Onur Tuna ile Röportaj

  • Gerçek hayatta ne kadar romantiksin?

Duygusal biriyim ve hatta bu bazen sorun bile olabiliyor. Sevdiklerimi mutlu etmeyi, an içerisinde büyük, küçük sürprizler yapmayı severim. Bu beni de diri ve enerjik tutuyor.

  • Ben Özlerim’den bahseder misin, nasıl çıktı ortaya?

Şarkı yazmayı orta okuldan beri dener ve severim. Şarkı ayırmadan hepsini anlık dertlerimin ve mutluluklarımın ürünü olarak görüyorum. Hepsinin ayrı dönenceleri var bende. Albüm fikri stüdyo ortağım Serhat Şensesli ve yakın arkadaşlarımın beni ısrarla teşvik etmesi sonucu ortaya çıktı. Kafa olarak bölünmeyi seven biri değilim. Bir şeyi elimden gelen en iyi şeklinde yapmak istiyorum. Elimden geleni yapınca bazen elde avuçta kalmayabiliyor tabii o yüzden de müzik benim için sadece hobi… Oyunculuk profesyonel olarak kendimi adadığım dal. Hep bunun altını çizmek istiyorum.

  • Uzay Misali şarkısının ilhamı nereden geliyor?

Uzay Misali 11-12 yıl önce yazdığım ve bestelediğim bir şarkı… Hikayesini çocukluğumdan alıyor. Albüme ismini verdi çünkü ortağımı aranje aşamasında heyecanlandıran bir şarkıydı. İsim ve beğendiğimiz albüm kapağı birbirine uyumluydu da…

  • Ne kadar zamanda hazırladın bu albümü? Yeni albümünün tarzı nasıl olacak?

Albüm fikri, aranjeler, demolar ve kayıt aşaması dört, beş ayımızı aldı. Bunu keyif için yaptık. İşimizin yanında başka bir şey üretmek ve ona kafa patlatmak hoşuma gidiyor. Bu da beni hayata bağlıyor. İkinci albümün demoları da bu kış bitti. Dizi tatile girince ilk işimiz albüm kayıtları olacak. Tarz olarak bir şey diyemiyorum çünkü bağımsız ve hobi tadında şeyler olduğu için bizi mutlu eden enstrümanları kullanmaktan korkmuyoruz. Her telden olabilir yani (gülüyor).

  • Kendin neler dinliyorsun?

Dinleyici tarafımın evreleri var aslında ama şu an her şeyi dinliyorum. Armonik olarak beni yakalayan her türe kulağım takılıyor. Bu konuda isim vermem de zor. Binlerce olabilirler bir anda… Ludovico Einaudi, Dave Grohl, Trent Reznor, Avishai Cohen, Abida Parveen… Mutlaka isim sayacaksam benim için bazı önemli insanlar bunlar.

  • Neler izliyorsun?

Eskiden çok hızlı film isimleri sayabilirdim. Ama artık yoğunluktan çok vakit bulamıyorum. En son Upgrade ve Climax izledim. Ve herkes gibi Netflix batağındayım, ne varsa izliyorum. İnsanlar artık her şeye ulaşabiliyor o yüzden durmadan bir şeyler izler haldeyiz. Bu da bizi görsel olarak doyuruyor. Son dönemde Bohemian Rhapsody en çok ilgimi çeken filmlerden oldu. Live Aid konserinde piyanonun üstündeki kola kutusuna ve izleyici detaylarına kadar kapsamlı çalışılması Queen seven biri
olarak beni etkiledi.

  • Daha önceki sohbetimizde Filinta’nın setinden gelmiştin, bol aksiyonlu bir setten sonra romantik komedi nasıl geldi sana?

Filinta ülkenin dizi sektörü için özel ve güzel bir işti bence. Uzun solukluydu. Ve oyunculuğun farklı reaksiyonlarını öğrendiğim bir yolculuktu benim için. Çok değerli insanlarla çalıştım. Şu an tür olarak çok daha aydınlık ve kontrastı yüksek bir iş çekiyoruz. Beni oyunculuk anlamında genişleten ve esneten bir iş oluyor Yasak Elma. Çok keyif alıyorum bu durumdan. Öğrenmeye devam ettiğim başka bir serüven bu da. Bir yandan tabii ki aksiyon dizi çekmekle romantik komedi arasında hem mental hem fiziksel farklılıklar var. Ancak bu işe televizyonda başladığımdan beri en büyük şansım çok usta ve profesyonel insanlarla çalışmak oldu. Hepsi benim için okul gibi…

  • En sevdiğin aksiyon filmleri hangileri?

Jason Statham’ın oynadığı Crank, Bourne serisi ve Raid 2. Koreografik anlamda çok başarılı yazılmış
ve çekilmiş işler.

  • İlkokulda başladı oyunculuk maceran, Müjdat Gezen sonrası Craft Tiyatro… Tiyatro yeniden hayatında olacak mı?

Arkadaşlarımın oyunlarına gidiyorum, “Gel tiyatro yapalım,” diyorlar fakat tiyatro çok prova ve disiplin gerektiriyor. Sohbetin başında elinden geleni yapınca bazen elde kalmıyor demiştim ya. Bu yüzden arkadaşlarımı set ve prova arası ekip, yetemediğim bir an olursa bu önce beni üzer.

