Dime Tribe’ın kurucusu ve mücevher tasarımcısı Ateş Ahlatçı mesleği, Dime Tribe marka kimliği, tecrübeleri, sektör ve sürdürülebilirlik ile ilgili sorularımızı yanıtladı.
DCM Production
Mücevher dünyasına nasıl adım attınız? Ailenizin zanaatkarlık geçmişi Dime Tribe markasını yaratırken size ilham oldu mu?
Mücevher dünyasına adım atmam biraz “Ağaç yaşken eğilir” sözüne dayanıyor. Bunu biraz daha açacak olursam sektörleri arasında kuyumculuk da olan bir aile şirketimiz var. Kendimi bildiğim bileli bizim ailede eğitim de önemliydi. İşin içinde olarak kendimizi şekillendirmemiz, işi işte öğrenmekti… Yani diyeceğim o ki okurken bir yandan da aile şirketimize gider, işlerin takibini yapardım. Bu işlerin arasında kuyumculuk da vardı ki şu an Türkiye’nin önde gelen kuyumculuk şirketlerinden biriyiz; hatta bu anlamda yurt dışında da oldukça güçlüyüz. Uzun yıllar daha çocukluk yaşlarımda yüksek kalite malzeme, iyi üretim, kaliteli işçilik nedir, nasıl yapılır, süreçleri nedir gibi birçok bilgi edinmekle beraber oldukça kıymetli tecrübelere de sahip oldum. Bir süre sonra ailemizin diğer işlerinde de aktif rol oynarken kuyumculuk tarafında şirketimizin tasarımlarını da yapmaya başladım. Şunu doğru ayırt etmek lazım kuyumculuk işinde piyasanın dinamiklerini doğru takip etmek, analiz etmek, ihtiyacı doğru görmek en temel noktalar. Ancak mücevher dünyası bambaşka dinamiklere sahip; mücevher dünyası fark yaratmaya ve zamansız olmaya dayalı. Aile işinde çalışmaya devam ederken elbette benim de kafamda geleceğe dair bazı hayaller ve fikirler oluşmaya başladı; işte bunlardan biri de mücevher markamı oluşturmak oldu. Şirkette edindiğim iyi üretim, yüksek kalite malzeme, kaliteli işçilik tecrübelerimi kendi vizyonumla buluşturarak, yeni nesil ancak zamansız bir marka yaratarak mücevher dünyasına girdim. Bu hayalimle kendi markamı yani Dime Tribe’ı kurdum. Birçok insan hali hazırda kuyumculuk sektöründe kurulu bir düzenin var neden işini zorlaştırıyorsun diye düşünebilir çünkü mücevher az önce de dediğim gibi bambaşka bir dünya… Çok rafine bir o kadar da özgünlük isteyen kalitenin her zaman en üst düzeyde olduğu bir dünyadan bahsediyoruz ve ben de zoru seviyorum çünkü edindiğim tecrübeler, hiç durmadan kendime bu anlamda yaptığım yatırımlar, kendimi bu yönde geliştirmem ile Dime Tribe’ı mücevher dünyasında kalıcı bir marka yapacağımı ve Türkiye ile sınırlı kalmayarak dünya markası konumuna getireceğime inanıyorum. Ailemin zanaatkarlık konusundaki bana olan katkıları oldukça değerli; dünyada git gide azalan zanaatkarlığı Dime Tribe ile devam ettireceğime de inanıyorum. Dime Tribe’ı yaratırken görkemli ve ilham veren bir dünya yaratmakla beraber oldukça önemli misyonlar da edindim.
Kariyerinizde sizi derinden etkileyen ve tasarıma olan bakış açınızı değiştiren bir an veya proje oldu mu? Bu deneyim size neler kattı?
İş hayatında hele ki çok hızlı değişkenlerin olduğu bir ortamda elbette sizi etkileyen bir çok deneyim ediniyorsunuz. Bence önemli olan olayın ne olduğundan ziyade yaşadığınız, tanık olduğunuz her durumdan sizi ileriye taşıyabilecek dersler edinebilmek. Ben başta iş olmak üzere her konuya bu şekilde bakan biriyim. Hal böyleyken edindiğim dersler ile genç yaşta olgunlaştığımı, hayata da daha farklı bakmaya başladığımı söyleyebilirim. Bu olgunlaşma da size gerçekten ne istediğinizi anlamanızda çok yardımcı oluyor çünkü ne istediğinizi bilmezseniz yolunuzu kaybeder, başarılı olmaktan da o kadar uzaklaşırsınız. Bunlar bir yana bir de tasarımın yani ilhamın yoğun olduğu bir dünyadan bahsediyoruz mücevher deyince… İlhamın gerektiği her konuda kendinizi beslemelisiniz; sanat, sanat tarihi, geziler, yeni keşifler gibi birçok yönde bakış açınızı genişletmeniz size birçok ilham kaynağı sağlar. Ben de bu şekilde ilham kaynaklarımı Dime Tribe’ta zamansız tasarımlara dönüştürüyorum.
