Büyük led ekranların içinde gotik havanın girdabına girdiğimiz bir koleksiyonla karşı karşıyayız. 2016’dan beri Dior’un kreatif direktörlüğünde bulunan İtalyan tasarımcı Maria Grazia Chiuri, feministliğin kendisi ve markanın özü için çok önemli olduğunu atmosferden moda severlere bir kez daha aktarmış oldu.
Şovun başladığı andan itibaren ekranlardan okuduğumuz ‘I don’t belong to anyone else: I always make a phone call to myself’ yani, kimseye ait değilim sadece kendimle telefon görüşmesi yaparım şeklinde çevrilebilecek olan cümle feministliğin vurgulandığı yazılardan sadece bir tanesi oldu. Yıllar geçtikçe koleksiyonlarını markanın vizyonuyla sadeliği harmanlayarak oluşturan tasarımcı, bu koleksiyonda ana rengi siyah ve mekânı pembe ağırlıklı oluşturarak canlılık içinde sadeliğe yer yaratmış. Dışarıdan gelen uyarıcıların kombinlerin abartısızlığıyla olan dengesi adeta kaosun içinde güç yaratmış.
Tülle başlayan koleksiyon, bol ceketlerle ve desenli eteklerle devam ediyor. Çoğunluklu farklı kumaşları barındırması her noktaya değinmek istediğinin bir göstergesi olmuş. Kaşmir kumaşlardan güpürlü tasarımlara oradan da kısa ve bir spor kıyafeti olarak adlandırılabilecek alt üst takıma geçiş yapıyoruz. ‘Book Tote’ olarak adlandırılan ünlü tasarım çantalarından da vazgeçmediğini gösteren tasarımcı, etek ve çantayı aynı desen kullanmaktan kaçınmıyor ve farklılığın içinde bize uyumu hala yakalamak istediğinin sinyalini veriyor. Markanın bir parçası olan uzun volanlı etek kullanımına oldukça önem gösterilmiş ve koleksiyonun ana parçalarından biri olmaya yetmiş. Çiçekli tasarımın olmazsa olmazı olan bu markanın koleksiyon gösterimi sürecinde bu motifi bulunduran görünümler geç de olsa moda severlerle buluşuyor.
Geçmiş koleksiyonlarından çok da uzaklaşmadan minimalistliği koyu tonlarla aktaran koleksiyon, bu ilkbahar koleksiyonlarında da gördüğümüz ‘sessiz lüks’ akımına uymuş gibi gözüküyor. Ten gösteriminden çekinmeyen tasarımcı, bu görünümlerini geometrik şekillerle uygulamış. Masalsı anlatımıyla bilinen markanın bu koleksiyonu güce ve bağımsızlığa dayalı olmuş gibi gözüküyor. Feministliği başka bir enerjiyle bize aktarmak isteyen Dior, koyu renk kullanımıyla bunu korkusuzca karşımıza çıkarmış.