Yeşile, çevreye ve doğaya saygı, kaynakların doğru kullanımı, sürdürülebilir ve yüksek enerji verimliliği… Bu unsurlar, dünyanın sağlıklı yarınlarının en önemli anahtarları olarak gösteriliyor. Çevre ve doğa dostu uygulamalarıyla, gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmayı amaçlayan Memorial Sağlık Grubu, sürdürülebilir bir dünya ve gelecek için 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde “Sağlık Doğamızda Var!” mottosuyla bir farkındalık hareketi başlattı. Dünyanın, yüksel yeşil bina sertifikasına sahip ilk tam donanımlı hastanesi olan Memorial Bahçelievler’in ev sahipliği yaptığı farkındalık etkinliği; organ nakli, onkoloji, kardiyoloji, tüp bebek, iç hastalıkları, fizik tedavi, gastroenteroloji gibi pek çok branşta tedavi olarak sağlığına kavuşan çocuk ve yetişkin hastaları bir araya getirdi. Devridaim Enstitüsü’nün Sürdürülebilir Yaşam ve İleri Dönüşüm workshoplarında buluşan çevre gönüllüleri, sürdürülebilir yaşama katkı sağlamak amacıyla tekstil atıklarından bileklik yaptı ve kahve telvesinden oyun hamuru ile ağaç figürü hazırladı. Hastaların her birinin farklı öyküsü vardı. Hepsi, doğaya saygı ve hayatlarını bu doğrultuda düzenlemek için el ele verdi.
Üçüncü evre serviks kanserini yendi, yaşama yeniden tutundu
Serviks kanserine yakalandığında hastalığın üçüncü evrede olduğunu öğrenen, azim ve kararlılıkla yaşama yeniden tutunan 3 çocuk annesi 45 yaşındaki Stara Dalgıç, “Tüm hastalıkların sebebinin çevresel faktörler olduğunu düşünüyorum. Biz kendi kendimize zarar veriyoruz. Ben iyileştiğim için çok şanslıyım ve bundan sonra yaşam tarzımı tamamen değiştirip daha sağlıklı bir hayat yaşayacağım. Bu etkinlikte de dönüştürülebilir ipten farkındalık bilekliği ve kolye yaptık, bu özel organizasyonda yer aldığım için çok mutluyum” diyerek, yeni yaşamında çevre ve doğayı koruma adına edindiği farkındalık bilincini herkesle paylaşacağını dile getirdi.
Dört ayda 30 kilo verdi
Tüp mide ameliyatı ile sağlığına kavuşan 15 yaşındaki Azra Şenkaya, “Kendimi bildim bileli kilolu bir insandım. Özellikle de son 8 ayda ekstra kilo almıştım. Bundan dolayı sağlığım, günlük yaşamım çok etkilenmişti, her şeyden rahatsız oluyordum. Çok konforsuz yaşıyordum. Ameliyatımın 4’üncü ayındayım ve toplamda şu ana kadar 30 kilo verdim. Çevresel faktörlerin sağlığımızı çok ciddi oranda etkilediğini düşünüyorum, bu etkinliğin bana çok şey katacağını düşünüyorum ve bu yüzden buradayım. Sağlıklı bir toplum sağlıklı bir çevrede yetişiyor. Bunun için hem toplumumuza hem çevremize çok dikkat etmemiz ve bilinçlenmemiz gerekiyor” ifadelerini kullandı.
Azra’nın ameliyatını gerçekleştiren, Memorial Bahçelievler Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü’nden Prof. Dr. Erhun Eyüpoğlu, “Çevre ve insan birbirinden ayrılmayan iki faktör. Sağlıklı çevre insanların yaşantılarını sağlıklı bir şekilde sürdürmesine olanak sağlayan bir ortamdır. Çevre, kişinin bütün sistemlerini etkileyen bir yapıdır. Beslenme de bunlardan bir tanesidir. Sağlıklı bir çevrede sağlıklı beslenen insanların hem yaşam beklentileri uzuyor hem de yaşam kalitesi daha artmış oluyor” açıklaması yaptı.
“Oğlum için yaşama tutundum.”
Dönüşüm atölyelerinde farkındalık bilekliği yaparak keyifli vakit geçiren doğa dostlarından biri de 49 yaşındaki Dilek Sağır’dı. 2021 yılında otizm hastası olan ve koronavirüse yakalanan oğlu Halit’in tedavisi için aylarca çabaları ve oğlu iyileşmeye başladıktan sonra kendisi de hastalığa yakalandı. Koronavirüsü ağır geçirdiği için yoğun bakımda tedavisi devam eden ve uzun bir iyileşme süreci sonrası sağlığına kavuşan Sağır, o zor günleri şu sözlerle anlattı: “Oğlum iyileşsin diye uğraşırken kendim de yoğun bakıma kaldırılacak kadar hasta oldum. Doktorlar yoğun bakımda yanıma gelip oğlun için yaşa diyorlardı. O sözlerle, Yusuf Emre Uzun ve Timur Selçuk Akpınar hocamın destekleriyle ayakta kaldım.”
İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Yusuf Emre Uzun da süreci, “İlk hastamız Halit’ti bizim. Halit tedavi olduğu süreçte annesi kendisinden çok Halit ile ilgilendi. Kendisi de koronavirüsün en tehlikeli olduğu zamanlarda hastalığa yakalandı. Hastanede genel durumunu toparladıktan sonra kendisi evde de solunum desteği almaya devam etti” sözleriyle anlattı.
