- Tuvanam X Fabrika iş birliği nasıl ortaya çıktı?
Boyner’in Fabrika markasının duruşunu, tasarımlarını, verdiği cool hissiyatı beğenerek takip ediyordum. Fabrika ekibi beraber çalışma teklifiyle geldiğinde anında, “Evet” dedim. Kendi tasarım çizgimle naif, kendinden emin ve bir o kadar iddialı Fabrika çizgisini yan yana getirdiğimde gözümün önüne gelen tüm detaylar beni çok heyecanlandırdı. Koleksiyondaki tasarımlar 36’dan 44 bedene uzanan geniş bir seçkiye sahip.
- Son yıllarda giderek önem kazanan body positivity hareketiyle ilgili neler düşünüyorsunuz?
Body positivity’yi her zaman destekleyen bir insanım. En önemlisi insanın nasıl mutlu oluyorsa öyle yaşaması. Hangi işte mutluysa orada çalışması, kiminle mutluysa onunla beraber olması ve kendini nasıl mutlu hissediyorsa o bedende olması. Yıllardır dayatılan “zayıf güzeldir” algısının artık bir önemi yok. Birçok marka bu konuda büyük bir aydınlanma yaşadı. Her birey kendine özgüdür, kendi tarzı, görünümü, duruşu vardır. Milyonlarca insanı tek bir kalıba sığdırmak bana hiçbir zaman doğru gelmedi. Bu koleksiyonu hazırlarken de en çok bu konunun üzerine gittik.
- Boyner ekibi de benimle aynı görüşte olduğu için ortaya böyle bir koleksiyon çıktı. Pandemi sürecini nasıl geçirdiniz?
Hayatımda belki de ilk defa durduğumu söyleyebilirim. Evimde, çalışmadan hiç bu kadar uzun zaman geçirmemiştim. Oğlum Aslan ile dolu dolu vakit geçirdim. Online derslerinde ona yardım ettim, ilkokulu yeniden okumuş kadar oldum. Ailemle koşturmadan uzak bir şekilde baş başa kalmak bana çok iyi geldi. Kendimi yenilenmiş hissediyorum.
- Sizce bu dönemin ardından Türkiye’de ve dünyada moda endüstrisi nasıl değişimlerden geçecek?
Moda sektörü dünya çapında büyük bir krize sürüklendi. Üretimler durdu, tedarikçilerin siparişleri iptal oldu. Ülkeler ve markalar dışa bağlı olmanın ne kadar zor olduğunu anladı ve çoğu marka kendi ülkesinde üretime başlayacağını duyurdu. Tüm bu gelişmeleri ele alınca moda sektörünün pandemi süreciyle birlikte dönüşü olmayan bir yola girdiğine inanıyorum. “Yenilikler ihtiyaçtan doğar,” derler. Bu krizi ve ihtiyaçlarını doğru okuyup; üretimden pazarlamaya kadar pek çok alanda doğru yenilikleri yaparak süreci en az hasarla atlatabileceğimizi düşünüyorum.
- Moda haftaları dijitale evriliyor, online satışlar giderek artıyor. Siz buna nasıl adapte oluyorsunuz?
Yeni jenerasyon dijital ile büyüdüğü için bu evrime zaten alışkındı. Pandemi sürecinde online alışveriş normalde internet üzerinden alışveriş yapmayan pek çok insanın da tek seçeneği haline geldi. Pandemi olmasaydı online satışlar üç ayda geldikleri bu konuma belki üç belki beş senede ulaşacaklardı, kim bilir. Ben büyümeye ve gelişmeye devam etmemiz gerektiğine inanıyorum. Zaten yerimde duramadığım ve aklıma gelen her şeyi hayata geçirdiğim için çağa ayak uydurmaya devam edeceğim.
- Dört farklı sektörde başarıyla yer alan bir isim olarak zaman yönetiminizi nasıl yapıyorsunuz?
Çoğu insan bilir, renkli bir kişiliğe sahibim ve hayal kurmaktan çok zevk alırım. Bir tasarımcının her daim hayata çok çeşitli açılardan bakması gerektiğine inandım. Bu yüzden her alanda bir şeyler tasarlamak benim için bir meditasyon ve hayat şekli oldu. Konu her ne olursa olsun işimi disiplinle yapmak ve ortaya çıkanları görmek beni hep bir sonraki projeye ve bambaşka alanlara yönlendirdi. Kendimi bildim bileli durmadan çalıştığım için zaten aksi bir hayat mümkün değil. Eşim Selim ise bu konuda en büyük destekçim olarak hep yanımda yer aldı.