Oyunculuk serüveninizde şu anda bulunduğunuz noktaya dair neler söylemek istersiniz?
Her şeyin daha yeni başladığını düşünüyorum. Oyunculuk çok zor, hayat boyu süren bir süreç sonuçta. Aslına baktığınızda her meslek öyle. Benim içinde inişleri çıkışları, beklemeleri, beklentileri olan yüksek ve sabır gerektiren tempolu bir iş. Sanırım en önemlisi sabretmeyi öğrendim. Neredeyse ömrümün hemen hemen tamamını böyle geçirdiğim için kendimi şanslı insanlardan biri olarak görüyorum. Geçimimi bu işle sağlıyorum, bunun için ikinci bir iş yapmam gerekmiyor. Daha ne isteyebilirim ki?
Seslendirme, tiyatro, dizi, sinema… Sektörün pek çok alanında varlık gösteriyorsunuz… Siz kendinizi hangisine daha yakın hissediyorsunuz?
Sonuç olarak bakarsak hepsi oyunculuğun başka başka birimleri, bir bütün yani baktığınızda. Bir oyuncunun dönüp dolaşacağı yer ise her zaman tiyatro. Dünyada da örnekleri böyle. Yani tabii ki tiyatro sonra sinema ve televizyon. Televizyonu küçümseyen, televizyona yaptığı işleri sadece para bazlı düşünen oyunculardan değilim. O yüzden televizyonu da çok önemsiyorum. Çünkü çok fazla bir kitleye hitap ediyorsun, sürekli pratik yapıyorsun, kendini ve yaptıklarını görüyorsun ve tüm sonuçları çok çabuk geri alıyorsun.
Tanışmanın ilk dakikalarından itibaren karşı tarafa hissettirdiğiniz bir pozitiflik var, herzaman böyle mutlu bir adam mısınız?
Ben çok şanslı bir adamım, mükemmel bir ailem var; Hayallerime hep destek oldular, hep bir adım önden gitmeyi ve hayal etmeyi öğrettiler bana. Bence bu bir insan için inanılmaz bir destek. Neticede çocukken en güvendiğin, her şeyini paylaştığın insanlar ailen. Seni en iyi gözlemleyen, sana en iyi yol gösteren de yine onlar… Çok mutlu bir çocukluk geçirdim ve şu an hayatımda onun çok büyük etkisini görüyorum.
Röportajın tamamını okumak için fotogaleriye tıklayabilirsiniz.
Röportaj: Buket Baydar
Styling: Ceylan Atınç
Fotoğraflar: Deniz Özgün – Look34
Gömlek, Hugo Boss. Pantolon, W Collection. Palto, Dries Van Noten, Beymen. Ayakkabı, Hugo Boss
Son olarak Aralık sonu vizyona girecek olan film projeniz HTR2B’den söz edebilir misiniz?
Filmle ilgili çok acayip bir duygu yaşıyorum. İlk okuduğum andan itibaren senaryoyu gece okudum ve “bunu nasıl yazdın? diye Osman’ı (Yönetmen Osman Evren Tolga) aramak için sabah olmasını zor bekledim. Bir korku filmi olmasına rağmen bir söylemi, bir sözü olması beni en çok etkileyen şeylerden biriydi. Çekimler 6 Temmuz’da başladı 6 Eylül’de bitti, iki ay boyunca gece hiç uyumadım. Hikaye bir gecede geçiyor ve dolayısıyla sahneleri hep gece çekiyorduk. Bir buçuk ayın sonunda ben artık bastığım yeri falan bilmiyordum. 26’sı basın gösterimi 28’i vizyona giriş. Önce filmi sonra geri dönüşleri çok merak ediyorum. Eğer başarırsak arkamızdan gelecek çok insan var buna eminim.
Gömlek, Hugo Boss. Pantolon, W Collection. Palto, Dries Van Noten, Beymen. Ayakkabı, Hugo Boss
Sizin bir kadında aradığınız güzellik tanımı nedir?
