Şekerleme tadında renkler, romantik ve özgün desenler, aktif yaşama hitap eden kaliteli sportif kesimler: Love Stories Swim Club x H&M koleksiyonu, markanın ilgi çekici iç çamaşırı koleksiyonunun
başarısını sağlayan tüm detayları kapsıyor, ama bu sefer onları plaj kıyafetleri şeklinde karşımıza çıkarıyor. Tüm parçaların, Hoedeman’ın ‘karıştır ve birleştir’ kültürüne sadık kalarak birbirleriyle
kombinlenebilir şekilde tasarlandığını belirtelim ve sizi okumaya alalım.
- 2013 yılında markanız Love Stories’i kurdunuz. Buna nasıl karar verdiniz?
İç giyimi her zaman sevmiştim ama kendime göre, gerçekten istediğim parçaları bulmakta zorlanıyordum. Bir örnek takımlar ve dolgulu sutyenler çok demode geliyordu, kesinlikle benim tarzım değildi. Bu nedenle ben de kendi iç çamaşırı markamı kurmaya karar verdim. Geleneksel iç giyim tasarımlarında alışık olmadığımız pastel ağırlıklı renkler, kadife, jakar gibi kumaşlar ve formlara yer
verdim. Tasarım konusunda teknik bir alt yapım yoktu iç mekanlara ve moda dergilerine stylist’lik yaptığım için çok fazla kumaş ve desenle çalışma fırsatım oldu. Ortaya çıkan ürünü bir arkadaşıma hediye ettiğimde, “Adeta göğüsler için tatil gibi!” dedi. İç çamaşırlarının tam da böyle hissettirmesi gerektiğini biliyordum; rahat ve güzel.
- H&M’le ikinci kez iş birliği yapmak nasıl bir his?
Geçen yıl ilk iş birliğimiz olan iç giyim koleksiyonumuzu sunduk ve büyük bir başarı elde etti, bu sefer de bir mayo-bikini koleksiyonu için yeniden bir araya geldiğimiz için çok heyecanlıyım. Love Stories olarak mayo-bikini tasarlamaya 2016’da başladık çünkü Instagram’da birçok kızın iç çamaşır tasarımlarımızla yüzdüğünü fark ettim. Tabii ki deniz suyu ve klor için doğru kumaşları kullanmadığımızı biliyordum, bu yüzden o tasarımlardan ilhamla böyle bir koleksiyon yapmam gerektiğini anladım. H&M Swim Club iş birliğinin temelinde de bu var: iç çamaşırlarımızda kullandığımız modelleri aynı eğlence ve maceracı ruhla bu koleksiyona taşımak.
- H&M Swim Club koleksiyonunuzun ilhamları neler?
H&M benimle iletişime geçtiğinde Ibiza seyahatimden yeni dönmüştüm. Adada pembe bir Love Stories kamyonuyla geziyordum ve Los Enamorados, yani ‘sevgililer’ anlamına gelen harika bir butik otelde konakladım. Renkler harikaydı; toz pembe ve mandalina turuncusu başroldeydi ve oteli çok sevdim; hem dalış yapabiliyor hem de kıyısında yüzebiliyordunuz. Bu seyahatim Swim Club koleksiyonuna ilham verdi. Bunun yanı sıra ilham panomuzda Slim Aarons’ın havuz kenarındaki kareleri ve 70’ler döneminin sörfçüleri vardı. Çok aktif bir koleksiyon olmasını istedim.
- Koleksiyondaki favori parçalarınız hangileri?
En sevdiğim parça dalış giysisi. Tam sörfçü kızlara göre! Sörf ve bodyboard yaptığım için çok fazla dalış giysisi giyiyorum ama cool renk kombinasyonlarına sahip ve çok kalın kumaşlı olmayan doğru parçayı bir türlü bulamıyordum.Bu stil pastel pembe ve yanık turuncuyu bir araya getiriyor, onu hem sörf yaparken hem de hafta sonları jean’le giyeceğime eminim.
- H&M Swim Club koleksiyonunun nasıl bir geri dönüş almasını umuyorsunuz?
Swim Club topluluğumuz aktif olan, sörf ve yüzme esnasında eğlenmek isteyen kadınlardan meydana geliyor. Voleybol oynamak, dans etmek ve bir yandan da bu parçaları günlük kıyafetleriyle de kullanmak istiyorlar. Umarım bikinilerdeki ‘karıştır ve birleştir’ fikri hoşlarına gider; özel tasarım desenler, feminen renk kombinasyonları ve tabii ki doğru kalıplara odaklandık. Bu koleksiyon yaratıcılık ve kendi stilinizi oluşturmak üzerine. Mantra’mız ‘Mükemmel uyumsuzluk’ ve H&M’le birlikte bu felsefemizi daha geniş bir kitleye ulaştırabildiğimiz için mutluyum.
Röportaj: Eylül Solakoğlu