Eklektik giyim tarzının aslında tam bir “moda kolajı” olduğunu söyleyebiliriz. Farklı parçaları bir araya getiren bu tarz, o günkü ruh halinizle uyumlu bir şekilde stilinizle “oynamanıza” imkan sağlıyor. Modanın amacının aslında eğlenmek, kendinizi ifade etmek, deney yapmak ve en önemlisi iyi hissetmek olduğunu hatırlatan bu tarz, yıllardır benimsenmiş normlara meydan okuyarak farklı dönemleri ve kültürleri harmanlıyor.
Eklektik giyim tarzının yaygınlaşmasıyla hangi tişörtün hangi pantolonla kombinleneceğini söyleyen kurallar da yavaş yavaş yok oluyor. Sosyal medyada ve lüks moda evlerinin koleksiyonlarında yaygın bir şekilde meydan okunan normlar artık geçerliliğini yitirdi.
Gucci, eklektik moda anlayışını öncülerinden biri olarak moda dünyasına farklı dönemleri, kültürleri ve stilleri bir araya getirerek eklektik bir estetik sunuyor. İlkbahar 2016 koleksiyonuyla Gucci, modanın sınırlarını zorlayan ve özgün ifadeleri teşvik eden bir yaklaşımı yansıtmış. Kreatif direktör Alessandro Michele’ın bu koleksiyonda eski İngiltere’ye bir yolculuk yaptığını ve orada karşılaştığı desenler sonucu bu koleksiyondaki takımları yarattığını görüyoruz. Podyumda ceketler ve geniş paçalı pantolonlar; yılan, çiçek ve kuşlarla işlenmiş olarak karşımıza çıkıyor. Gucci eklektik modanın özgünlüğünü ve farklı öğeleri bir araya getirerek yaratılan estetiği neredeyse her koleksiyonunda vurguluyor.
Jean Paul Gaultier, 1970’lerin başından itibaren moda dünyasını etkisi altına alan “asi çocuk” olarak anılmış. Onun için modanın sınırlarını zorlayarak farklı dönemlerin estetik anlayışlarını birleştirme konusunda usta bir isim diyebiliriz. Cesur kesimleri ve provokatif tasarımları Jean Paul Gaultier’in eklektik tarzını vurgulayan önemli unsurlardan sayabiliriz.
Danimarka’da doğan Ganni, farklı kültürlerden ve tarzlardan esinlenerek cesur ve iddialı parçalar yaratıyor. Desenler ve cesur renkler Ganni’nin imzası diyebiliriz. Geçtiğimiz sezon kovboy çizmeleriyle öne çıkan Ganni, balerin ayakkabıların ünlü olmasıyla kendilerine özgü bir balerin ayakkabısı yaratıp eklektik tarzın tek bir parçayla da yansıtılabileceğini kanıtladı.
Dolce & Gabbana ise lüks ve zarafeti bir araya getiren stil sahibi tasarımları ile tanınıyor. Marka, Akdeniz kültüründen ve geleneklerinden ilham alarak eklektik bir estetik sunuyor. Özellikle Akdeniz’in renkleri, desenleri ve yaşam tarzı markanın koleksiyonlarına yansırken Dolce & Gabbana çok modern eklemelerle de eklektik stili kutluyor. Zengin desenler, dikkat çekici aksesuarlar ve detaylarda gizlenen hikayeler, Dolce & Gabbana’nın eklektik moda anlayışını mükemmel bir şekilde yansıtıyor.
Eklektik stilden bahsedip de Carrie Bradshaw’dan bahsetmesek olmazdı. Hepimiz farklı parçaların birleştirilip yeni tarzlar oluşturulmasını onunla benimsedik.
Herkesin birbirinden etkilendiği bu sosyal medya çağında, aynılığa tepki olarak eklektik tarz gün geçtikçe daha da yaygınlaşıyor.
Sosyal medyada tarzına güvenilen kişiler, ikinci el parçaları eşsiz bir şekilde birleştiriyor ve bu parça sanki onlara özel olarak yapılmış gibi hissettiriyor. Bu parçaları internette görüp hemen sipariş etme gibi bir şansınız olmadığından, her biri resmen özel dikim etkisi yaratıyor. Bu parçalar, geçmişin ruhunu günümüz tarzıyla birleştiriyor ve dolayısıyla ikinci el ve vintage giyim, görünümlere karakter ve derinlik katarak biriciklik elde etmenizi sağlıyor.