Atölyelerde geçen çocukluğunuz ve ustalarınızdan öğrendiğiniz deneyimler, yaratıcı sürecinizde nasıl bir rol oynuyor? İlhamınızı en çok nereden alıyorsunuz ve sizi motive eden özel bir alışkanlığınız var mı?
Açıkçası mücevher başta olmak üzere üretimin olduğu işlerin hiçbirinde en temeline hakim olmazsanız başarıya ulaşamazsınız. O yüzden çocukluğu atölyelerde, ustalarla geçen biri olarak çok şanslıyım. İşinin ehli insanlarla bu dünyanın mutfağını en ince detayına kadar öğrendim. Bu deneyimlerim benim için paha biçilemez; beni ben yapan konuların başında gelir. O yıllardan aldığım ilhamlar da oldukça fazla; konu tamamen bakış açısı çünkü… Herkesin gördüğü farklıdır ben de her gördüğümü yaratım anlamında farklı bir ilhama dönüştürerek yepyeni tasarım fikirleri geliştiriyorum. Ayrıca az önce de bahsettiğim gibi hayatın her alanından beslenmeye değer veriyorum. Beni yakından tanıyanlar iyi bilir seyahat etmeyi çok severim. Bu seyahatlerim, o sıradaki keşiflerim, yeni bir insan, bir kültür tanımak; bunların hepsi benim ayrı ilham kaynaklarım… Bir diğer önemli ilham kaynağım ise doğduğum ve dünyanın merkezi olarak ünlenen şehir Çorum… Çok eski tarihlerden beri birçok uygarlığa ev sahipliği yapan, hala bu uygarlıkların parçalarını adeta bir açık hava müzesi gibi sergileyen Çorum, eski Tunç çağından günümüze birçok hikayeyi barındırıyor. Bu hikayelerin her birini incelediğinizde muazzam bakış açıları, muazzam ilham kaynakları yakalıyorsunuz.
2025’in ilk ayında, yılın devamı için mücevher dünyasında sizi en çok hangi yenilikler ve trendler heyecanlandırıyor?
Ben çok trend taraftarı biri değilim; trendleri, yenilikleri yakından takip ederim çünkü her zaman güncel olmak gerektiği taraftarıyım ancak her trendin peşine takılmak bana özgün gelmiyor. Benim için önemli olan özgünlük… O yüzden de zamansız bir marka olarak konumlandırıyorum Dime Tribe’ı… Ancak şahsi görüşümü genel anlamda ifade edecek olursam az ve öz yaklaşımı tam benlik diyebilirim. Bununla beraber aksesuarlarla zenginleştirilen stillerin önemli olması… Ben de tarzımda az ve öz parçalar kullanıyorum. Bunu da beni yansıtan özgün bir şekilde yapmayı önemsiyorum. En sade giyimi bile doğru bir parçayla çarpıcı kılabilmektir önemli olan… Dime Tribe mücevherleri de tam anlamıyla bunu yerine getirecek görünümleri sergiliyor.
Dime Tribe ismini seçme süreciniz nasıldı? Bu isim markanızın hikayesine ve kimliğine nasıl bir anlam kattı?