Galiba güzellikten çok zekadan etkileniyorum. Mesela beni güldürebilen ve yanında rahat ettiğim insan bence çok güzel bir insandır. Güzellik çok göreceli, çok gelip geçer bir şey. Hayatımda model kız arkadaşlarım da oldu, hiç onlarla alakası olmayan kız arkadaşlarım da oldu. Gerçekten o kişide birlikte olmak istediğim şeyi gördüğüm için biraraya gelmişizdir diye düşünürüm hep. Bir de genelde mutlaka önceden tanışmışızdır ve sonradan hayatımız bir şekilde birleşmiştir. Bu benim hayatımda nedense hep bu şekilde oluyor, seviyorumda aslında böyle olmasını.
Peki kadınlarda dış görünüşle ilgili nelere dikkat edersiniz?
Kötü dövmeyi sevmiyorum, sırf yapılmış olmak için yapılmış şeyler hep beni bir adım geri attırır. Bir de gereksiz dekolte sevmem. İllede bir yeri vurgulamak için kullanılmış dekolteyi sevmiyorum. Sadelik seviyorum. Bir kadının kendini rahat ve güzel hissettiği şey zaten bütününde de çok güzel duruyordur. Aşırı makyaj, gereksiz kuaför bakımlarını sevmem, dolayısıyla saç rengi de önemli bir meseledir benim için. Bir kadınla ilgili bakış açıma giren herşey doğal olmalı.
Söz konusu aşk olunca ince eleyip sık dokumak mümkün oluyor mu?
Epeydir aşık değilim ama aşık olduğum zaman büyük saçmalarım. Mesela ben genelde çok kıvrak zekalıyımdır, herşeyi istediğim gibi şekillendiririm ama gerçekten o an birinden etkileniyorsam sakarlaşırım ve hiç olmadık şeyler yapıp, hiç söylenmeyecek şeyi en başta söyleyebilirim. Sonra içimden “Tanrım ne yapıyorsun?” derim tabii ama artık o durum bir bataklık halini alır, gitgide daha da batarım. Bunu hayatımda birkaç kere de dışarıdan yakalayan birileri olmuştur çünkü inanın kadınlar gerçekten çok zekiler. Ben zeki kadından çok etkilenirim ve kötü kadından çok korkarım.
Gömlek, W Collection. Pantolon, Hugo Boss. Yelek, Hugo Boss. Ayakkabı, Church and Co, Beymen
Şu sıralar ruh halinizi en iyi tanımlayan parça hangisi olurdu?
Çok uzun zamandır bir şarkı var aslında: The Neighbourhood’un Sweather Weather diye bir şarkısı. Hatta geçen gün bir hayal kurdum. Bir film yapsam ve soundtracki bu olsa diye… Gerçekten çok seviyorum o şarkıyı. Ben hayatı müzikle kodlarım. Yani dünyanın herhangi bir yerine gittiğimde bir şarkı çalar ve o şarkıyla ben bir şey yaşarım, o an üzerimdeki kıyafete kadar her şeyi hafızama kaydederim. Sanırım müzikle inanılmaz bir bağım var. İyi bir müzik dinleyicisiyim. Sesim de güzel. İleride mutlaka sırf kendim ve zevkim için müzikle ilgili bir şey yapacağım.
Muhteşem Yüzyıl’da canlandırdığınız karakterle ilgili bizi neler bekliyor?
