Valentino’nun 2024 İlkbaharı için yaratım süreci tamamlanan “L’école” koleksiyonu, Paris Moda Haftası’nda moda severlerle buluştu. Moda evi koleksiyonu tanımlarken onun özgürlüğü ve belli bir ideolojiyi feminist bakış açısıyla temsil ettiğinin altını özenle çizdi. Pierpaolo Piccioli’nin kreatif direktörlüğünde sunulan bu koleksiyonu ve onun ana fikrini mercek altına alıyoruz.
Çıplaklığın modayla el ele tutuşup en doğal haliyle sunulmasını hedefleyen koleksiyon, başlangıcını Kaia Gerber’ın üzerindeki tamamen desenden oluşan ve ana fikri desteklemek amacıyla ultra mini boyutta tutulan elbiseyle yapıyor. Bu elbise, şovun devamı için de güzel bir ipucu oluyor çünkü şekillerden oluşan ve vücudu tam olarak kapatmayıp ana fikre hizmet eden kıyafetler koleksiyonun odak noktası konumunda. Antik vazo desenlerini andıran şekillerden oluşan elbise bunun için harika bir başlangıç oluyor. Bu desendeki üstler, jeanler ve yere kadar uzanan ceketler şova tarihi bir doku katarken modern kuş ve nar desenleri herkesi yeniden şu ana getirmeyi başarıyor.
Koleksiyon, Pierpaolo Piccioli’ye göre bedenin provakasyon aracı olarak değil, doğal bir durum olarak ortaya sunulduğu bir çıplaklık anlayışını ortaya koyuyor. Moda, bedenin örtülmesine dayalı bir sanat olarak değerlendirilmeye çok müsait olsa da Valentino bu koleksiyonda giysiler ve kadınlar için toplumun kabul ettiği kuralları ve çıplaklık algısını dönüştürmeyi hedefliyor. Bu sebeple insan vücudu koleksiyonun büyük bir parçası oluyor. Antik veya modern desenler, kumaş ve bedenin etkileşimine tanık olmayı sağlayacak şekilde görünümlerin çoğunu oluşturuyor.
Valentino bu sezon için renk skalasını ise oldukça dar bir aralıkta tutuyor. Siyah, beyaz, kırmızı, yeşil ve vişne çürüğü renklerine, tek bir görünümle de olsa ikonik Valentino pembesi eşlik ediyor. Bir battaniyeyi andıran uzun örgü elbiseler koleksiyonda yerini alırken şovun devamında podyumu denim görünümler ele geçiriyor.
Tıpkı elbiselerde olduğu gibi şekillerden oluşan bir jean beraberinde denim bir takımı ve sade jeanleri getiriyor. Her ne kadar ana tema şekillerden oluşan parçalar da olsa, oldukça düz ve sade görünümler de bu koleksiyonda dikkatleri çeken unsurlardan oluyor.
Koleksiyonda “normallik” tenin yaygın bir şekilde görünmesi olarak belirlendiğinden ana fikre vücudu kapatan kıyafetler araya nadiren serpiştirilerek gönderme yapılıyor. Dolayısıyla ceketli takımlar, bedene tam oturan veya yere kadar uzanan elbiseler, koleksiyondaki temaya meydan okuyor ve diğerlerinin aksine desenleriyle değil kalıpları ve dikiş teknikleriyle öne çıkıyor.
Nar, çiçek, kuş, sarmaşık… Kullanılan tüm şekiller koleksiyonun temsil ettiği ilkbahar/yaz sezonunu direkt olarak ele alıyor. Pierpaolo Piccioli, tam da hedeflediği gibi kadın bedeni için başkaları tarafından belirlenmiş kuralları yıkmayı, yaratım sürecine öncülük ettiği sezonla uyumlu bir şekilde yapıyor. Böylece moda evi, yaymayı hedeflediği sosyal mesajı engin tecrübesi ışığında konu dışına çıkmadan moda severlerle buluşturuyor.