- Nedir sat-su-ma’nın hikayesi?
sat-su-ma doğal boyamaya başlamamın ardından yaklaşık bir yıl gibi bir süre sonra doğdu. Boyadığım kumaşları neye dönüştüreceğime karar vermem gerekiyordu ve ben de onlardan giysiler dikmeye başladım. Çocukluğumdan beri bu konuya yatkındım. Başta beni biraz ürkütse de bu sefer başkalarını düşünerek dikmeye başladım ve bunları 2014 yılında sat-su-ma adıyla markalaştırdım.
- Bitki biyoloğusunuz. Mesleğiniz çok ilgi çekici, biraz bahseder misiniz?
2003-2007 yılları arasında Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölümü’nde okudum, daha sonra bitki biyolojisi üzerine yüksek lisans yaparak eğitimime devam ettim. Aslında doktoraya da başlamıştım ama akademide kalmak istemediğime karar verip bıraktım. Okuduğum süre boyunca bitkiler hep daha fazla ilgimi çekiyordu, o derslerde daha başarılı oluyordum. Onları yetiştirmeyi, etrafımdaki bitkileri tanımayı seviyordum. Şimdi de onlardan renk elde ediyorum. Yani bitkileri hayatımın önemli bir kısmında tutabilmenin farklı bir yolunu bulmuş oldum.
- Doğal boyama nedir, boyama süreci nasıl ilerliyor?
Doğal boyama, bitkilerin kendileri için çeşitli işlevlerle ürettikleri ve biriktirdikleri bazı bileşikleri bizim boya olarak kullanmamız anlamına geliyor. Bu bileşikler şaşırtıcı derecede renkli oluyor; kırmızılar, morlar, sarılar, maviler… Onları kimyası gereği sadece pamuk, keten, yün ve ipek gibi doğal elyaflara bağlayabiliyoruz. Geleneksel boyama yöntemlerinde elyafa doğal tuzlarla bir ön işlem uygulanıyor ve sonrasında çay yapar gibi elde ettiğimiz boyanın içinde elyaf kaynatılıyor.
- Sentetik boyaların doğaya verdiği zararın farkında olsak da bunun içeriğine çoğu zaman hakim değiliz. Neden sentetik boya kullanılmamalı?
Sentetik boyalar doğal boyaların aksine insan yapımı ve çoğunlukla petrol türevi oluyor. Dolayısıyla üç sebepten sentetik boyalardan uzak durulmalı. Biri, boya üretilirken ortaya çıkan kimyasal atıklar. İkincisi boyama yapılırken suya ve toprağa karışan kimyasal atıklar. Endüstriyel su kirliliğinin yaklaşık yüzde 20’si tekstil boyamalarından geliyor. Üçüncüsü ise boyama işlemi esnasında kimyasallara maruz kalan çalışanlar. Bu tasarımları giydiğinizde size nasıl bir etkisi olacağı ise biraz hayal gücünüze kalıyor, o konuda henüz net bir araştırma yok.
- Çevre bilincinizi artıran ve yavaş moda konusunda size farkındalık kazandıran unsurlar neler oldu?
Sanırım bu farkındalık bende bir yönüyle hep vardı. Tüketim kültürüne mesafeli bir ailede büyüdüm. Şehir insanı olarak yetişmeme rağmen biyoloji bilimi sayesinde kendi kendine kusursuz işleyen doğal dengeyi ve kendimi bundan ayrı konumlandıramayacağımı anladım.
- Yeni koleksiyonunuzda ağırlıklı olarak hangi kumaşlara yer verdiniz, nasıl bir renk paleti hakim?
Koleksiyonumuzda keten, organik pamuk ve ipek gibi doğal kumaşlar kullandık. Ayrıca bu koleksiyonda ilk kez, organik pamuk iplikler boyanıp bunlardan kumaş üretimi de yapıldı. Böylece dünyada bile son derece nadir olan bir malzeme ortaya çıkmış oldu: Doğal boyanmış organik pamuktan desenli kumaşlar. sat-su-ma’ya ait formüllerle oluşturduğumuz özel renk paleti ise her zamanki gibi doğal. Ayrıca neşeli ve enerjik bir hissi olduğunu da düşünüyorum. Satışa Mart 2020 gibi başlayacağız, bu yüzden bahar ve yaz mevsiminin hissiyle çok uyumlu oldu.
- Adil üretim anlayışını benimseyen bir marka olarak tasarım süreciniz nasıl ilerliyor?
Her şey öncelikle malzeme araştırmasıyla başlıyor. Bunun için sertifikalı tesislerde üretim yapan güvenilir üreticilerle çalışıyoruz. Bu malzemelerin işlenmesi ve son ürün haline gelmesi aşamasında ise küçük ve yerel üreticilerle karşılıklı güven temeli üzerine kurulu bir ilişki kurarak ilerliyoruz.
- Sürdürülebilir modanın bir parçası olmak isteyen tüketicilere hangi tavsiyelerde bulunursunuz?
Öncelikle az ve öz tüketme kavramını iyice anlamalarını öneririm. İçinde yaşadığımız sistem hızlı tüketmek ve hemen yerine yenisini koymak üzerine kurulu, ancak kaynaklarımız bunu uzun yıllar kaldıramayacak kadar kısıtlı. O yüzden bu alışkanlığımızın artık değişmesi gerekiyor. Örneğin bir yıl boyunca kendinize 10 parça giysi alıyorsanız, bunun yerine tek ve özel bir parçaya yatırım yapmayı seçebilirsiniz. Herkese böyle bir günlük tutmayı öneririm. Yıllık olarak giyime harcadığınız miktara ve o parçaların ne kadar azının uzun ömürlü olduğuna inanamazsınız. O yüzden kısacası, duygusal hızlı tüketicilikten uzaklaşıp mantıklı ve uzun ömürlü yatırımlar yaparak moda dünyasının yıkıcı etkisinden kurtulabiliriz.
- Doğanın içinde yaşayan biri olarak bitkilerle ilişkinizde nasıl deneyimler edindiniz?
Gün içinde karşılaştığım bitkilerin mitolojik ve sembolik anlamlarını araştırıp oradan kendime pay çıkardığım, kendimce gizli mesajlar bulduğum bile oldu. Salt insan kurgusu olan yapılar, örneğin büyük şehirler, memnuniyetsizlik ve anksiyete dolu yorgun biri yapıyor beni. Doğayla bağımı sıkı tutmak ise daha yaratıcı, daha sakin, daha açık zihinli olmamı sağlıyor. Bir zanaat olarak doğal boyama ise bu altı yıllık süreçte beni çok güzel terbiye etti ve etmeye de devam ediyor. İnsanın kendi doğasını hatırlamasına yardımcı bir yanı var.
- Atölye çalışmalarınızda nasıl eğitimler veriyorsunuz?
Doğal boyama eğitimlerinde geleneksel doğal boyama tekniklerini öğretiyorum. Bunun için kapsamları farklı iki eğitim programım var. İkisinde de beşer kişilik küçük gruplar halinde çalışıyoruz ve son derece ayrıntılı olarak tüm basamakları birlikte deneyimliyoruz. Bu kapsamda ülkedeki tek eğitim programı bu.
- Yeni yılda bu alanda neler dilersiniz?
Alışkanlıklarımızı görmeli, tarafsızca gözden geçirmeli ve gerekiyorsa değiştirmeliyiz. Bütünü görebildiğimiz ve buna göre hareket etmeyi öğrendiğimiz bir yıl dilerim.
Hazırlayan EYLÜL SOLAKOĞLU