Sofia Coppola’nın filmleri gibi, tarzı da sade ama karakterli bir estetik şölen sunuyor. Marie Antoinette filmiyle ilgili konuşurken söylediği şu söz, onun modaya bakışını özetliyor: “Moda ile ilgileniyorsanız yüzeysel olduğunuz düşünülür, ama bence bu ‘önemsiz’ gibi görünen şeylere ilgi duymak gayet anlamlı” Coppola, modayı giysilerin ötesinde bir ifade biçimi olarak görüyor. Onun dünyasında her şey 90’lar modasını hatırlatan çabasız bir zarafetin izini taşıyor. Onun sanatı ve günlük stilinden ilham alarak oluşturduğumuz stil tüyolarına göz atın.
Gardırobunuzdaki her parçanın sizi yansıttığından emin olun
Sofia Coppola, filmlerinde kıyafetleri sadece birer dekor olarak kullanmıyor. Örneğin, Marie Antoinette’teki kabarık silüetler ve pastel tonlar, seyirciye genç bir kadının özgürlük arayışını hissettiriyor. Tıpkı filmlerindeki gibi, kendi tarzında da anlamı ön planda tutuyor. Gardırobundaki nötr renkler ve sade kesimler, fazlalık olmadan güçlü bir duruş yaratmanın mümkün olduğunu gösteriyor.
Stil tüyosu: Gardırobunuzdaki her parçayla bağ kurmaya dikkat edin; gereksiz olanları ayıklayın.
Küçük dokunuşların gücü
Coppola’nın stilinde detaylar her zaman kendini belli ediyor. Çabasız gibi görünen bir babet ya da iyi terzilikle yapılmış bir pantolon onun dünyasında bir bütün yaratıyor. Düz kesimli bir elbiseye eklediği altın bir kolye neredeyse yok gibi duran bir makyajıyla her görünümü tamamlanmış duruyor ama asla göze batmıyor.
Stil tüyosu: Minimal ama etkili aksesuarlarla sade kombinlerinize enerji katabilirsiniz.
Doğallığın kaçınılmaz zarafeti
Coppola’nın şıklığı hiçbir zaman üzerine çok uğraşılmış gibi görünmüyor. Lost in Translation’daki Scarlett Johansson’ın sade görünümlerinin Tokyo ışıkları altında hissettirdiği derinlik, Coppola’nın estetik anlayışını bire bir yansıtıyor. Doğal dokulu bir kazak, hafif kesimli bir pantolon ya da sade bir saç modeli… Kot pantolonlarının paçasını kıvırıyor, grafik tişörtleri ve ipleri çıkmış eteğiyle analog kamerasına sette poz veriyor. Çabasızlık, onun için bir tercih değil, tavır haline geliyor.
Stil tüyosu: Kıyafetler tarzınızın başrolü değil ama siz öylesiniz.
Zamansız parçalar
Coppola’nın seçimleri her zaman kişisel bir anlam taşıyor. Gardırobundaki parçalar, hızlı değişen trendlerin ötesinde, onun hikayesini yansıtıyor. Özel iş birliklerinden doğmuş eski bir tasarım çanta ya da esprili bir tişört onun günlük tarzı için ilk tercihleri arasında yer alıyor.
Stil tüyosu: Kendi hikayenizi yansıtan zamansız ve kaliteli parçalara yatırım yapın. Moda geçici olabilir, ama tarzınız kalıcı.
Sofia Coppola, filmleri ve tarzıyla modanın bir ifade biçimi olduğunu sessiz ama güçlü bir şekilde hissettiriyor. Onun estetiği, sadeliğin yüzeyde göründüğünden çok daha derin anlamlar taşıyabileceğini gösteriyor. Coppola’nın bu felsefeyle şekillendirdiği gardırobu, stil sahibi olmanın yalnızca ne giydiğinizle değil, nasıl hissettiğinizle de ilgili olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.
Kapak: @sofiacoppola
İlginizi çekebilecek bir diğer yazı >>>>> Kylie Jenner’ın kış gardırobundan ilham alan 4 stil tüyosu