sarıkaya’yla İkimizin Yerine’den sonra ikinci kez bir aradasınız Fi’de. Sosyal hayatta da görüştüğün biri mi?
Evet, filmde çok daha samimi, gerçek bir arkadaşlık vardı ve burada da böyle olması keyif verdi. Çok görüşemiyoruz ama görüştüğümüz zamanlarda samimiyet aynı yerde. Çok seviyorum onu, çok tatlı bir insan.
Yakın çevren genelde oyunculardan mı oluşur?
Evet, arkadaş çevrem genelde oyuncu, ama özellikle seçtiğim bir şey değil bu. En yakın arkadaşlarımdan biri senarist, bazıları da müzisyen…
Kariyer hedeflerin neler?
Birbirinden farklı rolleri oynamak, bunun üzerine düşünmek şu anki en önemli hedefim. Bu çok keyifli geliyor bana. Tatlı Küçük Yalancılar, Aşk Laftan Anlamaz ve Fi’de canlandırdıklarımın hepsi farklı farklı karakterlerdi. Kendimden ne kadar uzaksa bu karakterler, o kadar daha çok ilgimi çekiyor. Öyle birini oynamak isterim ki, benim hayatımda olmayan hisleri ve amaçları olsun. Örneğin bir seri katil!
Peki senin için oyunculuk macerası nasıl başladı?
Küçükken insanları gözlemleme dürtüsüyle başladı. Onları anlamayı hep çok istedim, sonra tiyatroya yöneldim, İzmir’de özel tiyatrolarda oynadım. İstanbul’a gelince de dizilerde oynamaya başladım.
Şarkı söylemekten çok zevk aldığını biliyoruz, nasıl ve ne zaman keşfettin bu yönünü?
Şarkı söylemeyi bayağı seviyorum, yazmayı ve beste yapmayı da. Çocukluğumdan beri şarkı söylüyorum aslında, ama ortaokulda Şebnem Ferah dinlerken tam anlamıyla başladı bu tutku.
Son zamanlarda en çok dinlediğin, beğendiğin şarkıcı ve gruplar kimler?
İnternette yeni şarkılar keşfetmeyi seviyorum. Son zamanlarda en sevdiğim şarkı Hi Gloss’tan You’ll Never Know mesela. Sezen Aksu’nun yeni albümünü de dinliyorum bir yandan. Spesifik bir tarzım yok müzik konusunda, sözlerini sevdiğim bir şarkı bir süreliğine en tatlı şarkı olabilir benim için.
Klip olarak, “Animasyon yaparız belki,” demiştin. Ne tip bir şey var aklında?
Beğendiğin animasyonlar hangileri? Böyle bir hayal kurdum evet, ama animasyon çok uğraştırıcı bir şey, belki bunu diğer şarkılarımda yaparım. Teoman’ın Kupa Kızı Sinek Valesi klibi çok güzel olmuştu mesela… Animasyon filmlerini seviyorum, en son izlediklerimden Inside Out hem konusu hem de görselliği itibariyle çok başarılıydı.
Inside Out demişken, sen karakterini nasıl tanımlıyorsun?
Aslında bu konuda bir tanımlama yapmak bana biraz tuhaf geliyor, gelişen duyguları olan ve her an keşfeden canlılarız ne de olsa. Hiçbir zaman büyük konuşmam kendim ya da başkası hakkında, değişime açığım ve durumlara çabuk adapte oluyorum, kendimle ilgili bunları söyleyebilirim.
Nasıl bir çocukluk geçirdin?
Kalabalık bir ailem var, annemle babam ben dört yaşındayken boşandı, o dönem çekirdek aile özlemi duymadım değil… Ama annem ve teyzemin bana sürprizlerle dolu ve hep oyunlu bir çocukluk yaşatmış olmaları yanıma kâr kaldı.
Sektörde en beğendiğin kadınlar kimler?
Güzellik ruhla gelişen bir şey. İnsan yalnızca bir bedenden oluşmadığı için, tek bir bakış, bir duygu geçişi o anda dünyanın en güzel kadınını ya da adamını görmenizi sağlayabilir. Mesela Meryl Streep inanılmaz güzel bir kadın bence. Bakışı, duruşu, oyunculuğu ve kusurlarıyla, her şeyiyle, her zaman güzel.
Kariyerinin dönüm noktası olarak tanımladığın bir rol ya da bir an var mı?
Daha çok başında olduğumu düşünüyorum, çok yolum var. Geçenlerde İkimizin Yerine filmiyle en iyi yardımcı kadın oyuncu ödülünü aldığım an beni çok heyecanlandırdı ve mutlu etti örneğin.
Hayli takıntılı bir aşk hikayesi izliyoruz Fi’nin başrolünde. Senin ilişkilerle aran nasıl?
Benim ilişkilerim takıntılı olamıyor. Her duruma çabuk alışıp kabul ediyorum, duygusalım kesinlikle ama histerik davranmak içimden gelmiyor. Sevmeyi seviyorum, acı çekmek de sevgi kadar gerçek.
Aşk için yaptığın en büyük çılgınlık neydi?
Çok büyük bir çılgınlık yok ama duygularımı söylemekten hiç çekinmem, çılgınlık sayılırsa eğer, ilk günden, “Seni seviyorum,” demek olabilir belki. Göründüğüm kadar çılgın biri değilim yani (gülüyor).
İçinde kendini en güzel hissettiğin kıyafet ne?
Annemin nubuk kabanının içinde kendimi çok güzel hissediyorum.
Asla hayır diyemediğin bir yiyecek?
Yaprak sarmasını aç olmasam da yerim! Bir keresinde teyzemin yaptığı sarmalardan üç tabak yemiştim de, hastanelik oluyordum neredeyse!