İsim konusu uzun bir sürece dayanıyor. Markamla ne sunduğumu, kimlere hitap ettiğimi içeren aynı zamanda da küresel bir marka olma hissini veren bir isim seçmek oldukça zahmetli ama en başta da dediğim gibi ben zoru severim. Şimdi Amerika’da aynı burada olduğu gibi geleneksel dilin dışında bir de güncel bir diğer ifadeyle sokak dili olarak kullanılan bir kelime Dime. Asıl anlamı yani sözlüğe baktığınızda 10 sent olan bu kelime mecazi anlamında 10/10’luk insan, kusursuz, birinin ne kadar mükemmel olduğunu anlatmak için yaygın kullanılan bir ifade. Biz de Dime Tribe kullanıcılarını 10/10’luk insanlar olarak tanımlıyoruz çünkü 10/10 kalitede mücevherler sunuyoruz. Bu gustoyu anlayan rafine insanlara hitap ediyoruz. Tribe ise herkesin aslında aşina olduğu gibi topluluk demek ki ben de aslında Dime Tribe’da bir bütünlük hissi yaratmayı önemsiyorum. Hepsini bir araya getirdiğimizde markamın adını koyarken fikrim gusto sahibi 10/10’luk işlerden iyi anlayan, özgünlüğe değer veren bir kitleye, fark yaratan ve zamansız mücevherlerle kendilerini ifade etme olanağı sağlamak… Açıkçası markamın ismine dair hele bir de hikayesini, felfesini anlattığımda aldığım tepkiler hem Türkiye’de hem de yurt dışında oldukça olumlu; uzun sürdü ama isim konusunda doğru karar vermişim. Ne de olsa her doğum süreci biraz sancılıdır.
Bir koleksiyonu Dime Tribe ruhuyla özdeşleştiren şey nedir sizce? Tasarımlarınıza kendine özgü dokunuşu nasıl katıyorsunuz?
Şu an için her birinde kadın ve erkek tasarımlarının da olduğu 5 koleksiyon var. Koleksiyonların her biri Dime Tribe’ın DNA’sıyla bütünleşen bir tarzda ilerliyor. Ayrı koleksiyonlar birbirleriyle bir bütünlük de sergiliyor. Genel hatlarımız sivri, köşeli ve geometrik. Açılar bizim vazgeçilmezimiz; her mücevher çok katmanlı silüet sergiliyor. Olmazsa olmazımız altın. Oldukça güçlü duruşlara sahip, çok katmanlı, köşeli, altın ve pırlantanın rafine uyumunu sergileyen mücevherler Dime Tribe’ın özgün dokunuşları…
Dime Tribe’ın yeni koleksiyonu ‘Corners’, markanın klasik geometrik tasarımlarını kutluyor. Marka DNA’sına sadık kalarak yeniliklere nasıl açık olduğunuzdan ve ilham kaynaklarınızdan bahseder misiniz?
Evet Corners koleksiyonu, bizim marka ruhumuzla özdeşleşen geometrik formların daha da güçlü bir ifadeyle resmedilişi. Çokça üçgenin baş rolde olduğu bu koleksiyon hayatın zor ve köşeli yönlerine işaret ederken, her zaman güçlü durmak için de motive ediyor. DNA’ımızı korumak bizim önceliğimiz buna da her zaman devam edeceğiz çünkü hikayemizi yaşatan, bizi özgün kılan bu bağlılığı korumak. Sınırsız ilhamın olduğu hayatta bu sadakati korumak da elbette yine birçok bakış açısıyla zor olabilir ama en başa dönersek zoru severim, pes etmem markamın hikayesinde de bunu aktarıyorum, pes etmemeyi, hayatta güçlü kalmayı vurguluyorum. Yenilikleri takip ediyoruz ancak trendlerin peşinden sürüklenmiyoruz. Şayet bu yenilik zanaat ve üretim anlamındaysa buna entegre olmayı önemli buluyorum. Ya da yeni bir kullanım tarzıysa bir diğer ifade ile çok eski zamanlarda mücevher dünyasında earcuff ve piercing bu kadar yaygın değildi; bunlara adapte olmak ve tercih edenler için benim açımdan sorun değil. Zaten kişiselleştirme ve kişiye özel üretim hizmetimizle bu anlamda talepleri olanlara da Dime Tribe’ın tasarım anlayışını koruyarak hizmet veriyorum.
Geleneksel zanaat tekniklerini modern bir yaklaşımla buluşturmak sadece bir estetiği ifade etmekle kalmıyor, bir mirası korumak anlamına da geliyor. Bu tekniklerin sizin ve Dime Tribe için değeri nedir?
Aile işimin zanaatkarlık konusun bana sağladığı katkıları oldukça değerli… Ve dediğiniz gibi zanaat artık önemi bir miras. Git gide teknolojik olan bu dünyada el işçiliğine dair olan meslekler tek tek kayboluyorlar. Genç nesiller yeni dünyanın yeni meslek alanlarına yönelerek bu el işçiliği mirasın devamlılığında aktif olarak yer almıyorlar. Hal böyleyken birçok zanaat da kayboluyor, devam ettirilemiyor. Açıkçası Dime Tribe olarak misyonlarımdan biri de el işçiliğinin, zanaatın önemine dikkat çekmek. Robotik üretimlerle el işçiliği sayesinde ortaya çıkan ürünlerin her biri birbirinden farklı. Her birinde bir emek, bambaşka hikayeler ver. Açıkçası mücevher dünyası başta olmak üzere her sektörün kendi alanındaki zanaatına sahip çıkarak bu mirasın devam etmesi yönünde adımlar atmasını önemsiyorum.
