Roma’da doğan Haiti-İtalyan tasarımcı, ilk günden beri modanın sadece kıyafetlerden ibaret olmadığını savunuyor ve onun vasıtasıyla kültürler arasında köprü kurmanın, doğru mesajları yansıtmanın önemini vurguluyor. Hatta bir röportajında moda tasarımcısı olmasaydı diplomat olacağını söyledi. Model olarak başladığı kariyerine tasarımcı olarak devam etmeye karar veren Jean, Milano Moda Haftası kapsamında sergilediği koleksiyonlarında hem etik moda, hem podyumlarda uzun zamandır tartışılan çeşitlilikle ilgili bakış açısını defalarca, cesurca ortaya koydu. Novarino soyadı yerine annesinin kızlık soyadını kullanan tasarımcının markasının geçmişi, bugünü ve geleceğini masaya yatırdık.
Kariyerinize model olarak başladınız. Tasarımcıya evrilme süreciniz nasıl işledi?
Model olmak o çevreyi, atmosferi anlamamı ve öğrenmemi sağladı ama kendimi oraya ait hissedemedim. Umbria’lı sanatçı Ambra Lucidi’nin verdiği burs sayesinde işin şu anki, sevdiğim ve ilgi duyduğum tarafına geçme fırsatı buldum. Kendisi hala benim tasarımlarımdaki işlemeleri hazırlamaya devam ediyor, hem de tek bir teknik açıklamaya bile ihtiyaç duymadan.
Sonbahar-Kış 2018/19 koleksiyonunuzdan bahseder misiniz?
Koleksiyon Berlin’de 1936 yılında gerçekleşen 12.Olimpik Oyunları’ndan ilham alıyor, o olimpik oyunlarda kurulan, Afro-Amerikan atlet Jesse Owens ve Alman atlet Luz Long’un beklenmedik ve saygı duyulacak arkadaşlığını kutluyor. Çok kültürlülük, yani markamın ana ilham kaynağını fazlasıyla yansıtan bu konu, koleksiyonda fütüristik, avangart ve sportifi bir araya getiren parçalarla dinamik bir şekilde kendini gösteriyor. Koleksiyonda aynı zamanda sportif hisli parçalar haute couture kesimlerle bir araya geliyor.
Kişisel stilinizi nasıl tanımlıyorsunuz?
Stilimi ‘ Aktif burjuva’ olarak özetleyebilirim.
Çok kültürlülük ve etik moda her zaman önem verdiğiniz elementler. Moda endüstrisinin bu konudaki yaklaşımları üzerine ne düşünüyorsunuz?
Sürdürülebilirlik felsefesi moda endüstrisinde yakın zamanda gelişen faktörlerden biri. Henüz bu yola yeni çıktık, yeni başladık, hızlanarak devam ediyoruz. Konu sadece modayla ilgili de değil; aynı zamanda sosyal farkındalık açısından da herkesin kendi kişisel fikirlerine sahip olmaları ve ifade etmeleri gerektiğini düşünüyorum.
Annenizin kökleri Haiti’ye uzanıyor, babanızsa İtalyan. Çok uluslu bir ailede doğan biri olarak artistik tarafınızı kimden aldınız?
Ben bu iki farklı kültürün ortaya çıkan sonucuyum, onların birleşimi, siyah ve beyaz arasında bir buluşma noktasıyım. Stilim bu ‘creole’ dediğimiz karma mirasımı fazlasıyla yansıtıyor ve besliyor. Zıtlıkların bu birleşiminin oldukça sıra dışı olduğuna inanıyorum.
Desenlerin yoğunlukta olduğu tasarımlar yaratan biri olarak onları giyme konusunda bir tavsiyede bulunur musunuz?
Onları tereddüt etmeden, herhangi bir utangaçlık hissi olmadan giymelisiniz. Önemli olan dengeyi yakalayabilmek.
‘Stella Jean’ kadını nasıldır?
Tek tip bir ‘Stella Jean’ kadını yok, onu giyen kadınlar var ve ne güzel ki benim bazı seyahatlerimi ve bulduğum paha biçilemez hazineleri benimle birlikte paylaşıyorlar. Bu kadınlar, estetiğin, kıyafetlerin arkasında bir anlayış, bir hikaye arayan kadınlar.
Röportaj: Eylül Solakoğlu