“Basitlik, karmaşıklığın çözünmesidir.”
Constantin Brancusi
“Un Château”, sadece bir şato değil. O bir coğrafyaya veya tek bir döneme bağlı olmayan, bir yaşam fikrini ifade eden; analiz edilmesi, sorgulanması ve ardından yeniden tanımlanması gereken bir sembol.
Kreatif Direktör Pierpaolo Piccioli’ye göre Valentino Haute Couture 2023-24 Sonbahar/Kış defilesi için bir şato, metafiziksel bir varlık gibi. Ona göre bir şato aslında kendi başına birçok anlam barındıracak kadar önemli. Eski zamanlarda elitlik ve statü kavramlarının simgesi olan ve içinde eskiden yaşamış kişilerin izlerini taşımaya devam eden şatolar, geçmişi kendi bünyelerinde saklıyor. Bir şato, ani bir kararla tam da bugün tarihini reddedebilir ve varlığını yeniden oluşturabilir; yeni bir eşitlik, güzellik, biriciklik ve özgürlük kutlamasının ev sahibi olabilir.
Tarihi yeniden hayata döndürülebilme yeteneğine sahip bir şato aynı zamanda Haute Couture’un toplu önyargıları için bir metafor görevi görebilmektedir. Karmaşıklık içinde sadeliğin bulunabileceği, bir şatonun mimari karmaşıklığı ve Haute Couture’un karmaşıklığının harmanlanması sonucu gözler önüne serilen sadelikle kanıtlanabilir.
Tasarımın yapı taşları olan uzmanlık, zanaat, biriciklik ve bireyin gücü modern gerçekliklerle birleşip varlıklarını giysilere yansıtır. Bu süreç boyunca konu aslında her zaman anlam kazandırabilmektir.
Bu defilede giysiler fark etmemesi imkansız bir sadelikte. Dikişler az, hatta sanki tek bir odak noktaları varmış gibi tasarlanmışlar ve onları taşıyan vücutla eşzamanlı bir şekilde hareket ediyorlar. Kumaşlar daha hafif, dekorasyon için ise soyutluktan beslenilmiş. Rengarenk bir manzara sunulan koleksiyonda adeta minimalize edilmiş maksimalizm simgeleniyor. Drapeler, kumaşı hareket halindeyken dondurup hareket ve hareketsizliğin aynı anda tecrübe edilmesi mucizesini gözler önüne seriyor. Geçmişin gerçekleri, günümüzün gerçekliğiyle yeniden hayata dönüyor.
Tüm bunların merkezinde aslında “insanlık” bulunuyor. Düz ayakkabılar hareket kabiliyetini desteklerken, uçuşan kıyafetler insanların duygularını sembolize ediyor. Aşırılık; ermin taklitleri, kristal mücevherlerin adeta bir şelaleyi andıran görünümleri ile birlikte aktarılıyor ve geçmişin hatırlatıcısı rolünü benimsiyor. Tişörtlerin balo kıyafetlerine evrilmesi ve Levi’s ® 501 XX Big E kotların yıldızlı nakışlar için bir kanvas görevi görmesi sonucu oluşturulan zıtlıkla beraber, sıradanın nasıl sıra dışına dönüştürülebileceği anlatılıyor. Diğer kotlar ise anlamak için daha yakından bir inceleme gerektiren boncuklar eşliğinde “trompe l’oeil” yani “gözü yanılt” yöntemiyle taçlandırılmış. Tüm bu aşırılıklar aslında tüm koleksiyonun arkasındaki düşünceyi temsil ediyor: Her yeni günün onun değeri bilinerek, getirdiği güzellikler takdir edilerek karşılanması ve hiyerarşiyle mücadele eden bir eşitlik penceresinden bakılarak karşılanması.
Ortam ve ortamdaki figürler arasındaki çekim araştırılırken, ihtişamlılıktan varoluşsal özgürlüğe geçiş yapılıyor. İşte tam olarak burada “Un Château”, kapsayıcı bir mekan haline geliyor.