Mücevherin, kişisel tarzı ve kimliği ifade etmedeki rolü nedir? Sizce bir mücevherin kendine özgü bir hikaye anlatabilmesi için hangi tasarım detayları vazgeçilmezdir?
Bence mücevher kişisel tarzı, hayata bakışı ve kimliği ifade etmenin en zamansız yöntemi… Yani rolü büyük. Üstelik nesiller boyu ailelerin kimliğini, hikayesini de ifade eden, ölümsüzleştiren en zamansız simge mücevherler… Bir mücevherin kendi hikayesini anlatması için kendi kimliğinin olması, özgünlüğünü de her daim koruması gerekir. Şekilden şekle giren, her yeni akımın peşinden giden hiçbir markanın zamansız olduğunu düşünmüyorum; o yenilikler tükenince demode olacak ve ne kişinin yaşam tarzıyla ne de giyimiyle uyum sağlayamayacak. Hikayeler markanın felsefesinde başlar ve her tasarım bu hikayeyle bütünsellik sergileyerek hikayenin gücünü artırır, yaygınlaştırır. Biz hikayemizde özgün olmanın önemine, güçlü olmaya dair çağrı yapıyoruz ve bunu da kullandığımız her formda, silütette belirgin bir şekilde ortaya koyuyoruz.
Sizin için Dime Tribe’ın bir imza koleksiyonu var mı?
Yaratıcısı olduğum ve sonuna kadar inandığım tasarımları birbirinden ayırmam elbette mümkün değil. O yüzden başka bir bakış açısıyla ikonikleşen bir tasarım var mı şeklinde buna açıklama getirebilirim. Elbette her formumuz bizimle özdeşleşen mücevherleri ortaya koyuyor ancak bunların arasında daha ilk görüşte “Bu Dime Tribe!” dedirten Bulletproof serisi oldu. Kurşunu andıran bir form üzerinden ilerleyen bu koleksiyon hem hatları, hem görselliği ile güçlü, akılda kalıcı bir duruşa sahip. Adının anlamı gibi kurşun geçirmez yani hem kadının hem de erkeğin, her bireyin yaşamdaki gücünü, yıkılmazlığını, pes etmeden devam etme azmini simgeliyor.
Dime Tribe’ı sadece bir mücevher markası değil, bir vizyonun temsilcisi olarak tanımlıyorsunuz. Hem marka için hem de genel olarak mücevher sektöründe geleceğe dair hedefleriniz ve hayallerinizden bahsedebilir misiniz?
Markayı kurarken kendi vizyonum, tecrübelerimle birleştirdiğim bir hayalin peşinden gittim. En büyük hayalim ise Türkiye’yi dünyada gururla temsil eden global bir marka konumuna ulaşmak. Bununla beraber Türk zanaatini devam ettirmek, bunu dünyaya da aktarabilmek. Hayalim ve hedefim Dime Tribe’ın kaliteli işçilikten yüksek kalitede malzemesine özgün tasarımlarından zamansız hikayesine kadar her yönüyle, hem Türkiye’de hem dünyada sektöründe öncü, ilham veren bir marka olması.
Mücevher sektöründe sürdürülebilirlik giderek daha önemli bir konu haline geliyor. Dime Tribe, tasarımlarında ve üretim süreçlerinde bu alanda nasıl bir yol izliyor ya da izlemeyi planlıyor?
Bu konuya sadece mücevher sektörü olarak bakmamak gerektiğini düşünüyorum. Günümüz dünyasında tükenmekte olan kaynaklar başta olmak üzere her birimizin ilerleyen nesiller açısından daha bilinçli olması gerektiğini düşünüyorum. Her şey önce bireyin kendisinde başlıyor. Benim tarafımda ise mesleki olarak yani Dime Tribe’ta en bilinçli üretim süreçlerini benimsediğimizi ve daha çok yolun başında olan bir marka olarak ileriye dönük özel projeler planladığımızı belirtmek isterim.