  • Önceki röportajımızda, “Brokoli yemem ama seneye yiyebilirim,” demiştin, değişim oldu mu bu konuda? Genel olarak hayatında yaşadığın değişiklikler neler?

Hala yemiyorum brokoli (gülüyor). Ama değişimler oldu. Bunları yaşamak ve sen olarak görüp değişim
olarak bile görmemek en güzeli.

  • Yeğenin Zeynep büyümüştür artık. İlişkiniz aynı sıcaklıkta devam ediyor mu?

Soruları duydukça mutlu oluyorum, bunları hatırlaman çok güzel. Zeynep okula başladı. İlişkimiz değil de ona olan aşkım hep aynı kalacak. Genelde kedilerimle oynuyor bu ara (gülüyor). Onu özgür bırakıp izlemek paha biçilemez.

  • Bu evcimenlik durumu yengeç olmandan kaynaklanıyor olabilir mi?  Burcunun özelliklerini yansıttığına inanıyor musun?

Artık buna inanmaya başladım galiba. Yükselenim de yengeçmiş üstelik. Kombo yani (gülüyor). Evcimen olmak beni hiç kötü etkilemedi. Neler kaçırıyorum diye üzülmüyorum. Ev ya da doğa tercihim oluyor genelde. Suya yakın olmak benim için önemli mesela. Duygusalım da dedim. Bunlar beni yengeç yapıyor sanırım.

  • Instagram’da kokpitte çekilmiş bir fotoğrafını gordüm, “İstikbal göklerdedir,” diyerek paylaşmışsın. Pilotluk dersleri mi alıyorsun yoksa gezmeye mi çıktın?

Dizi için uçak kullanmam gerekiyordu ve orada pilotlardan konuyla alakalı kısa bir eğitim aldım ama uçak kullanmaya başlamadım. O fotoğraf oradan ve tabii ki, “İstikbal göklerdedir!”

  • Yazı yazmayı sevdiğini biliyorum, senaryo çalışmaları da devam ediyor mu?

Yazmaya devam ediyorum. Genelde deneme yazıları var bu ara, tek başıma zihin boşaltıyorum gibi geliyor. Yazdığım senaryonun ufak bir kız çocuğuyla alakalı olduğunu söyleyebilirim ama buradan bir müjde vermek gibi bir niyetim yok şimdilik (gülüyor).

  • Çok güzel gezdiğini gözlemledim Instagram’ına bakınca, nereler en çok kaldı aklında ve nereleri görmek istiyorsun en çok ilk fırsatta?

Dizi tatile girince gezme fırsatı buluyorum. O dönemi de iyi değerlendirmeye çalışıyorum. Özel yerlerim var tabii ki ama ayırt etmek yine de zor. Ponta Delgada bence güzel mesela ya da İsviçre Davos tarafları, şehir olarak ise Barcelona’yı çok severim.

  • Ne kadar vakit geçiriyorsun sosyal medyada?

Sosyal medya çok kullanışlı bir platform ama korkutucu olabiliyor. O yüzden genelde bilgi akışı için kullanıyorum.

  • Üç kedi, iki köpeğin var. Onlardan bahsedebilir misin biraz?

Onlar benim hayat arkadaşlarım. Sorumluluklarım var onlara karşı. En önemlisi bunları özgür iradeyle yapıyor olmak. Doğayı sevdiğimi çoğu kişi bilir. Biçilmiş leylandilerin arasında değil,gerçekten doğal oluşumları gezmeyi seviyorum. Bunun yanında da tüm canlıları tabii. O yüzden kedi ve köpeklerim evlatlarım gibi…

  • “Obsesif ve yalnız bir sokak çocuğunu oynamak isterim,” demiştin bir önceki sohbetimizde. Yakında bir filmde izleyecek miyiz seni?

Diziler o kadar vaktimi alıyor ki; yaz geldiğinde düşündüğüm tek şey arınmak ve dinlenmek oluyor. Böyle bir karakteri canlandırma isteğim devam ediyor tabii ki. Henüz böyle bir rol gelmedi, okuduğum senaryolar oluyor illa ki, ancak enerjimi tam anlamıyla verebileceğim bir anda, istediğim bir filmde rolün büyüklüğünü küçüklüğünü düşünmeden oynarım.

  • Bir oyuncu olarak en büyük hedefin ne?

Hedef koymayı seven biri değilim, iyi koordine etmeye çalışırım sadece. Yaptığımız iş öğrenme sınırı olmayan, sürekli kendini yenilediğin mesleklerden biri. Öncelikle işimi seviyorum ve çalışıp öğrenmeye açık olduğum sürece kendi içimdeki başarı kriterlerini karşılıyorum demektir. İlla bir hedef diyorsan bunu mesleki veya maddesel cevaplamak istemem. İnsan olarak hırs barındırmama rağmen, bunu törpüleme isteğim cevap verme diyor. Dünyaya ve kendine iyi bakan biri olmak temel hedefim olabilir.
 
 
Yazı: Deniz Tokgöz
Fotoğraflar: Burcum Baygut
Styling: Seray Denk

İlgili Makaleler