Mihrimah’ın Rüstem ile evlenmesi ve Rüstem’in sadrazamlığa giden hikayesi zaten tarihte belli. Etkileyici bir hikayeleri var ve Rüstem de inanılmaz bir karakter. Taşlıcalı’da Divan edebiyatının Fuzuli’den sonraki en önemli şairi. Hatta şehzade Mustafa için yazdığı kasideler dahi var. Taşlıcalı’da o dönemki Osmanlı’nın içinde bulunduğu ağır durumun bir parçası. Baktığınızda çok üzücü tabii; birini çok seviyorsunuz, o da sizi çok seviyor ama entrikalar, başkalarının senin hayatın hakkındaki söylemi ve statü önemli. Bence bir insanın başına gelebilecek en büyük trajedi bu. Biri sana bunu yapamazsın dediğinde “Peki efendim, emredersiniz” deyip gidiyorsun, herşeyden vazgeçiyorsun. En önemlisi kendinden vazgeçiyorsun. Kendinden vazgeçmek bence bir insanın yapabileceği en korkunç şey. O yüzden çok üzülüyorum tabii. Sonunu bilerek oynamak çok üzücü ama ekranda Taşlıcalı Yahya’yı daha epey zaman göreceğiz.
Kazak, Zegna Sport, Beymen. Pantolon, Pal Zileri, Brandroom. Palto, John Varvatos, Beymen. Ayakkabı: Hugo Boss.
Hayatınızda vazgeçemeyeceğiniz bir lüksünüz var mı?
Seyahat etmeyi çok seviyorum bunun için çalışıyorum ve yaşıyorum diyebilirim. 2 ya da 3 gün boşluğum varsa mutlaka değerlendiririm. Pasaportu torpidoda gezen bir adamım ben, eğer vizem varsa yanıma hiçbir şey almadan çok yurtdışına gitmişliğim vardır. Bu hep böyleydi ve ailemin de en çok korktuğu şey buydu. Mesela bana hep “Nereye gidersen git en azından bize gittiğin yeri haber ver” derler.
Peki gittiğiniz en enteresan yer ve unutamadığınız hikaye diye soracak olsam?
Geçirdiğim en harika tatil Fransız kız arkadaşımı görmeye gittiğim tatildi. 1995 kışıydı, o sene Güney Fransa’ya daha önce hiç yağmayan bir kar yağdı ve her taraf kapandı. Ben, uçakla Marsilya’ya indim, kız arkadaşım beni arabayla Marsilya’dan aldı ve Montpellier’e gittik ve orada yağan kardan dolayı mahsur kaldık. Hayatımda geçirdiğim en enteresan yılbaşıydı diyebilirim. Bir kere Montpellier inanılmaz bir yer. Bodrum gibi bir yerin üniversite şehri olduğunu düşünün: herkes genç, herkes mahsur kalmış ve herkes deli gibi eğleniyor. Sanırım bu seyahatimi asla unutamayacağım, çok eğlenmiştik.
Giyim tarzınız hakkında neler söylemek istersiniz?
Kendime özgü bir tarzım olduğunu düşünüyorum. Ayakkabı ve tişört bakmaktan vazgeçemem sanırım ve hatta ayakkabı ve tişört benim sonum olacak galiba. Bu benim giyim konusundaki bağımlılığım, kötü alışkanlığım diyebilirim. Galiba giyimde çok iddialı şeyleri sevmiyorum. Sade bir tasarıma sahip, küçük detayları olan parçaları seviyorum. Bağcık rengi farklı olan, üzerinde iz veya lekesi olan ya da tamamen maskülen olan ayakkabıları tercih ediyorum. Zaten erkekte ne kadar alternatifimiz var ki? O konuda kadınlar kadar şanslı değiliz maalesef. Üzerinde kocaman bir amblemi olan bir şeyi hayatta giymem, bu özellikle dikkat ettiğim şeylerden biri. Benim o günkü kıyafetim aslında o günkü ruh haliminde ipucudur. Mesela spora giderken çoğu zaman “Kimseyle konuşmak istemiyorum” tişörtümü giyiyorum ve insanlar ne düşündüğümü biliyorlar.
Kazak, Nanibon, Vakko. Pantolon, Messagerie, Brandroom. Ceket, Nicole Farhi, Brandroom. Ayakkabı, Fratelli Borgioli, Vakko.