”Önemli olan ne giydikleri değil, nasıl hissettikleri” diyen ve yarı İngiliz yarı Türk olan Erdem Moralıoğlu, Londra Moda Haftasında kahraman kadınları hikâye anlatıcılığıyla moda dünyasına bir kez daha sundu.
Desen ve kumaşların karışmış dünyasında gücü vurgulamanın bir yolunu buluyor tasarımcı. İlk açılışını uzun ve kalın görünümlü bir trençkotla yapan ve desenlerin oyununu gözler önüne sermekten korkmayan bir defile görüyoruz. Kısa blazer ceket ve orta boy etekle devam eden koleksiyon, ilk dört görünüm boyunca aynı desenlerin ve farklı kumaşların birbirine göze batmadan giriftlenmiş diyebiliriz. İlkbahar Yaz koleksiyonlarında gördüğümüz metalik görünüm ERDEM tarafından da kıyafetlere es geçilmeden işlenmiş gibi gözüküyor. Daha önceki koleksiyonlarında görmediğimiz, korkusuz ve tüm anlamıyla orada olan metalik parlak kumaşlar adeta ERDEM’in gözlerden kaçmayan parçalarından olmuş.
Tasarlamış olduğu paltolardaki kumaşın, çantalarda adeta ’yokmuş’ hissi vermek için kullanması fazlalığı gizlemek istediği ama gösterişten kaçmak istemediğinin bir göstergesi olmuş. Güpürlü elbiselerden baskılı alt ve üst parçalara geçiş, hikâye anlatıcılığındaki kadının gücünün, istediği yönde kullanması şeklinde gözlemlenebilir. Ardı ardına sergilenen görünümlerin, baskılı alt üst ikilisinden adeta bir balo elbisesine geçiş yapması ve sonraki görünümde bu 2 farklı görünümü bütünleştirerek moda dünyasına sunması, birden fazla farklı tarzın farklı duyguları tek bir görünümde ortaya çıkarmasına izin veriyor.
Yeşil renginin farklı tonları kemerle kullanması resmen güce yapılan bir yatırım olmuş bu koleksiyonda. Kemerle devam eden görünümlerin farklı boyuttaki ceketlerin üst üste sunulması bu görünümlerdeki ceket çoğunluğunu göstermeye yetmiyor gibi hissetmiş olmalı ki, bu sefer çoğu geçmiş koleksiyonundaki göze çarpan taşlarla tasarımlarını buluşturmuş. Ceketteki, kollarından aşağı sarkan püsküller, ciddiyet taşıyan görünümde rahatlığın bulunduğu nokta olmuş. Ayakkabılarda büyük kurdele şeklinde kullanılan tasarım, görünüme, görünüm ne kadar sade olursa olsun her zaman ‘ben buradayım’ hissini vermeye yetiyor.
Taşlı ceketlerden volanlı elbiselere geçiş yapması koleksiyonda bulunan ciddi havanın biraz olsun kırılmasını istediğini belirtiyor. Bu koleksiyon, tasarımcının sakin tonlara yöneldiğinin fakat gösterişli parçalara imza atmaktan çekinmediğinin göstergesi olmuş.