Şubat Ayı Kitap Önerileri

Haberin kapak görseli Instagram @thefictionfaery hesabından alınmıştır. 

  Sevimsiz oldukları söylenebilecek iki biliminsanı Profesör Redwood ve Bay Bensington gözden uzakta çalışmalarını sürdürüyorlardı. Bu sırada keşfettikleri Herakleophorbia, namı diğer Devtohumu ile insan evrimindeki en büyük gelişmenin altına imza attılar. Bu tohum sayesinde daha zeki, daha güçlü süper insanlar geliştirilebilecekti.
  Ancak göz ardı ettikleri bir şey vardı: Bilim, insanlığa boyun eğmeyecekti. Bu icat sayesinde insanlar ve hayvanlar kontrolün ötesinde büyüyecek, bu besini tüketen devler ile normal toplum arasına sınırlar çekilecek ve bu farklılığın getirdiği kaos, insanlığı yavaş yavaş ele geçirecekti.
  Wells’in 1904 yılında, yani genetiği değiştirilmiş besinlerin tüketilmeye başlamasından uzun yıllar önce yazdığı Tanrıların Tohumu, bilimkurgunun günümüz biliminin dahi kafa yorduğu konulara değinen gizli hazinelerinden biri.

(Tanıtım bülteninden)

“Dante kadar tüyler ürpertici bir şekilde tasvir eden az bulunur, İlahi Komedya’da cehennemin en iç halkası buzla örtülü devasa bir göl olarak anlatılır, burada ölüler yalnızca kafaları yüzeyde kalacak biçimde donup buza sıkışmıştır. Kımıldayamazlar, gözlerindeki yaşlar bile donup kalmıştır. Kımıldatabildikleri tek şey ağızlarıdır. Böylece lanetler okuyabilir veya pişmanlıklarını dile getirebilirler, fakat bedenleri ile destekleyemedikleri bu sözlerin bir ağırlığı, anlamı yoktur. Bana sarhoşların sokaktan gelip geçenlere bağırmasını veya parkta bir yabancıya içini açmasını düşündürtüyor bu; onların sözleri de öfke, çaresizlik, neşe veya içtenlik dile getiriyor olabilir ama hiçbir yere varmazlar, orada, sokaklardaki yaşamlarında sıkışıp kalmışlardır. Sarhoşluk onları bir yandan neşelendirirken öbür yandan esir alır. Son yıllarında babamı işte böyle, içinden çıkamadığı bir tuzakta hatırlıyorum. Onun kışı hiç bitmiyordu; oturduğu evin yalnızca dışında değil içinde de dört bir yandan soğuk rüzgârlar esiyor, sürekli kar yağıyordu. Gözümde böyle canlanıyor o ev. Yatak odasında, merdivenlerinde, mutfağında, salonunda kar fırtınası var. Babamınsa ruhunda kış, zihninde kış, yüreğinde kış.”
 
(Tanıtım Bülteninden)

Danimarka’nın, dünyanın en mutlu insanlarının yaşadığı ülke olduğu kabul edilir. Onlara göre bu mutluluğun sırrı tek bir sözcükte saklıdır: hygge.
Aslında ne kadar anlatsak boş, mutluluk ancak hissedilir. Yine de sevdiğinizle koltukta kıvrılıp dinlenmenin huzurunu, dostlarınızla güzel bir yemek yemenin keyfini, güneşli bir günde pencereden süzülen ışığın yaydığı neşeyi nasıl tarif ederdiniz? Danimarkalılar böyle anları hygge sözcüğüyle anlatıyor. Tek bir karşılığı olmayan ve diğer dillere tam olarak çevrilemeyen hygge’yi tanımlamak için rahatlık, huzur, içtenlik, bir aradalık gibi pek çok farklı kelime önerilebilir ancak bunların hiçbiri tek başına yeterli olmayacaktır.
Dünyaca ünlü Mutluluk Araştırmaları Enstitüsü’ne başkanlık eden Meik Wiking, tüm bu tanımların ötesine geçip hayatınızda hygge anlar yaratabilmeniz için bu kitapta size rehberlik ediyor. Wiking’le birlikte evinizin atmosferini küçük dokunuşlarla sizi mutlu edecek şekilde değiştirebilir, arkadaşlarınızla eğlenceli bir akşam yemeği planlamanın püf noktalarını öğrenebilir, stresli geçen iş günlerinden sonra huzur bulacağınız hafta sonu etkinlikleriyle ilgili önerilerden faydalanabilirsiniz. Hygge, size en az bir Danimarkalı kadar mutlu olabilmenin yollarını sunuyor.

İlgili Makaleler