“Çevre, sağlığımız için çevre çok önemli.”
Yaklaşık bir buçuk yıl önce başlayan ve artarak devam eden reflü şikayetleri nedeniyle geceleri uyuyamayacak, yeme yiyemeyecek noktaya gelen ve hastalığına çare arayan 67 yaşındaki Leyla Öner de, “Hastalığımın ne olduğunu sevgili doktorum Salih Boğa’dan öğrendim. Tedavimi başarıyla gerçekleştirdi ve şu anda hiçbir sıkıntım yok. Sağlığımız için çevre, içtiğimiz su, aldığımız oksijen ve yediğimiz besin hepsi bizler için çok önemli. Bizler ve gelecekteki nesiller için temiz bir doğaya ihtiyacımız var, lütfen çevreyi kirletmeyelim” dedi.
Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Salih Boğa da, “Dünya Çevre Günü kapsamında hem hastalarımızın çevreye karşı farkındalığını artırmak hem de toplum sağlığının ne kadar önemli olduğunu ve çevreyle birebir ilişkisini anlatmak istedik. Çevreyi koruyup, çevre kirliliğini giderip toplum sağlığını koruduğumuz zaman zaten hastalıkların da oluşma ihtimali azalıyor. Olan hastaları tedavi etmek yerine önleyici hekimlik yaparak öncelikle hastalıkların oluşmasını engellemek lazım. Bu da yaşadığımız dünyanın ve çevrenin temiz olmasından geçiyor” şeklinde konuştu. Etkinlikte; moderatörlüğünü oyuncu Aslı Samat’ın yaptığı “İklim Değişikliğinin Sağlığımıza Etkileri” ve “Gezegen Diyeti ile Geleceği Beslemek” konulu söyleşiler gerçekleştirildi.
İklim değişikliği sağlık üzerinde direkt etkili
İklim Değişikliğinin Sağlığımıza Etkileri konusu ile ilgili bilgilendirme yapan İç Hastalıkları Uzmanı Zeynep Komesli, “İklim değişikliği birçok farklı mekanizmayla insan sağlığının sosyal ve çevresel belirleyicilerini olumsuz etkileyebilmektedir. Bu etki mekanizmalarını iki temel başlık altında toplayıp yorumlanabilir. Birincisi iklim değişikliğinin insan sağlığı üzerindeki doğrudan etkileridir. Sıcak hava dalgası, aşırı iklim olayları, seller gibi iklim değişikliğine bağlı gelişen çevresel olayların insan sağlığı üzerindeki etkileri doğrudan etkiler olarak sayılabilir. İklim değişikliğinin insan sağlığı üzerindeki dolaylı etkileri ise ekosistemlerde oluşan değişikliklerin çeşitli hastalıklara sebep olması şeklinde ifade edilebilir. Havaların ısınması ve atmosferdeki karbondioksit miktarının artmasıyla birlikte, havadaki polen miktarının artması, polenlerin havada bulunduğu sürenin uzaması ve buna bağlı olarak astım ataklarında artış ile atak sürelerinin uzaması iklim değişikliğinin dolaylı etkilerindendir” şeklinde konuştu.
“Yerel üretim ve yerli tohuma önem verilmeli.”
“Gezegen Diyeti ile Geleceği Beslemek” konusunda katılımcılara bilgi veren Uzman Diyetisyen Aslıhan Altuntaş da, gezegen diyetine dikkat çekti ve “İhtiyacımız kadar alıp ihtiyacımız kadar tüketmek hem dünya hem de bizim için önemlidir. Gezegeni korumak için bir kişinin yiyebileceği dengeli bir beslenme tarzı bulunmaktadır” dedi. Gezegen diyetini; “Günlük ortalama 300 gram sebze, 200 gram meyve, 25 gram yağlı tohumlar (ceviz, fındık, badem gibi), 250 ml yani yaklaşık 1 su bardağı süt ürünleri, 10-12 yemek kaşığı kadar pirinç/bulgur ya da 9 dilim ekmek, yaklaşık 50 gram nişastalı sebzeler (mısır, mercimek, nohut gibi), yaklaşık 6 ilave küp şeker, günlük ortalama 4-5 yemek kaşığı ilave yağ, haftada maksimum 2 adet yumurta, 400 gram tavuk ve 100 gram kırmızı et” olarak tanımlayan Altuntaş, “geleceğin korunması için sadece Gezegen Diyeti yeterli olmuyor. Aynı zamanda toprağı öldürmemek de önem taşıyor” açıklaması yaptı. Uzman Diyetisyen Altuntaş; “Toprağı öldürmeyecek tarım yapmak daha sağlıklı bir gelecek için önemlidir. Ekilen toprağın öldükten sonra verim alması için nasıl bir süreçten geçmesi gerektiği ile ilgili çiftçilerden destek alınması önerilmektedir” dedi. Etkinlikte, Green Influencer Utku Yılmaz’ın “Hayatımızı Nasıl Sadeleştirebiliriz?” ve Green Influencer Işıl Ergincan’ın da plastiğin hayatımızdaki yeri ve dönüşüme katkısı için, değerlendirilebilir özelliklerine dair anlatımları da yer aldı. Söyleşilerin sonunda, Işıl Ergincan ve katılımcılar plastik atıklarda küpe ve kolye tasarladı.