Calvin Klein, altı yıllık bir aradan sonra podyuma geri döndü ve bu dönüş, markanın DNA’sına sadık kalırken yeni bir perspektif sunan Veronica Leoni’nin kreatif direktörlüğündeki ilk koleksiyonla gerçekleşti. Moda dünyasında minimalist ve kusursuz terziliği öne çıkarmasıyla bilinen Leoni, geçmişte Jil Sander, Céline, Moncler ve The Row gibi markalarda edindiği deneyimi Calvin Klein’a taşıdı. Markanın 82 yaşındaki kurucusu Calvin Klein’ın da defilede yer alması, bu dönüşü daha da anlamlı hale getirdi. Leoni, arşivlere sıkı sıkıya bağlı bir “yeniden inşa” yerine, markanın özüne dokunmayı ihmal etmeden özgün bir tasarım yaklaşımı benimsedi. Bu doğrultuda koleksiyondaki tek doğrudan referans, Calvin Klein’ın arşivinden gelen bir slingback babet oldu.
Leoni, koleksiyonunu 90’lı yıllardan ilham alan güçlü silüetlerle açtı. Yumuşak gri tonlarında, yakasız bir ceket ve diz boyu kalem etek kombinasyonu gibi nostaljik ama modern parçalarla başlayan defile, günün her anına uyum sağlayan bir gardırop fikri üzerine kuruldu. Tüm cinsiyetleri kucaklayan koleksiyonda, dayanıklı trençkotlar, boru paça pantolonlarla kombinlenen düğmeli gömlekler ve rahat kesimli denim parçalar dikkat çekti.
Defilenin en çarpıcı unsurlarından biri de silüetlerdeki değişim oldu. Leoni, bedene oturan silüetlerin günümüz moda anlayışında nasıl yeniden şekillendirilebileceğini araştırarak, keskin hatlara sahip diz hizasında biten formlarla kombinlediği ekstra büyük parçalar sundu. Calvin Klein’ın ikonik CK One parfüm şişesinden ilham alan çanta tasarımları gibi kült objelerin de dahil olduğu şovun devamında podyuma bol drapeli elbiseler, son dönemlerin favorisi olan peplum ceketler, oversize peluş kabanlar ve asimetrik pançolar çıktı. Leoni bu koleksiyonla, Calvin Klein minimalizmini sıcak ve çekici bir dille yorumlamayı başardı.
Fotoğraflar/Kapak: Calvin Klein
