Soğuk bir kış sabahı. Günlerden cuma. Çekim yapacağımız stüdyomuzda tüm ekip hazır. Hummalı bir telaş içindeyiz. Çünkü bugün önemli misafirlerimiz var; reyting rekortmeni dizilerin usta yönetmenlerini ağırlayacağız. Hepsi yoğun günlük planlarının arasında bize vakit ayırdığı için heyecanımız büyük. İlk önce Çukur’un yönetmeni Sinan Öztürk beliriyor kapıda. Sözleştiğimiz saatten beş dakika önce. Oldukça telaşlı, biraz utangaç… “Bugün önemli bir patlama sahnemiz var. Hemen sete gitmem lazım,” diye söze giriyor. Kendi tarzından ödün vermek istemeyen Öztürk işi bir adım öteye götürüp, “Ben böyle kendi kıyafetlerimle mi fotoğraf çektirsem?” diye soruyor. Hepimiz gülüyoruz. Sonunda spor çizgisinden çok da uzağa düşmeyen seçimlerle fotoğraflıyoruz Öztürk’ü. Ardından Avlu’nun yönetmeni Hülya Gezer giriyor içeri. Önce uzun uzun saçı ve makyajı yapılan Gezer her daim yüzündeki gülümsemeyle gönlümüzü kazanıyor.
Soğuk bir sette, zor şartlar altında çalışan Hülya Hanım kat kat giyinmek zorunda olduğunu anlatıyor. Her zaman siyah tercih ettiği için ona giydirdiğimiz kahverengi takımı çok beğeniyor, “Artık renk seçimimi değiştirmem gerektiğini anladım,” diyerek koşar adım setine yetişiyor. Sonra Hilal Saral aralıyor stüdyonun kapısını. Hazırlıklar ilerledikçe keyfi yerine gelen Saral bir yandan da Şahin Tepesi’nin jeneriğiyle ilgili yorumlar yapıyor telefonun diğer ucundaki ekip arkadaşlarına. Kameranın önüne ilk geçtiğinde önce biraz gerilen Saral flaşlar patladıkça kendini buluyor. “Çılgın danslar etmek istiyorum,” diyor ve dediğini de yapıyor. Çekim bittiğinde fotoğraflara göz gezdiren usta yönetmen, “Hep bu anı beklemiştim,” diyor yüzünde muzip bir gülümsemeyle, işte o an hepimizin içi ferahlıyor.
Yazının tamamı ocak sayısında!
Yazı: Ceren Arseven
Fotoğraf: Kerem Çobanlı
Styling: Seray Denk
Saç: Remzi Ateş
Makyaj: Dilara Alpaslan